prologue: obscurité

54 4 7
                                    

I'll call you when the party's overQuiet when I'm coming home, I'm on my own

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

I'll call you when the party's over
Quiet when I'm coming home, I'm on my own


"Evet geldim, kapının önündeyim" uzun ve geniş koyu kahverengi renginde olan kapı açıldığında kulağımda olan telefonumdaki çağrıyı sonlandırıp kapıyı açan sevgilime sarıldım büyük bir heyecanla "Seni çok özledim!" Kolları belimi bulurken yüzünü boynuma gömmüş bir şekilde kafasını salladı belli belirsiz "Bende seni özledim bebeğim" dudaklarımda bir tebessüm belirdiğinde Jihoon kolunu omuzuma atarak beni içeri yönlendirmişti. Birlikte beyaz ikili koltuklardan birine oturduğumuzda sırtımı Jihoon'un göğüsüne yaslayarak başımı onu görebileceğim şekilde yerleştirmiştim. "Benim yokluğumda neler yaptın bakalım?" Merakla soru sorduğunda kıkırdayarak cevapladım. "Ne yokluğundan bahsediyorsun sadece bir hafta yoktun Jihoon" sahte bir şaşkınlıkla kaşlarını çattığında göğüsünde daha çok yayılmıştım. "Ne yani, özlemedin mi beni?" Biraz düşünmüş gibi yaparak ciddiyetle konuştum. "Hmm, belki birazcık özlemiş olabilirim. Ama sadece birazcık" demiştim baş parmağım ve işaret parmağım arasında küçük bir boşluk bırakarak. Jihoon yüzüne küçük bir sırıtma yerleştirirken bir eliyle saç tutamlarımla oynamaya başlamıştı "Oysaki kapıyı açtığımda öyle demiyordun. Sadece birazcık özlediğine emin misin?" dedi kapıyı açtığındaki sarılışımı ima ederken. İkimizde gülmeye başladığımda Jihoon yanağıma bir öpücük kondurmuştu "içecek bir şeyler ister misin bebeğim?" Kafamı iki yana salladım. "Hayır, sadece yanımda kalmanı istiyorum" tebessüm ederek beni kucağına oturttuğunda şaşkınlıkla konuştum "Ne yapıyorsun?" Sırtımdaki ellerini sıkılaştırırken cevapladı sorumu. "Yanında kalıyorum işte. Bebeğimin istediği gibi" Jihoon'un gözlerine bakarken gözlerimin parladığına yemin edebilirdim. Onunla mutluydum. Zaten bir ilişkide bu yeterli değil miydi? İki kişinin de mutlu olması.

Ya da ben öyle sanıyordum.

Jihoon dudaklarını dudaklarıma bastırdığında dudaklarımı aralayıp ona izin verdim. Alt dudağımı dudaklarının arasına alıp emmeye başladığında ben de aynı şeyi onun üst dudağına uygulamaya başlamıştım. Elleri sırtımdan belime geçerken ben de bir elimi ensesine diğer elimi ise omuzuna koyduğumda Jihoon özlemini gidermek istercesine dudaklarıma asılıyordu. Elleri belimden kalçama indiğinde dudaklarından kısa bir süre için ayrıldım nefes alabilmek için. Jihoon'un dudakları bu sefer boynumu bulduğunda beni kucağına daha çok çekti. Bundan çok hoşlanmamıştım ama yine de bozuntuya vermedim. Boynuma bir anda dişlerini geçirdiğinde acıyla inledim. Aynı şekilde boynumu emmeye devam ettiğinde sıkıntıyla ofladım. Ne zaman bitecekti bu şey?

obscurité | rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin