Bölüm 2: Saklambaç

379 48 5
                                    

Serena Stewart

Gözlerimdeki ağırlık yavaşça kalkarken üzerimde yüzlerce tonda su kütlesi varmış gibi hissediyordum. Yavaş aralıklarla nefes alıyordum ve bu bile genzimi yakıyordu.

Başta görüşüm bulanıktı. Tekrar kapadım ve kendime biraz zaman verdim.
Sonra daha netleşti ve nerede olduğumu görebildim.

Bir odadaydım fakat daha önce hiç görmediğim bir odaydı. Yavaşça ayağa kalkmayı başardığımda gözlerim vicudumda dolaştı. Benim olmayan bir kıyafetin içinde olmayı umursamayarak vücudumda gözlerimi gezdirip herhangi bir hasarın olup olmadığına baktım.

Neler olduğunu hatırlamaya çalışan beynim yorgunlukla sızlamıştı sanki. Yaşadıklarım gözlerimin önünden geçerken bedenim bile hızına yetişemeyerek yere yığıldı. Her şey üzerime çökerken ruhumda hissettiğim ağırlık beni yerden yükseğe çıkardı sanki. Sadece bir anlığına... Mavera vücudumdan süzüldüğünde geç de olsa Zafina'yı tutabilmiştim. Evin içerisinde felaket çıkmadan Mavera'yı çıkarmam gerekiyordu. Bir oraya bir buraya koştururken ondan daha çok eşya kırmış evi tanınmayacak hale getirmiştim. Küçük bir kutuda sıkışmış gibi çırpınan Mavera'nın sakinleşmeyeceğini anlayarak önce kendimi sakinleştirdim ve sonunda çıkış olduğunu anladığım kapıyı açtığımda kendimi temiz havanın kollarına atıp Mavera'nın da özgür kalmasını sağladım.

O uçarken ben koşuyordum. Nereye gittiğine bakmayıp sadece onu takip ettim ve sanki aylarca uyuyormuş gibi olan bedenim çığlıklar atarak sevinmiş gibi kulaklarımda kendi kahkahamın sesini duydum. Zafina'nın da bize katılmasına izin verdim. Aynı anda ikisi de kükrediğinde ve iki tarafımda uçmaya başladıklarında o kadar mükemmel hissettim ki neredeyse ağlayacaktım. Gözlerimi acıtan rüzgar değil özgür kalmak isteyen gözyaşımdı.

Yine de akmadı. Halbuki onu tutmak istemiyordum. Öylesi daha acı vericiydi.
Gözlerimi kırpıştırdığımda görüşüm tekrar netleşti ve neredeyse bir şeye çarpacağımı fark ederek aniden durdum ama geç kalmıştım. Çok hızlı olduğum için birkaç metre yuvarlandık.

Sonunda durduğumuzda ikimiz de yan yana yerde yatıyor ve gökyüzüne bakıyorduk. Nefesimi düzene sokarken tam üzerimde süzülen ejderhalarıma baktım.

"Sence de harika değiller mi Adriel?"

Hala şoku atlatamamış olan şaşkın yüzünü tahmin edebiliyorum. İfadesi cümlelerine de yansıdı.
"Neredeyse tatmak ölümü üzereydim."

Kafamı ona çevirdiğimde aynısını yaparak bana baktı. Kendini sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Uyandın?"

Bunu daha çok emin olmak için soru soruyor gibi söylemişti.
Kafamı salladım.
"Uyandım."

Ardından yine aynı şekilde "İyisin?" diye sordu.

Parlayan gözlerine bakmaya son verip tekrar Ejderhalarıma döndüm.

"İyi olacağım."

Ardından kalkıp bana doğru gelmelerini istediğim de ikisi de yere indi. Soğuk ve sıcaklık etrafımı sardığında kalbim buna hala inanamıyormuş gibi hızlıca çarpmaya başladı. Dengeleri o kadar iyiydi ki birbirlerin değseler bile yokolmuyorlardı.

Sanki hep bizimleymiş gibiydi. Üçümüz de sanki birlikte doğmuştuk ve bu zamana kadar hep beraberdik. Bir nevi doğruydu. Onlar her zaman benimleydi. Benim ruhumdu. Sadece sonradan ortaya çıkmışlardı.

Henüz Mavera ile görüşlerimizi birleştirmeye hazır mıydım bilmiyordum. Düşüncesi bile beni heyecanlandırıyordu ama hızlı gitmek istemiyordum. Yeni uyanmıştım ve bu ikimiz için de zor olabilirdi.
Adriel'in varlığını unutup iki Ejderha'mla ilgilendim. Yüzüme bir ılık bir de serin nefesin üflenmesi gülmeme neden oluyordu. Bu devasa canavarlar benim ruhumun bir parçasıydı ve bu muhteşem bir histi.

SON SÜVARİ -Ak EjderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin