Uykumun Boynunu Bükme/Melike Şahin
Bilirim/Son Feci Bisiklet
Öyle kolay aşık olmam/Canozan, Damla EkerYüzümdeki parmakları beni hissetmek ister gibi fazla baskındı. İlk an ne yapacağımı nasıl karşılık vereceğimi bilememiştim. Ama ardından dudaklarım onun gibi hoyratça karşılık vermeye başladı.
Bedenime değen bedeni bana iyi hissettiriyordu. Neden bilinmez ama bana değen bedeninden yayılan sıcaklık bana o kadar iyi hissettiriyordu ki ellerim beline kaydı. Tırnaklarımı geçirdim. Kapının eşiğinde durmuş hoyratça öpüşüyorduk. Yatağa geçmeliydik bence. Yatağa geçmeli ve ondan kızların intikamını almalıydım. Kızlar kimdi hem ya? Kim oluyorlardı? Daha çok hırslandım. Kollarımı boynuna sardım. Geri adımlar atıp onu da evin içine çektim. Saçlarına daldırdım parmaklarımı. Kapıyı kapatıp bu sefer de beni duvarla kendi arasına aldı.
İkimizde hoyrattık. Biz nasıl bu hale gelmiştik? Geri çekildi. Gözlerini açmamıştı. Alnını alnıma yasladı. Çok güzel kokuyordu. Bu adam güzelliğinin farkında mıydı? Uzun kirpikleri, kumral saçları, dolgun dudakları, düzgün burnuyla öyle bir sanat eseriydi ki kameram nerede diye merak ediyordum. Herhalinin fotoğrafını çekmek istiyordum. Herhalinin... Çıplak halinin, gülen halinin, sinirli halinin, kaşları çatık halinin, düşünür halinin... Herhalinin... Bu mümkündü değil mi? Bu mümkün bile olmasa mümkün kılardık. Değil mi? Öpmüştü beni. Artık kurtulamazdı.
Dudaklarını yalayıp araladı. "Bu benim ilkimdi." Tahmin etmesi zor değildi. Benimde ilkimdi.
Güldüm." Benimde ilkim." Gözlerini açıp gözlerime baktı. O şaşırmıştı ama. Ne yani benden her önüme gelenle öpüşen biri hissiyatı mı alıyordu? "Niye öyle şaşkın bakıyorsun? Herkesle öpüşüyor gibi mi duruyorum?"
"Hayır. Hayır tabii ki." E öyleyse der gibi baktım. "Sadece çok iyiydin." Güldüm. Bu çocuk çok tatlı bir aptaldı.
Hımlayıp cilveyle boynundaki ellerimi daha da sıklaştırdım. Bedenine yaklaşıp sürtündüm. Yutkundu. "Canım çocuk seninde ilkindi ve sende," Dudaklarına yaklaşıp cümlemi tamamladım. " Çok iyiydin." Dudağına yine yapıştım. Üstümde nedensizce ona karşı bir doyumsuzluk vardı. Doymuyordum. Ee şimdi ne olacaktı? Sevgili olmak zorundaydı benimle. Ya da sürekli beni öpmek zorundaydı. Çünkü ben artık onsuz yapabileceğimi sanmıyordum.
Nefes nefese geri çekildim. "Bak açık açık söylüyorum artık benden bıksan da usansan da beni bırakamazsın. Benden önemli bir ilkimi çaldın ve ben senin dudakların olmadan yapabileceğimi sanmıyorum artık."
Başını geriye atıp kahkaha attı. Ortaya çıkan ademelmasına dişlerimi geçirmemek için kendimi biraz sıkmıştım. Bu sefer o dudaklarıma yaklaştı. Yaklaştı, yaklaştı, yaklaştı... Dudaklarımı öpecek diye aralamıştım ki öpmeyip konuşmaya başladı. Sanırım bana çin işkencesi yapmak istiyordu. Zorlanıyordum. Öpecek miydi?
"Sende benim ilkimi çaldın hanımefendi. Benim sesim çıkıyor mu?" Ne yani o bir daha beni öpmek istemiyor muydu? Burnunu burnumun ucuna sürttü. Bu çocuk çok tatlıydı yaaa. Yerdim. " Hayır tabii ki de seni her dakika öpmeden durabileceğimi sanmıyorum artık." İçimi de okuyordu ya artık. Biz galiba gerçekten biraz aşık olmaya başlamıştık.
Öyle o duvarda durup bir süre birbirimize baktık. O beni izledi. Bende onun o muhteşem yüzünü izledim.
"Fotoğrafını çekebilir miyim?" Güldü sorduğum soruya.
"Tabii ki ama nereden çıktı bu bir anda?"
"Çok güzelsin. Oradan çıktı." Dondu kaldı bir ilk. Sonra bana cenneti tattıran bir tebessüm yeşerdi yüzünde.
"Senin kadar olamasa da bizim de giderimiz var Neşe hanım." Dudaklarım sarktı.
"Neşe hanım mı? Sevgilim demek varken?" Bu sefer yine kulağımı şen kahkahası ile temizledi.
"İlk senin güzel dudaklarından duyarsam bende diyeceğim söz."
"Sevgilim," demem ve dudağıma yapışması aynı saniyelerde gerçekleşmişti. Biz odaya mı geçseydik? Bacaklarıma elini atınca hemen kaldırıp beline doladım. Salona geçtik. Kanepeye uzattı bedenimi, ardından kendi üstüme uzandı. Hâlâ öpmeye devam ediyordu. Nefessiz kalayım, öleyim istiyordu galiba. Zaten kokusu nefesimi kesiyordu. Güzelliği nefesimi kesiyordu. Bugün dudakları da eklenince kalk krizi geçirmem an meselesiydi.
Bir süre sonra çok şükür geri çekildi nefes nefese alnını alnıma yasladı. Soluklandık.
Yuktundu. "Kahve var mıydı?" Diye sordu. Kafamı geriye atıp kahkaha attım. Deliydi bu çocuk. Boynuma dudaklarını bastırdı ama öpmek için değil gıdıklamak için. Kahkahalarımın dozu atmıştı. " Komik mi ya? Kalkıp giderim bak." Diye tehdit etti beni paşam.
Yakasını kavradım. "Nereye gidiyorsun? Kimden izin aldın?"
"Kimden izin alacağım sevgilim?" O BANA SEVGİLİM Mİ DEMİŞTİ? İŞTE ŞİMDİ ÖLEBİLİRDİM.
Boynuma ve dudaklarıma öpücük bıraktı. Bacaklarımı hafif sıkıp üstümden kalktı. Mutfağa doğru yürüdü. Kapak sesleri geliyordu. Bir süre sonra onun sesi geldi.
"Sevgilim kahve nerede?" Biz sevgiliydik artık değil mi?
"Kahve kalmamıştı sevgilim gidip alayım mı?" Diye sordum. Allah'ım şu an bir mucize gibiydi ve ben aşırı mutluydum. Kalkıp yanına gittim. "Gidip alayım mı?"
"Yok yok ben gider alırım iki dakikada." Deyip dudağıma öpücük bırakıp gitti. Beni de salak bir sırıtışla mutfak dolaplarıyla bırakıp gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzündeki Sonsuz Neşe -Texting-
Short Story"Ulaş," "Efendim?" "Kalbine giden yol neyden geçiyor?" "Kalbime giden yol Neşe," Yüzünden eksilmeyen tatlı gülüşüyle saçımı kulağımın arkasına attı. "Seni istemekten geçiyor."