Karanlık ve sisli ormanda ciğerlerim çatlıycakmışcasına koşuyorum. O kadar uzun zaman olduki neyden kaçtığımı bile unuttum. Ama içimden bir ses durmamam için beni uyarıyor. Ne yazıkki hiç bir zaman yanılmadı, o yüzden durmadan koşmakdan başka seçeneğim yok.
Sonunda ayağım bir dala takıldı ve böylelikle durmak zorunda kaldım. Ama hâlâ tehlikede hissediyorum.
Etrafıma bakındım ve sığabileceğim büyüklükde bir ağaç kovuğu buldum.
(Siz kar varmış gibi düşünün)
Zaman kaybetmeden ise dikkatlice içine girdim.
Kar yağıyordu, kar yüzününden gömleğim ıslanmış ve üzerime yapışmıştı. Havanın soğukluğunu durunca daha iyi anladım. Havanın soğukluğu ıslak gömleğim ile daha da hissettiriyordu kendini.
Yorulduğum için nefesim fazla sesliydi bu yüzden birazda olsa düzene sokup sessiz olmaya çalıştım. Yorulduğum için ağzım kapalı nefes almak zor geliyordu.
Ayak sesi duydum, bu karda ses çıkartmadan yürümek imkansızdı zaten.Hava kararmıştı, ormanda hiç bir ışık kaynağı yoktu sanki ağaçlar ışık olmaması için özenle çabalıyorlarmış gibi. Kısaca burda görünmediğime eminim. Yani umarım...
Saatler önce arabamda kahvem ile bir sonraki toplantımın notlarını okuyordum. Ne olduysa ondan sonra oldu, hafızam hâlâ zayıf. Nasıl oldu da arabamı hiç durmadan sürmek varken koşarak buralara kadar geldim?
Düşüncelerim arasına dalmışken bir beyazlık gördüm fakat ayak sesi duymadığıma eminim. Bu karanlıkta bile kendini ışıltıyla belli eden biri. Beyaz elbisesi kar ile yarışmak istiyor gibi. Onu baştan aşşağı süzerken beni görmediğinden de emindim. Ta ki göz göze gelene dek.
* - Eğer yaşamak istiyorsan asla durma dememişmiydim sana.
Dedi. Fakat bana öyle bir şey demediğine eminim. Onun sesini daha önce duyduğuma bile emin değilim.
Bir anda ağcın kovuğu daralmaya başladı, biraz önceki genişliği yavaş yavaş kayboluyordu. O kadar sıkmıştı ki beni içinden çıkamıyordum. Kaburgalarımın birbirine girdiğini hissediyorum. Nefes... Nefes almak çok zor.
-Min Joon neredesin?!
Bu ses kime ait bilmiyorum, fakat kim olursa olsun bana yardım edebilir.
-Burdayım,,ölü bir ağcın kovuğunda. Lütfen yardım et!!
Ses kesilmişti yerini ise gülmeye bıraktı. Korkmaya başladım, sanki bundan dakikalar önce yaptığım neyse.
*-Cidden aptalın tekisin, ölmek için can atıyor gibisin.
Hayır... Hayır... Hayır...
Bir anda ayak bileğimde bir sıcaklık hissettim. Beni dışarıya çekmeye çalışıyordu. Direndikçe direniyordum. Fakat sonunda koşmakdan biten gücümü tam toparlayamadığım için yenik düştüm ve dışarı çekildim.
Beyaz ve soğuk karın her yerimi kapladığını hissediyorum. Üstümde de birinin varlığını hissediyorum. Gözlerimi açmak istiyordum ama açmak istemiyordum. Çünkü beni neyin karşılayacağını bilmiyorum.
Sonra elimi yumruk yaptım ve gelişi güzel savurdum. Bir bağırtı duydum,
- Elinde amma ağırmış küçüğüm.
- Madem saklambaç oynamak istiyordun önceden söyleseydin ya. Aklım çıktı kayboldun diye.Dedi. O "küçüğüm" bana mı söylendi. Gözlerimi hızla açtım. Karşılaştığım kişi ise tuhaf giyinimli bir adamdı. Yüzüme yaklaştı ve sağ yanağıma bir öpücük kondurdu aynı şekilde sol yanağıma da yaklaştığında ise aynı hızla yumruğumu ona doğru savurdum ve yanıma düşmesini sağladım.
Kendimi ellerimle geriye doğru çekmeye çalıştım, parmaklarım çok üşümüşdü ve ağrıyordu ama kaçmak için değer. Sırtımı az önce saklandığım ağcın gövdesine yasladım ve öylece yerde kaldım.
- Min Joon bu yumrukda neydi şimdi? Neden beni tanımamışsın gibi bakıyorsun?
- Sessizliğine baklırsa beni tanımadın, ciddi olamazsın... Oyun yapıyorsun değilmi, ciddi değilsin?!
Bu adamı cidden tanımıyorum neden beni öptü veya neden tanımdığım için böyle hayal kırıklığına uğradı emin değilim. Belki kardeşine falan benzetmiştir.
İstemsizce kapanan gözlerime engel olmadım, heryer karardı ve o adamın haykırışları içinde sessizliğe ve karanlığa gömüldüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just Smile
Fantasy"Yemin ederim ki ben cadı değilim. Yalvarırım beni yakmalarına izin verme. "