2. Habis Anılar

717 71 47
                                    

"..göründüğüm gibi değilim aslında karanlıklarda kaybolmuşum."

İlyas Efe Taflan titreyen elini arka cebine daldırıp yeni aldığı sigara paketinin jelatinini çözdü. Çabuk çabuk dudaklarına arasına bir dal yerleştirdi. Çakmağı ikinci seferde yaktı ve âb-ı hayat suyundan bi yudum alır gibi zehri telaşlı ciğerlerine hapsetti. İkinci, üçüncü derken artık daha iyiydi. Kolları ve bacaklarındaki sarsıntı azalmıştı.

Gövdesini motosikletinin gidonuna yaslayıp denize doğru bakındı. Siyah dalgalı saçlarını alnına doğru uçuşturan rüzgarı dinleyerek çok sevdiği yosun kokusu eşliğindeki akşamüstü dinginliğini dinledi. Aslında sahil sessiz sayılmazdı. Ekmeğinin peşinde bağıran seyyar satıcılar, gün sonu telaşıyla hem yürüyüp hem hararetle konuşan yetişkinler, onları izleyen insanlara aldırmadan tartışan sevgililer, kumsalda kümelenmiş müzik dinleyen lise kaçakları, bir topun peşinde gürültüyle yaramazlık yapan çoluk çocuk ve daha nicesi.. Hepsi harman olup kulaklarına doluyordu. Keşke ruhuna da dolsaydı tabi. Ama ruhu şu an karanlıktı. Karamsardı.

Birkaç gün evvel otobanda rastlaştığı, geçen gün Berfu'nun yanında gördüğü yüzdü karamsarlığının sebebi. Dört yıl öncesine ait anılar beynine hücum ederken başka bir şey düşünmeye çalıştı ama başarılı olamadı.

Etrafındaki rutin seslerin yarattığı ahenge kendini bıraktı ve fakültedeki hevesli öğrenciyi, üniversiteli Efe'yi düşündü. Bir yandan çalışan diğer yandan okuyan, annesi ve kız kardeşi için ev bütçesine katkıda bulunmak adına para biriktirmeye çalışan, dönem birincisi oğlanı düşündü.

Eğitim hayatı boyunca başarılı biriydi. Ama üniversitedeki başarısının yanında diğer takdirler, onur belgeleri, kurdeleler bir hiçti. Kendine has bir parafının olduğu notları okulun karşısındaki kırtasiyeden kapış kapış satılır, İET  imzalı çıkmış soru örnekleri karaborsa olurdu.

İyi para kaldırmıştı bu satışlardan. Annesine hoş bir kolye, kardeşine ince kordonlu zarif bir saat bile almıştı.

Her başarı beraberinde kıskanç rakipler getirirdi tabi. Ayağını kaydırmaya çalışanlar, hocalarla arasını bozmaya uğraşanlar, arkasından atıp tutup itibarını zedelemeye niyetlenenler, adilce yarışıp kazanmaktan aciz olanlar. Onun hayatında da bu bok çuvallarından yığınla olmuştu. Ama hiçbirinin huzurunu bozmasına müsaade etmeden kendi yoluna bakmıştı.

Yamultabildiğini yamultmuş, kafalayabildiğini kafalamış, söğüşleyebildiğini söğüşlemişti. Zaman hızla ilerlerken zekası, kurnazlığı, hırçınlığı sayesinde geçirdiği üç yılın ardından dördüncü yıl gelip çatmıştı. İşte o zaman Efe, Berfu'nun deyimiyle iki eliyle çükünü doğrultamadığı hale düşmüştü.

Yüksek meblağdan soru tüyoları verdiği bir arkadaş grubu vardı. Bir eli yağda diğeri balda bu kalabalık sınav zamanı gelince kıçına yapışır, ondan özel ders isterlerdi. Efe de onlara yolunacak kaz gözüyle baktığı için canıma minnet der, istediklerini verirdi.

Sınav haftası öncesi içlerinden biri -ismini şu an hatırlamıyordu çünkü çocuk o kadar tembeldi ki bir dönem sonra pes edip okulu bırakmıştı- sınav kağıdını satın almak istedi. Eleman esaslı da bir para teklif etmişti. Ücreti cebe indirmek için Efe'nin tek yapması gereken; kendi kağıdına onun adını yazıp hocaya teslim etmekti. Züppe de aynı şeyi yapacağından hiç kimse hiçbir şey anlamayacaktı. Risksizdi ama aynı zamanda onursuzcaydı.

Efe hakaret ederek çocuğu masasından kovmuştu. Emek hırsızı olması bir yana her şeyi parayla çözebileceğini zanneden karakterinden ayrıca tiksinmişti. Kendisine taban tabana zıt bu düşünce yapısına hayret etmekten de kendini alamamıştı.

KIZIL KAMELYALARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin