4.İlk Günün Şerefine

38 10 2
                                    


Sabah uyandığımda artık yorgunluktan bitap düşmüş bedenimi esneyerek kendine getirmeye çalışırken, komi donun üzerinde birinin oturduğunu fark ettim. Bu Emmily teyzemdi. Onun gerçek olup olmadığını anlamak için gözlerimi ovuşturmaya başladım. Evet maalesef bu Emmily teyzemdi, onu istemiyor değildim, istemediğim oğluydu o benden büyük olduğu için dünyanın en kendini beğenmiş Erkek kuzenim Kelvin, ondan nefret etmiyordum ama pek hoşlandığım söylenemez idi. Teyzem bana yaklaşıp '' Açılay, nasılsın tatlım'' bu sorudan nefret ediyordum nasıl olmamı bekliyorlardı. Gözlerimi devirerek '' Sanırım iyim'' dedim, demek istediğimi anlayıp susmaya karar verdi. Onların burada olmasının sebebini anlıyordum. Daha on sekiz yaşıma girmemiştim. Umarım bu yaş sınırına birkaç ay içinde ulaşabilecektim. Teyzemin dolan gözlerini gördüm, kardeşi ölmüştü zaten nasıl normal olmasını bekleyebilirdim. Bana doğru gelip, sıkıca sarıldı işte o an anneme kadar olmasa da onun kadar güzel bir koku aldım. Yanağımdan öpüp '' Dayanamıyorum, Açılay ve seni anlayabiliyorum, ama bu gözyaşlarımı tutamıyorum'' ona daha sıkıca sarılıp '' Yaşlarının kıymetini bil teyze çünkü benimkinler akmıyor '' birkaç dakika öyle durduk. Ve o asla duymak istemediğim kendini beğenmiş kuzenimin sesini duydum '' Kızlar, koklaşmayı bitirebildiyseniz yemek mi yesek?'' böyle bir zamanda bile çok mutluydu. Oda klişe olan bana sarılma faslını atladı. Bana bakarak ''Eeee, hadi kuzen kalksana, yaptığım nefis kahvaltıyı kaçıracaksın. Yoksa aç değil misin'' beni ilk gördüğünde farklı bir soru soran tek kişi o oldu bu içimi rahatlatsa da ona ters ters bakıp '' Aç değilim siz yiyin zaten büyük ihtimalle bu odadan hiç çıkmayacağım. Hadi siz o mükemmel kahvaltının tadını çıkarın'' ne yalan söyleyeyim onların burada bulunması hoşuma gitmiyor. Kelvin bana sinirli ve dalga geçer gibi yürümeye başladı beni kucağına hızlıca aldı '' Kelvin! Çabuk bırak beni'' sırtına vuruyordum ve bana vurup '' Hey, canımı yakıyorsun ayrıca bu kahvaltı edilecek'' en sonunda boşluğuna sertçe vurdum. Bu sefer ona bende acımıştım. Bana sertçe bakarak mutfaktaki sandalyeye oturttu ve kapıyı kilitledi, anahtarı cebine attı. Boşuna bu çocuğun sorunlu olduğunu söylemiyordum. Bana yönelip tabağımı aldı, tabağıma güzel olduğunu iddia ettiği krepleri koydu.Ona dönüp '' Sana zaten aç olmadığımı söyledim Kelvin, uzatma'' bana kulak kabartmayıp '' Aç ağzını bakalım kuzen '' onun üstüne atlayıp o dağınık saçlarından tutup yerlerde sürüklemek istiyordum. Zorla ağzıma bir şeyler tıkmaya başladı. Yalan söyleyemezdim bu krepler yediğim en güzel kreplerdi. '' Teyzem gelmiyor mu gidip baksana '' bana alaycı bir şekilde bakıp güldü '' Birincisi kapıyı açmayacağım kuzen ikincisi annemin işleri var. Malum senin vasiyetin için uğraşıyor.'' Böyle deyince kendimi kötü hissetmiştim gerçekten baş belası olduğumu düşündüm. Üzgün bir şekilde '' Tamam Kelvin yeter artık. Çok bile yedim'' üzüldüğümü anlayıp biraz yüzü asıldı, yani ben öyle zannettim. Bana doğru bakıp '' Özür dilerim Açılay, kötü bir niyetim yoktu'' onu anlıyordum bilerek birilerini incitmezdi. '' Geldiğin andan beri kuzenine sarılmadın, sanırım özlemedin beni'' '' Tamam hadi gel bir sarılalım'' ona doğru gittim, ne yalan söyleyeyim Kelvin den o kadar da nefret etmiyordum o iyi bir kuzen aynı zaman da iyi bir dosttu. Ona sıkıca sarıldım saçlarıma bastırıp '' Özlemişim cidden'' o sarılırken cebinden hemen anahtarı alıp kapıya doğru koştum. Bana tebessüm ederek '' Deli kız'' dedi. Dudaklarım ilk defa yukarı kaymıştı o zaman anlamıştım Kelvin'in kalbinin sıcak tarafını. Koşarken arkama bakmadan ''Ne zannettin, kimin kuzeniyim sonuçta'' Artık odama gelmiştim aslında annem ve babamın odasına. Bir an ne kadarda boşlukta kaldığımı fark ettim ve gözlerimi kapattım. O sırada o her zaman gördüğüm kabusların soğukluğunu hissettim. Ama bu sefer ışık vardı bir anda o soğuklukta kaybolup yerini sıcaklığa bıraktı. Keşke tüm kabuslar böyle olabilseydi. Bu sefer etrafımda çiçekler açmaya başladı sanki o masallarda okuduğumuz güzel diyar bana kapılarını açmıştı. Sonra bir ses duydum yine tam ensemde hissettim nefesi.'' Üzgünüm'' ani bir refleks ile arkama döndüm ama kimse yoktu. Sonra ileride bir şey fark ettim '' Ama...ama bu nasıl olur'' annem ve babam tam karşımdaydılar, çok soluk gözükseler de bu umurumda değildi. Koşmaya başladım, ayaklarım yere nadiren değiyordu bu olay beni cezbetmişti. Onlara yaklaştığımda durmamı söylediler. Babam bana buruk gözleriyle bakıp '' Açılay böylesi hepimiz için iyi'' ama onlara ulaşamıyordum ki, ben onlara görmek istemediğim o fotoğraflardan da bakabilirdim, benim için asıl önemli olan onlara dokunup sarılmaktı. Onlara artık yaşlar akmaya gözlerimle baktım '' Baba sizi çok özledim, ben siz olmadan yaşayabileceğimi bile düşünemiyorum '' annem bana babamın aksine gülen gözler ile bakıp '' Kızım sen çok güçlüsün unuttun mu, bu hayattan elbet bir gün göçecektik, ama bunu tüm insanlar yaşayacak ve bir gün hayatından arkasından dilek tutuğun kayıp giden yıldızlar olacaklar. Ve o dileğine kavuşmak için hep bekleyeceksin '' evet bunları biliyordum ama bu kadar erken olması canımı acıtıyordu, bir günde hayatım kaymıştı kendimi kaybetmiştim. Bazı olaylara bile artık nasıl tepki vereceğimi bilmiyordum. Asıl daha kötüsü her zaman ağlamak için can atan göz yaşlarım içime akmayı tercih etmişlerdi, bir hançer gibi içimi param parça edip kana boğmak ister gibi. Babam artık sona vardığımızı anlayıp '' Çok klişe olacak kızım biliyorum ama bunlara alışmak zorundasın, eğer kendini çok yalnız ve mutsuz hissedersen kalbine bizi fısıldaman yeter. Unutma ipler senin elinde bu hayata nasıl yol vereceğini sen belirleyeceksin, ipi ne tarafa çevireceğin senin kararın '' ve en sevmediğim an veda, vedalardan asla hoşlanmıyordum '' Siz olmadan nasıl hayatıma devam edeceğim bilmiyorum ama tek bir şey biliyorum baba bana dediğin karanlık olayını halletmeye çalışıcım çünkü artık etraf daha fazla karardı inan eskisinden daha çok korkuyorum, olsun bunu da halledicim. Anne bana yaptığın şefkatini bana kimse gösteremeyecek ve senin bu aptal kızın sürekli bir şeyleri unutacak ve bana hatırlatan biri olur mu bilmiyorum. Sadece sizi çok sevdiğimi bilin '' Bana dolu ve bir o kadarda mutlu gözlerle baktılar. Artık uyanmıştım. İçimde bir sıcaklık hissettim. Biraz daha mutlu hissetmeye çalışmak istiyordum aslında ama olmuyordu.

