Bölüm 15: Dünya'yı Kurtarmak

6 1 0
                                    


Bölüm 15: Dünya'yı Kurtarmak


Büyük çanlar muhafızların sallamasıyla çalarken bütün bir kalabalığın ağzından zafer çığlıkları çıkıyordu. Günün rahatsız edici güneşi üzerimizde geziniyor, bitkiler yeni bir bahar gününe gülümsüyordu. Gökyüzü hiç olmadığı kadar açıktı. Bütün bekçiler coşkuyla Kral'ın gelmesini bekliyordu. Bahçe tamamen bekçilerle dolmuştu. Halktan bekçilerle. Ben ise bütün bu güzel anı odamdaki balkonumdan izliyordum. Yanımda beni korumakla mükellef iki muhafız bekçiyle etrafım herhangi bir saldırıya karşı çevrelenmişti. Üzerimdeki elbise rahatsız edince hafifçe çekiştirdim. Tam o esnada kalabalığın arasından çıkan çığlıklar sebebiyle elbiseyi çekiştirmeyi bıraktım ve aşağıya baktım. Kral saraydan büyük bir ihtişamla çıkarak bahçenin ortasındaki tahtına ilerlemeye başladı. Erkek kardeşlerim hemen arkasından ilerliyordu. Onları izlerken iç çektim.

Bugün bazı bekçilerin eğitimlerini başarıyla tamamladığı gündü. Bugün o bekçilerin yüzüklerine kavuşacağı gündü. Bugünden sonra isimleri değişecek ve namlarıyla anılacaklardı. Bu bekçilerin arasında Marlon da vardı. Onun için bu yüzük törenini kaçırmamıştım.

Gözlerim merakla Kral ve kardeşlerimin üzerinde gezindi. Kral büyük bir ihtişamla tahtına serilerek otururken erkek kardeşlerim iki yanına dağıldılar. Her birinin elinde bir kutu duruyordu. Yüzük kutusu. Hemen ardından bakış açıma bir başka isim girdi. Drach... Başbekçi. Namıdiğer Kor Alevin Bekçisi.

Kumral saçları güneş ışığında sarı rengini andırıyordu. Üzerindeki koyu mavi zırhla birlikte ağır ve ritimli adımlarla Kral'a doğru yürümeye başladı. Yüzünde oldukça ciddi bir tavır vardı fakat bu ciddi tavrın herhangi bir küçümseyici tarafı yoktu. Zira bu gibi yüksek mertebelerde olan bekçiler birbirlerine üstünlük bildirmeyi görev haline getirirlerdi. Fakat Drach'te bunu görememiştim. İşini layığıyla yerine getirdiği gibi adildi, anlayışlıydı, gözü farklı mertebelerdeki insanların üzerinde değildi. Onun bu özelliğini seviyordum.

Adımlarını Kral'ın önünde durdurduktan sonra saygıyla başını eğdi. Kulaklarımı ardına kadar açıp işitmeye çalıştım.

"Majesteleri... Güzel sabahlar dilerim..."

"Seni dinliyorum Başbekçim..." dedi Kral keyifle. Başbekçi elleri arasında tuttuğu parşömen kağıdını krala uzattı. Mühürlü parşömeni alan Kral mührü alıp kağıdı aralarken Başbekçi söze girdi.

"Bu mertebeye terfi eden bekçilerin isimleridir majesteleri. Onlarla ilgili tespit ettiğim özelliklerini, isimlerinin yanlarına not ettim. Bunları dikkate alarak karar vermeniz hem onlar için hem de halkımız için en iyisi olacaktır. Zira uyum sağlayamadıkları bir yaratığa bekçilik etmeleri bize de kendilerine de zarar verir."

Etkilenmiş bir şekilde kaşlarımı kaldırdım. Kral da tıpkı benim gibi ona etkilenmiş gözlerle bakıyordu. İşinin eri bir bekçi olduğunu en iyi şekilde kanıtlıyordu.

Sıradan Başbekçiler, bekçileri yüzüklere bekçilik etmek için eğitirdi. Onları gözlerlerdi. Başka da hiçbir şey yapmazlardı. Oysa bu Başbekçi işini oldukça temiz bir şekilde yapıyordu. Bekçilerine ne kadar önem verdiği görünüyordu. Kendi elleriyle eğittiği bekçileri tamamen kralın insafına bırakmıyor kendi eklemelerine de yer veriyordu. Bekçilerini en iyi şekilde bu mertebede görmek istiyordu. Kendilerine uygun olmayan bir yaratığa bekçilik etmenin ne denli bir yıkıma yol açtığı tarihin tozlu sayfalarında yer alıyordu.

Bir yaratığa sahip olmak için hayatınızı adamanız gerekirdi. O yüzük için onca savaş, onca eğitim, sınav... En sonunda bir yüzüğe sahip olduğunuzda ise başınızdaki kişi her kimse buna en iyi şekilde karar vermeliydi. Zira sizin ruhunuza ters düşen bir yaratıkla başa çıkamazsınız. O yüzük günden güne sizi öldürebilir. Yüzüklerin böyle bir kötü yanı vardı. Bunu bile bile bunca bekçi bunun için savaşıyordu. Bu büyük bir yıkıma bile yol açabilirdi. Kontrolü dışında olan bir yaratığın yarattığı kaos kimsenin aklına sığamazdı.

ÇARESİZ KRAL (KARANLIĞIN YÜZÜĞÜ SERİSİ-1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin