60. Bölüm

19 1 0
                                    

Evvvet artık Tan Düğümü'nün en sevdiğim bölümlerine geldik. Umarım siz de seversiniz. 

Bölüm şarkısını medyaya ekliyorum. 

İnstagram:_arikubra

60. Bölüm

3 yıl sonra...

Zaman onulmaz sandığımız yaraları açıp onları kendi elleriyle saran bir sadistti. Hayat insanı yaşatmak için önce öldüren bir katildi. Aşk... Aşk zaman ve hayatın arasına esir düşen gerçek bir özgürlüktü. Bu yüzden yitip giden zaman ve hayatken ölen yalnızca aşktı. Hayaller ise tüm bunların ötesinde var olan bir cennetti. O cennette bir katile, bir sadiste yer yoktu. O cennette yalnızca bir esire ihtiyaç vardı. Hayaller aşkın tek eviydi. Tam da bu yüzden insan aşık olunca körleşirdi.

Ben Ayşin Birce Alpman...

Bir zamanlar hayallerini gerçek hayatmış gibi düşünürse canının yanmayacağını düşünen bir çocuktum. Saplandığım yalnızlığımdan beni kurtaracak bir prense muhtaçtım. Hiçbir zaman öyle bir prense sahip olamayacağımı bildiğimden hep prenslerin olduğu kitaplar okumuştum. Benim okuduğum kitaplarda insanlar birbirlerini sevdikleri için canlarını verirlerdi. Benim okuduğum kitaplarda seven insanlar birbirlerinin hayatlarından çıkmazlardı. Benim okuduğum kitaplarda adamlar aşık oldukları kadını korur, onları sonsuz bir aşkla severlerdi. Bir gün o kitaplardaki başkahramanlardan biri olacağıma inanmıştım.

Beni ve çocuğumuzu seven bir kocam olacaktı. Bizi koruyan, bizim için her şeyini feda edebilecek kocam olacaktı. Bir de bebeğimiz olurdu. Belki birden fazla çocuğumuz olurdu. Bizim musmutlu bir hayatımız olurdu. Ben Malkoç'la karşılaşana kadar bu hayalimin gerçekleşeceğine hiçbir zaman inanmamıştım. Hep çok istemiştim ama içimde bir yerlerde olmayacağını biliyordum. Olumlu düşünürsem olumlu şeyler yaşarım sanmıştım.

Ancak bir konuda yanılmıştım.

Ben istediğim hiçbir şey için çabalamamıştım.

Hep hayatın bana bir şeyler vereceğini sanmıştım.

Yanılmıştım.

Ben hiç yanılmak istemediğim konularda yanılgıların en büyüğünü yaşamıştım.

Ama bir şeyi öğrenmiştim.

Gerçek mutluluğa sahip olanlar ne olursa olsun kendilerinden ve hayallerinden vazgeçmeyenlerdi. Kendilerine tutunacak bir dal bulanlardı.

İki kere intihara teşebbüs etmiş bir kadındım ancak bunu gerçekleştirmediğim için mutluydum.

Çünkü ben her zaman bir çıkış yolun olduğunu görmüştüm.

"Anneşiğim bu eybisem naşı oymuş?"

Banu tam karşımda durmuş, küçük bedenine giydirdiğim beyaz elbisesini gösteriyordu. Gittikçe Poyraz'a benziyordu. Ve hep babasını soruyordu. Özellikle kreşe başladıktan sonra bu soruları daha çok artmıştı.

"Bir prenses gibi olmuşsun anneciğim."

Kollarını bana uzattığında onu koltukaltlarından tutarak kaldırdım ve dizlerimin üzerine oturttum. Sarı kıvırcık saçlarına yalnızca beyaz bandana takmıştım. Yeşil gözlerini masum masum kırpıştırırken pembe ince dudaklarının nemli olduğunu gördüm.

"Biliyoy muşun anne, ben Allah'ı şok şeviyoyum."

Yine dilinin döndüğü şekilde konuşmuştu. Gülümseyerek sohbetine karşılık verdim. Benimle konuşmayı seviyordu.

TAN DÜĞÜMÜ (Tamamlandı)(+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin