Bölüm 20: Hayatta Kalan...

6 0 0
                                    


BÖLÜM 20: Hayatta Kalan...


(Yazardan)


En büyük tutsaklıklar, zamanında tutsaklığı tadanların elleri arasından doğar.

Önünüze serilen hayat, bir nehir gibi akar gider yatağından. Ta ki siz bir şeyleri sorgulamaya başladığınız zaman durur akış. Düşünceler ortaya çıkınca o yatağın aktığı yol değişir. Seçtiği yol ya denize dökülüp özgürlüğe açılmayı bekler ya da sıradan bir göletin ortasında kurumayı...

Kâinatın rengarenk parmaklıklarını yuva sanır kimisi... Renkler hep cazip gelir. O renklerin solacağı, akıp gideceğinden habersiz severiz önümüze serilen parmaklıkları. Sonra o renkler akar gider gerçekler eşliğinde. Geriye ise ya siyah ya da beyaz kalır. Ve de hayatınızı sıkıştırdığınız o paslanmış demir parmaklıklar...

Renklere güvenmeyen ve kendini sürekli beyaz ile siyahın ,gerçekliğin, yörüngesinde döndüren kişiler ise renklere inananları uyandırmaya çalışırken kendisi solup gider... Gerçek elbet bir gün çıkar gelir. Onu çıkarıp getiren ise hep kendini feda edenlerdir. En büyük fedakârlık ise onlara aittir...

Sarayın loş meşale ışıkları arasında atan adımlar, sarayın rutubetini hissettiği an durdular. Tanıdık adımlar yerinde öylece kalırken kahverengi gözler sarayın duvarlarını incelemeye çoktan başlamıştı. Bıraktığı gibiydi her şey... Olması gerektiği gibi de denebilirdi. Oysa farklı olan bir şeyler çarpmıştı gözüne... Bütün bu tanıdıklık hissinin arasında soğuk ince bir esinti yer alıyordu. Hizmetkâr bekçilerin yaydığı bir soğuk esinti...

"Burası epey değişmiş Chris." dedi Prenses Dione ellerini kırmızı işlemeli ve taşlı elbisesinin önünde birleştirdi. Omuzlarına attığı siyah kalın pelerin her an düşmek üzereydi. Kahve gözleri, kahve saçlarına karışmıştı. Başının üzerinde herkesten üstün olduğunu belli eden ince elbisesinin renklerine yansıyan bir taç duruyordu. Oldukça ağırbaşlı ve kendinden emin duruşuyla bekçilerin adımlarının yönlerini değiştiriyordu.

Prens Chris derin bir nefes alıp ellerini arkasında kavuşturdu ve o da hızla etrafına baktı. "Öyle prenses. Her şey değişti." diye onayladığında Prenses Dione alayla gülümsedi. Buradan kovulduğu aklına gelince ise değişen şeylerin en büyüğünün bu olduğuna emin oldu. İçinde dizginleyemediği bir öfke mevcuttu. O gün söylenen sözler tek bir an bile çıkmamıştı aklından. Gururu ayaklar altında ezilirken bir zavallı gibi herkesin karşısında çaresiz kalışını nasıl unutabilirdi ki? Buraya gelmek bile gururunu çiğnettiriyordu kendisine. Fakat bu artık önemsizdi. Aklındakini gerçekleştirmeli ve bir an önce küçük yeğenine karşı koymalıydı.

"Senin için uzun zaman oldu değil mi Beth?" dedi Prenses Dione kızı Beth'e dönerek. Beth, pembe ve zarif elbisesiyle baştan aşağı tıpkı annesi gibi göz alıcı gözüküyordu. Annesi gibi ellerini önünde birleştirdi bir hanımefendi edasıyla. "Çocukken gelmiştin buraya."

"Öyle." dedi Beth ve başını kaldırmadan çekingen bir şekilde cılız sesiyle yanına seslendi. "Siz nasılsınız prensim?"

"İyiyim Beth." dedi Prens Chris rahat bir şekilde. Sarayın içindeki koşuşturmalar giderek azalıyordu. Anlaşılan kral odasındaki toplantı sona erdirmişti. Chris dikkatini dağıtmaya çalışarak kuzeni Beth'e döndü. "Sen?"

ÇARESİZ KRAL (KARANLIĞIN YÜZÜĞÜ SERİSİ-1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin