Umuda Sarılmak

416 23 10
                                    

Erdem'den

Biraz önce ne olmuştu öyle? Böyle hayal etmemiştim. Tamam zor olacağını biliyordum ama meleğimin affediciliğine güvenmiştim. Bunun olmaması gerekiyordu. Hayatımda Ahu'dan sonra ilk defa çaresiz hissettim kendimi o ağlarken. Bir gün her şey bittiğinde bal gözlümü evimize getirdiğimde varlığıyla yerinden çıkacakmışçasına atacaktı kalbim. Yine atıyordu ama tarif edemiyordum hissettiğim duygumu. Eylül içeride kendini kaybetmişken farkında olmadan söyledikleri... Gerçek miydi?
Siktir! Verdiğim kararların sonuçlarını ancak idrak edebiliyordum. Onda açtığım yaraların büyüklüğünü... Yaşattığım kıyametin sonsuzluğunu... O salonda bana patlayıp içini dökerken, ona söylediğim yalanların ucuzluğunu...
Siktir... Siktir... Bebek... Bebeğimiz... Hala yaşıyordu. Ama onu aldırmıştı bu nasıl oluyordu? Narkoz etkisindeydi hatta elimi bile tutmuştu. Adımlarım odanın kapısına ulaşıp tekrar geri döndü. İçeri girip hesap mı soracaktım bir de! Ona biraz zaman tanımalıydım. "Şükürler olsun." Farkında olmadan döküldü sözcükler dilimden.
Eskiden olsa şimdiye mutlaka bir yerini acıtmıştım sevdiğim kadının. Belki siz de merak ediyorsunuzdur Erdem nasıl bu kadar sakin diye? Ben Erdem karaYiğit doktorların yıllardır çözemediği öfke sorunumu hayatıma giren bal gözlü bir melek için aşmıştım. Daha fazla yanmasın canı. Daha çok akmasın yaşları diye... O gittikten 1 hafta sonra Eylem'le kurduğumuz planları işletirken yurt dışında deneysel bir çalışma olan *elektriksel akımın öfke kontrolüne etkisi*ne katılmış, -çektiğim acılar bana kalsın- sanki bir parçamı orada bırakıp çıkmıştım. Hala bir yerlerde öfkenin kol gezindiğini hissediyordum. Hala sinirden sağa sola saldırabilirdim. Ama artık kontrol sahibiydim. Sanki beynimde duyguları kontrol eden amigdalamın ipleri tamamen elimdeydi.

"Ahmet!" Diye bağırdım merdivenden inerken. İçimin içime sığmaması hissiyle. "Söyle patron." Dedi her zaman hazırım keskinliğiyle.
"Hemen Eylül'ün doktoruna ulaş. Bebek hala var mı öğren." Duyduklarıyla şoka uğrasa da kısa bir baş sallamasıyla gözden kayboldu. Evet Ahmet ben de sanırım hala şoktayım. O gün yaşananlar gözlerimin önünden geçti hızlıca. Hayatım boyunca yaşadıklarım, bebeği kabullenemeyişimdeki etkileri, sonra onu kaybettiğimi sandığımdaki o boktan his... Ve şimdi kalbimin yerinden fırlayacakmış gibi atması... Ben bu düşünceler içinde boğuşurken sürekli Eylül'ün odasıyla salon arasında mekik dokuyordum. Sesi artık kesilmişti. Yanına gitmek istiyordum ama önce emin olmalıydım. Ne kadar geçti bilmiyorum. Nihayet beklediğim haber gelmişti.
Yaşıyordu. "Narkozu aldıktan sonra son anda vazgeçmiş abi." Demişti Ahmet. Vazgeçmişti kıyamamıştı. Onun için ölümü bile göze almışken neden yaptığını- neden yapmak zorunda kaldığını- yeni yeni kavrayan beynim ne yapacağımı bilemez halde kalakalmıştım.
"Topla lan kendini." Diye bağırdım salona geçerken. Sesimi duyup gelen Gülsüm "Bir şey mi arzu etmiştiniz?" Dedi. Evet evet buradan başlasam iyi olacaktı. "Yemek listesini gözden geçirin. Protein ağırlıklı bir beslenme istiyorum Eylül için. O hamile." Dedim hala inanamayan bir sesle. Kafamı iki yana sallarken dikkat etmedim karşımdakilerin tepkilerine. Aysel hanım da duymuştu zira. Onları  şaşkınlık-mutluluklarıyla ardımda bırakıp en önemli 2. İşimi halletmem gerekiyordu. Eylül'ün odasının bitişiğinde kalan çalışma odama yöneldim.

Amir El Baki sorunu hala devam ediyordu. Elime geçen belgeleri hızlıca gereken yerlere ulaştırmalıydım. Belki de artık yıllardır peşimi bırakmayan bu talih (bebekle ilgili olan) değişirdi ha ne dersiniz...

MASUMİYETİN BEDELİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin