KAVGA

23 4 0
                                    

Yaşadığım deneyimlerden şunu anladım ki: İnsan âşık olduktan sonra gözlerini ya görmüyor ya da gördüklerini yanlış yorumluyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yaşadığım deneyimlerden şunu anladım ki: İnsan âşık olduktan sonra gözlerini ya görmüyor ya da gördüklerini yanlış yorumluyordu. Gerçeğe ulaşmak zordu bu yüzden. Sonunda gerçeği öğrendiğimiz de canımızın çok yanmasının sebebi de bu aslında. Mesela ben, Miraç'ın bana karşı olan hareketlerinden beni sevdiğini çıkarmıştım ama yanılmışım hiç sevmiyormuş. 

Karşımda bana delici gözlerle bakan Sarp duruyordu! Gözleri dönmüş gibiydi. Ben kapıda ona öylece bakarken o beni ittirip içeri girdi. Ben onun bu hareketiyle birlikte hem sinirlenmeye hem de daha da şaşırmaya başlıyordum. Hızlıca kapıyı kapatıp onun yanına gittim. O bana arkasını dönmüş saçlarını çekiyordu. Benim "Sana ne oldu Sarp?" dememle arkasına döndü. Ela olan gözleri şimdi kahverengiye dönmüştü. Ve ayrıca gözleri kıpkırmızıydı. Öfkeyle bana yaklaştı.

"Ne mi oldu?! Bir de karşıma geçmiş bana bunu sorabiliyorsun ya ayrı sinir oluyorum."

Neyden bahsediyordu şimdi bu? Ben ona ne yapmıştım?

"Sarp beni sinirlendirme, ne yapmışım söyle de bileyim!"

"Barda beni başınızdan kovup kendiniz baya bir eğlenmişsiniz. Ayrıca o çocuk şimdi sana kahvaltıya da gelmiş ve neredeyse 1 saattir burada!"

O bunları nereden biliyordu ki? Kesinlikle bu işte bir bit yeniği vardı! O ise sinirle söylenmeye devam etti.

"Dans etmeler, sarılmalar, kucaklaşmalar, sabah kahvaltıları... Daha ne yapacaktınız? Birlikte de mi olacaktınız ha?!" 

Dediği son cümle beni o kadar çok sinirlendirdi ki sinirle ona bağırmaya başladım.

"Sen ne saçmalıyorsun ya?! Dediklerini sabırla dinledim ama tahammülüm taşıyor. Bir de evime gelmiş bana bağırıp çağırıyorsun! Sanane ya, o benim arkadaşım ve aramızdaki arkadaşça olan şeyler!"

"Öyle mi Zeynep Hanım?!"

Bu benden ne istiyordu ya? Bir de karşıma geçmiş hesap soruyordu bana? Biraz sakinleşmeye çalışıp arkama döndüm ve odada volta atmaya başladım. Bazen ellerimle saçlarımı karıştırıyor, bazen de Sarp'ı izliyordum. Yanına yaklaşıp sakince sordum:

"Neden böyle yapıyorsun Sarp?"

O da sakince cevap verdi:

"Çünkü o Miraç geldiğinden beri ona bana baktığın bakışlardan bile daha derin bakıyorsun. O gün onu şaşırtıp kıskandırmak için beni kullandın, anlamadım mı sanıyorsun? Bir de üstelik senin için endişelendiğimde yine o çocuk araya girip yorgunluk bahanesiyle beni oradan kovdu. Ama sen hiçbir şey diyemedin. Benimle yaşadıklarının neredeyse toplamını onunla 2 günde yaşadın." 

Gözleri dolmuştu, canı yanıyor gibiydi. Devam etti:

"Ben senin sevgilin değil miyim Zeynep? Yoksa beni artık sevmiyor musun?"

Sarp neredeyse her şeyi biliyormuş gibi bakıyordu. Sorduğu soruya nasıl cevap vereceğimi bilmiyordum. Seviyorum desem yalan olacaktı, sevmiyorum desem onun zaten burkulmuş kalbini yine ben kıracaktım ve bunu yapmak istemiyordum. Bunları ben de yaşamıştım. 

En sonunda ağzımdan bir şey çıkmayınca Sarp sinir krizi geçirdi. Odada bulunan her şeyi dağıttı, kırdı. Ben bağırarak onu durdurmaya çalışsam da beni dinlemiyordu. Hemen yanına gidip kollarından tuttum, bakışları bana döndü. Bana öyle bir bakıyordu ki tanıdığım nazik Sarp gitmiş yerini kaba sert birisi almış gibiydi. 

"Sarp yeter! Evine git, sakinleşince konuşuruz!"

"Ben artık sakinleşemem, ya sen bunca yıl beni kandırmışsın, nasıl sakinleşebilirim?! Artık eski Sarp yok!" 

Yüzüme doğru öyle bir bağırmıştı ki elektrik çarpmış gibi olmuştum. Gözlerinden bir damla yaş süzüldü. Yanıma yaklaştı ve içten bir şekilde, fısıldar gibi:

"Seni çok seviyorum Zeynep! Senden vazgeçemem." dedi. Bana sarıldı. Ben ise öyle kalakaldım. Kendimi hatırladım. Sarp'ın bu hali kendimi hatırlattı ve benim de gözlerimden yanaklarıma yaşlar süzülmeye başladı. En son benden ayrıldığında bana bir süre baktı, yanağımı okşadı. Ben hiçbir şey demedim. Sonra arkasını dönüp gitti. 

Onun gitmesiyle yere çöküp belimi duvara yasladım. Sarp'ın yanında kendimi olabildiğince tutmuştum ama şimdi içimde biriktirdiğim şeyler hiddetle dışarı çıkıyordu. Dağınık odanın bir köşesine oturmuş, hıçkırarak ağladım. Kalbim çok acıyordu, sızlıyordu. Kendimi çok suçlu hissediyordum. 

Saat öğleden sonra bir olunca olduğum yerden kalkmaya çalıştım, başım fena bir şekilde dönüyordu ve sendeliyordum. Yavaşça odama girdim. Yatağıma kendimi bıraktım. Tekrardan sessizce ağlamaya başladım. Yastığıma başımı gömüp bir çığlık attım. Çığlık atmak bana her zaman iyi gelirdi. Ve az da olsa yine iyi gelmişti. 

Ben ağlarken uyuyakalmıştım. Rüyamda yine bununla alakalı şeyler görmüştüm. Ben artık bu belirsizlikten çok sıkılmıştım. Artık kime karşı ne hissediyorum, bilmiyordum. Derken telefonuma gelen çağrıyla uyandım. Arayan Asya idi. Telefonu açtım ve hemen bana gelen sorularla birlikte kusma isteği içime doğdu.

"Kızım sen nerelerdesin? Neden okula gelmedin?"

O an aklıma okul gelmişti. Onu bile unutmuştum ki zaten bu halimle asla gidemezdim.

"Evdeyim, kendimi iyi hissetmiyorum o yüzden okula gelmedim. "

"Hasta mısın?"

"Evet, kalbim hasta..." 

"Efendim?"

"Yok bir şey."

"Eğer iyi değilsen okul sonrası gelebilirim."

"Sen bilirsin."

Ardından telefonu kapattık. Ben onun teklifini reddetmemiştim çünkü eğer daha fazla yalnız kalırsam delirebilirdim. Yeniden yatağımdan kalktım sanki sarhoş gibiydim. Başımın ağrısını düşünmek bile istemiyordum.

Masamın başına oturup resim çizmeye  başladım. Ne zaman canım sıkkın olsa resim çizerdim. Elime aldığım kalemimle Miraç'ı ve Defne'yi birlikte yan yana, ve onların izleyen ben yanımda ise biraz uzağımda Sarp vardı. Çizimim bitince boş olan yere şu sözü yazdım:

Çok zormuş be yürek yanarken nasip deyip susmak.

Derken bir anda kapım çaldı. Acaba Asya mı geldi diye düşünmüştüm ama saate göre daha dersleri bitmemişti. O değilse kimdi? Artık kapıları açmaktan korkar olmuştum. 

Yazarın Anlatımıyla

Şık giyinimli bir kadın sarı bir taksiden inip geldiği evin önünde durup evi inceledi. Az sonra olacaklar için mutluydu, sırıtıyordu. Hemen evin kapısına doğru yürümeye başladı. Topuklularının sesleri gayet de sesli bir şekilde duyuluyordu.

"Tık, tık, tık..."

Kadın kapıya geldiğinde tekrardan durup üzerini yeniden düzeltti. Kapı zilini narin parmaklarıyla çalmaya başladı. Çok heyecanlıydı çünkü az sonra birisine haddini bildirmeye gidiyordu.  Kapıyı 10 saniye arayla çalmaya devam eden kadın, en sonunda gitmeye karar vermişti ki son anda kapı açıldı. Karşısındaki onu  görünce şaşırmışa benziyordu hatta karşısındakinin suratı bembeyazdı. Kadın ise sinir bozucu şekilde hala sırıtmaya devam ediyordu.


TEŞEKKÜR EDERİMM 😘

UNUTULMAYANLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin