29.

94 5 0
                                    

(AREN)

Prens Safir'le beraber dışardaydı. Yanlarına çıkıp ne yapacağımızı anlatmaya gidiyorum şimdi.
Otomatik kapı açılınca çok soğuk olmayan bir havayla karşılaşmıştım. Eylül olduğu için havalar gitgide soğuyordu. Göreve bir ay gibi kısa bir süre kalmıştı. Ve bu kadar kısa olmasına rağmen benim çavuşum kayıp! Üstelik bir anlık dikkatsizliğim sonucu düşman planı öğrenmişti.
Pardon hem planı, hemde gizli askerimin, keskin nişancımın da kim olduğunu biliyor şimdi.

"Safir! Prens! Yanıma gelin"

Yüzlerini birden bana döndürüp koşmaya başladılar.

"Buyrun komutanıım"
"Emredin"

  Başımla takip edin anlamında bir işaret verip Bora'nın odasına yürümeye başladım.
.
.
"Bora soyadını söyle evrak doldurmam lazım."

Diğer ikisine planı anlatıp dışarda beklemelerini söylemiştim.

"Soyadım?"

Önümdeki adam kafasını oturduğu yerde masasına indirip düşünmeye başladı

"Karaca?"
"Prens gel"

Demiştim ama beni bile şaşırtacak şekilde mükemmel bir gizlenme tekniğine sahipti Prens. Çoktan önümdeki sarışının koluna kelepçeyi takmıştı. Odadaki büyük pencerenin önünde dikiliyordu şimdi.

"Sen Karaca'ysan bizim Karacam nerde?"

Önümdeki sarılı adam afallamıştı.

"Pardon efendim siz birden sorunca şey oldu... Karacam demek istemiştim."

"Safir. Günyaz'ı çağır"

Bizler yani ajanlar, zorunlu mesleğimizde birkaç farklı bölümde çalışırdık.
Bazılarımız iki bölüme birden bakabilirdi. Mesela, Prens yakalama ve ele geçirme bölümündeydi. Safir ve Günyaz  konuşturma ve bilgi alma bölümünde.

General ordudaki en yetenekli Asker dir. Bütün bölümlere bakabilirler. Komutan generalin çavuş ta komutanın bir düşüğüdür.

Askeriye den farklı olarak bizde yalnızca dört terim vardır. Er, çavuş, komutan ve general.

"Karacam olduğunu mu söyledin "

Safir Günyaz'la beraber gelmişti.

"Söyle bakalım Bora Karaçam nerde?"

Önümdeki kelepçeli adam gülümsedi.

"Bora'nın bahsettiği kadar varmışsınız ha. Ama bir o kadar yoksunuz. Üç gün geçirdim burda ben. Ama yeni fark ediliyorum? Bu görevde ya ölecek ya gideceksin komutan. Bilmediğimi mi sanıyorsun? Er likten direkt komutan olan bir adama göre bile, fazla iyimser düşünüyorsun."

"Bora nerde?"

"Zıkkımın kökünde o kadar edebiyat yaptım lan azıcık bile mi üzülmediniz"

"Yoo doğruları söylüyorsun. Bay Umut Göktepe? "

Gözlerini olabildiğince açmıştı.

"Üzgünüm bayım ama. Gayet düşükte olan bir şirkette çalışıyorsunuz. Yani, 2 ye geçemeden 100 e atlamaya-"

"SEN NE ZAMAN-"

"Düşük bir şirket olduğunuz için en ufak bir şey sizi kötü etkiler. Buna bir askeri kaybetmek te dahil. Ama. Kılık değiştirmen geliştirilirse, daha büyük bir şirkette çalışabilme imkanın var. Bu yüzden. Ya zindan. Ya ölüm yada bize katıl. Seç birini."

Söylediğime şaşırmıştı. Ama ciddiydim.
Yeteneği geliştirilmeyi hakediyordu.

"Bekle- cidden mi? Ah doğru- Tuzak. Evet. Ama söylediğine bakarsak. Eğer size şimdi Bora'nın yerini söylersem zindana mı giriyorum?"

"Bize Bora'nın yerini ve şirket bilgilerini, patronunun kim olduğunu söylersen kaydını yaparım. "
.
.
.
____________

SELAM NASSINIZ UZUN ZAMANDIR YOKTUM 3K OLMUŞ KITAP ♡○♡

İkinci Yılın Görevi(bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin