48. Bölüm

58 2 0
                                    

Evvvet ben geldimmmmm.

Bölüm şarkısını medyaya ekledim. Rusça şarkılara bayılıyorum.

Keyifli okumalar...

48. Bölüm

Zaman ilerliyordu. Zaman beni geçmişimden kurtarmak istercesine ilerliyordu. Geçmişimden kurtulup kurtulmadığımı bilmiyorum. Zamana karışıp karışmadığımı bilmiyorum. Takvimler bugün 23 Ağustos'u gösteriyordu. Kızım kucağımdaydı ve biz beraber bir parktaydık. Herhangi bir kamelyada oturuyorduk. Bugün benim doğum günümdü. Artık 21 yaşımdaydım. Kamelyanın ortasında bulunan tahta masanın üzerine küçük bir kek koymuştum. Marketten aldığım küçük keklerdendi. Üzerine de küçük bir mum koymuştum. Çakmağı cebimden çıkardım ve mumun ucundaki ipi yaktım. Kızım kucağımdayken mırıldandım.

"İyi ki doğdum ben!"

Gözümden bir damla yaş düşerken içime doldurduğum havayı üfleyerek mumu söndürdüm. Kızım kesinlikle anlamayarak ellerini çırparken gözümden düşen yaşı sildim. Derin bir nefes aldım. Mumu küçük kekten ayırdıktan sonra dudaklarıma karışan tuzlu yaşlarıma rağmen bir ısırık aldım. Kakaolu kek ağzımda hızla dağılırken dişlerimle fazla öğütmeme gerek kalmadan yuttum. Gözlerimden hala yaşlar süzülürken boğazımda keskin bir acı vardı.

Kızımın yüzünü kendime doğru çevirdikten sonra yeşile dönen gözlerine baktım. Sarı saçları her geçen gün daha da artıyordu. Saç tutamları kıvırcıktı. Oysa ne babası ne de ben kıvırcık değildik. Okka gibi bir buruna ve küçük, ince dudaklara sahipti. Banu babasının tıpkısıydı. Bir elini burnuma uzatıp sıktığında konuştu.

"Baba!"

Bunu bilinçli söylüyordu. Yani eskiden sadece kendi kendine sesler çıkararak söylüyordu ancak şimdi bilinçli söylüyordu çünkü bazen Alaz'ı gördüğünde de "Baba!" diyordu. Neyse ki Alaz henüz buna şahit olmamıştı. Onları yan yana getirmiyordum. Kızım hala burnumu küçük avuçlarının içerisinde sıkarken konuştum.

"Biliyor musun anneciğim, geçen yılki doğum günümde senin varlığını öğrendim. Hayatımdaki her şeyin hayallerimdeki gibi olacağına emindim. Peki ondan önceki doğum günlerim... On yedinci, on sekizinci, on dokuzuncu yaşlarımı... Hepsini aşık olduğumu sandığım adam hayatımdayken aldım. Onun benden alacağı daha çok yaşımın olacağını hiçbir zaman anlayamazdım. "

Kızım eli bu sefer açık bıraktığım saçlarıma giderken saç tellerimi parmaklarının arasına kıstırdı. Dudaklarındaki gülücüklerle saçlarımı asılırken başımı da kendine doğru çeviriyordu.

"Saçlarımı çekmen ne kadar komik olabilir ki prenses?"

Gözlerimdeki yaşlara rağmen kızımın gülücükleriyle gülmeye başladım. Ellerimi başımdaki minik ellerine götürdüm. Parmaklarını yavaşça açtıktan sonra onu hafifçe kendimden uzaklaştırdım. Bu seferde ağzını kocaman açarak başıma yapışmıştı.

"Anneciğim tamam beni ısır da neden bunu kendine zarar vererek yapıyorsun?"

Kızarak onu kendimden uzaklaştırdığımda korkarak yüzüne baktım. Hemen kontrol etmek için ince alt dudağını indirip hem dudağını hem de diş etlerini kontrol ettim. Sonra aynı şeyi yukarıdaki dudağı için yapmıştım. Bu seferde parmaklarımı ağzının içine almaya çalışıyordu.

"Agu gugu..."

Bebek dilinde kendince bir şeyler konuşurken şişko yanaklarını avuçlarımın içine aldım. Sanki beni anlayacakmış gibi yüzüme bakarken yeşil gözlerimi onun yeşil gözlerinin içine diktim.

TAN DÜĞÜMÜ (Tamamlandı)(+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin