7 Sene önce.
Yağmur kokusuyla karışan sigara kokuları siyah saçlı kızın soluk borusuna işliyordu sanki.
Gözlerinden yaşlar akarken bir bar sokağındaydı.
Ellerinden kanlar akıyordu, dudağı ve kaşı patlamıştı.Ona doğru gelen hızlı adımları görmesi ile sindiği duvara iyice sokuldu.
"Helen? Bu halin ne!"
Helen.
Helen Demirci.
Çocuğa baktığında kumral saçlarıyla karşılaştı.
Onların Mahallesi'nde oturan yiğitti bu.
Yiğitin arkasına baktığında yiğiti beklediklerini fark etti. Ona iğrenirmiş gibi ve alayla bakıyorlardı."Birşeyim yok yiğit. Git sen, arkadaşların seni bekliyor."
Gizlemeye çalıştığı ama susturamadığı hıçkırıklarının arasından konuştu kız.
Çocuklar arkadan alayla güldü."Bununla mı uğraşacaksın yiğit? Maça geç kalıyoruz hadi."
Yiğit, mahallede düzenlenen kafes dövüşlerine katılıyordu. Ne kadar yasaklanmış olsa bile.
Helen yiğitin yüzüne bakarken, yiğit bir hamlede kucakladı heleni."Ne yapıyorsun? Birisi görücek,indir beni yiğit lütfen."
"Babanı gördüğüm yerde öldüreceğim helsa. Sonucu ne olursa olsun."
Kimsenin duymayacağı bir şekilde onun kulağına fısıldarken kafes dövüşünün yapılacağı boş harabeye ilerliyordu. Onu maça mı sokacaktı?
Helen anlamsızca etrafa bakıyordu.
Yiğitin arkasından arkadaşlarıda geliyordu.
Harabe binaya girdiklerinde tezahüratlar kopuyordu.Ortada kafes vardı.
"İndir beni,izleyemem. İzlemek istemiyorum yiğit. Lütfen."
"Bana destek olmak istemez misin helsam?"
Helen yiğiti seviyordu, fakat hayatında ona yer olduğunu düşünmüyordu.
Sevgili olsalar ne olacaktı ki? Bir komşu elbet görüp babasına yetiştirecekti. Sonrası ise işkenceden başka hiç bir şey değildi.
Yiğit kendine ait olan dinlenme odasına ilerlerledi. Maçlar her zaman burada yapıldığı için bu harabe binadan bir odayı kendine ayırttırmıştı.
Odaya geldiğinde siyah deri koltuğa oturdu kucağındaki helenle.Cebinden peçete çıkardı ve helenin yüzündeki kanları sildi.
"Bu güzel yüzüne kıymış gerçekten orospu çocuğu."
Helen,yiğit onun yüzünü silerken her bir zerresini ezberlemek ister gibi yüzüne bakıyordu.
"Yiğit,.."
Yiğit helenle dudaklarını birleştirdiğinde sözü yarım kaldı.
Uzun bir süre öptü onu. Yani helene göre çok uzun gelmişti. Oysa dudaklarına saniyelik bir öpücük bırakmıştı.
Onu koltuğa bırakıp ayağa kalktı, üzerini çıkarmaya başladı.
Helen ise büyülenmiş bir şekilde ona bakıyordu."İzleyeceksen bana hava hoş helsa. Sonradan yüzünü kızartma bu olayı sana hatırlattığımda."
Helen anın büyüsünden çıkıp arkasını döndü.
Bir kaç dakika sonra yiğitin dön sesiyle önünü döndü.
Siyah şortunu giymişti, üzeri çıplaktı ve ona tüm kaslarını sunuyordu. Helenin gözleri en çok adonis kaslarında oyalandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|KAVANOZDAKİ KELEBEK.
Teen Fiction104 İyileşmiyor. Sadece susmayı öğreniyor yara. Yaralar açılır ve kapanır. Önemli olan o yaraya inat yaşamaktır. Bazen sizi yaşatan bir çiçek,bir oyuncak,bir gerekçe,bir hayal. Hiç bir insan bizi yaşatabilir mi?