***

Hava çoktan kararmıştı. Camdan gökyüzüne bakmak içimi ısıtıyordu. Beni şu an tüm karanlıklardan çekip alan başka bir karanlık vardı. Ama bu karanlık tanıdığım en iyi hissettiren karanlıktı. Sonra kapının çalındığını duydum ne kadar gökyüzüyle baş başa olmak istesem de bu anları bozan elbet olacaktı. Bu Emmily teyzemdi onun soluk yüzünü kapının arkasından gördüm. O da yıpranmıştı bu olaylardan, bana doğru yürüyüp başımı öptü '' Açılay polisler kapıda seni istiyorlar '' şaşırmıştım beni çağırmaları çok normal görünse de hoşuma gitmemişti. Ama gitmem gerekiyordu üstüme hırkamı giyip kapıya doğru yürüdüm. İki polis kapıda içeriyi süzer gözlerle bana bakıyorlardı ciddi bir şekilde '' Açılay Sönmez siz misiniz?'' korku dolu bir şekilde '' Evet benim'' ''Açılay Hanım sizinle baş başa görüşebilir miyiz '' ne kadar korktuğumu belli etmesem de korku dolu gözlerle '' Evet tabi'' Emmily teyzem '' Ben içerideyim bir şeye ihtiyacınız olur ise seslenmeniz yeterli''. Teyzem içeriye gittiğinde polisler den hafif kilolu olan konuşmaya başladı. '' Açılay Hanım, ailenizin ölümüyle ilgili konuşmaya geldik'' annem ve babamın konuyla alakalı olmasını anlıyordum. Ama onların acılarını yatıştırmışken tekrardan bu olaylarla karşılaşmam hiç hoş olmuyordu. '' Buyurun '' dedim titreyen sesim ile '' Anneniz ile babanızın bir cinayete kurban gittiğini biliyoruz ama bunun elimizde bir kanıtı yok. İlk olarak herhangi bir yaralama boğma eylemi gerçekleşmemiş, ikincisi orada bulduğumuz DNA'nın anne ve babanıza ait olmadığını zaten biliyoruz ama bu DNA'nın kime ait olduğu bulunamıyor'' bu içimi burktu ailem sebebini bile bilmediğim bir şekilde ölmüşlerdi ve ben hiçbir şey yapamıyordum bu dünyanın en çaresiz hissiydi. Onlara titreyen sesim ile '' Ama elbet bir delil olmalı yani...yani inanamıyorum! Olay yeri bile çok karışıktı'' bu kurduğum cümleden sonra bana tuhaf bir şekilde bakıp '' Aslında buraya gelmiş olmamızın sebebi de tam olarak bu değil. İlk cinayet yerini gören siz siziniz ve...'' nasıl benden mi şüpheleniyorlardı. '' Ne demek istiyorsunuz '' dedim, titreyen sesim artık öfkeye dönüşmüştü. Bana ciddi bir şekilde bakıp '' Amacımız sizi suçlamak değil ama belki suç mahaline gidip önceden bir şeyler almış olabilir misiniz?'' bunu nasıl düşüne bilirlerdi. Annem ve babam için burada yastayken bile onların öldürülmelerine yardım etmişim gibi gösterilmem beni daha kötü bir boşluğa itti. Onlara yaş yerine ateş akan gözlerimle baktım '' Böyle bir şey yapmış olabileceğimi sakın aklınızın ucundan bile geçirmeyin memur bey. Burada böyle bir zamanda bana böyle soruların sorulması canımı ne kadar yakacağını düşünmediniz mi? Anlıyorum işiniz bu ama lütfen bana bir daha böyle bir ithamda bulunmayın. Başka bir şey söylemek istemiyorum, lütfen bu gece beni rahat bırakın '' deyip kapıyı sertçe kapattım. Ama ne yapabilirdim zaten yeterince yorgunum bir de böyle saçma ithamlar hoşuma gitmiyordu. Teyzem mutfaktan çıkıp yanıma geldi boş bakışlar ile ona bakıyordum- koca bir anlamsızlık ile- yanıma gelip '' Hadi tatlım çok yoruldun farkındayım ama biraz rahatlaman lazım, Kelvin ile mutfakta seni bekliyoruz hadi.'' O an gitmek istemedim ama elim de değildi. Mutfağa girdiğim de teyzemin yaptığına emin olduğum o kocaman keki gördüm ne yalan söyleyeyim şu anki stresimi atan şey onları bir anda mideme götürmem olacaktı. Ve olmaz ise olmaz Kelvin masanın başına çökmüş bizi bekliyordu '' Hadi hemen oturun da yiyelim artık '' yavaşça Kelvin'in yanına oturdum. Elini omuzuna atıp '' Kuzen sana o kaba polisler ne dedi bilemiyorum ama boş ver sadece bu günlük onları bir kenarı bırak ve mükemmel kekin tadını çıkar'' dedikten sonra bana bir kek uzattı. Keki ağzıma götürdüğüm de o mükemmel tadı hissettim teyzeme dönüp '' Bu mükemmel bir şey biliyorsun değil mi?'' teyzem başını salladı, sonuçta o da iyi bir aşçı olduğunu biliyordu. Kelvin kendini beğenmiş gibi konuşmaya başladı '' Eee tatlılar annem den hayatında bulamayacağın çaylar benden. Hadi bugünün şerefine kaldırmaya ne dersiniz bardakları göreyim '' bu konuşması beni güldürmüştü çay bardaklarını üçümüzde kaldırdık önce Emmily teyzem '' Hep mutlu ve beraber iyi olmamız umuduyla'' dedikten sonra Kelvin hemen araya girip '' Açılay'ın iyi bir kız olması dileğiyle'' deyip kıkırdadı. Umurumda değil idi, sıra bana gelmişti ben de '' Tekrardan ışığı bulmamız dileği ile'' dedim ve herkes içini ısıtan o çaydan birer yudum alıp arkamıza beklide ilk defa rahat bir şekil de yaslandık.

Karanlığın ArdındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin