21. Bölüm

145K 8.3K 766
                                    

Kaçın kelimesini duyduğumuz anda koşmaya başlamış, sıkı bir kovalamacanın içerisine düşmüştük. Her şey bitti diye düşündüğüm anlarda önümüze yeni bir fırsat, dönülecek yeni bir sokak çıkmış, ben bittim diye düşündüğüm anlarda Poyraz elimi sıkıca kavramış ve beni yanında taşımıştı. En sonunda, polislere izimizi zar zor kaybettirebilmiştik.

Poyraz iskele kenarında terk edilmiş bir binanın bodrum katının penceresini çıplak elleriyle yumrukladı. Parmakları acımışsa bile hiç belli etmedi, yüzünün bir kası dahi oynamamıştı. Pencerenin camı parçalandığında kalan büyük parçaları da kırıp çıkarttı. Sonra beni belimden tutup pencereden aşağı bıraktı, ardından da kendisi geldi.

Terk edilmiş bir binanın bodrum katı olduğu için, içeride toz dışında hiçbir şey yoktu. Sokaktan gelen az bir ışık haricinde pek bir şey de göremiyordum. Dışarıdan gelen az ışık varlığımızla havalanan tozları parlattığında, içerisi sisli ve masalsı bir hal almıştı. Görüşüm en az aklım kadar bulanıktı.

Odanın ortasında dikildim ve Poyraz'a doğru yaklaştım. Bunu bekliyormuş gibi bana anında sarıldı. Başım dönüyor, midem bulanıyordu. Düşüncelerim birbirine geçmişti. Tuhaf bir duygu karmaşasındaydım, anksiyete krizi geçirmek üzereydim galiba.

"Sakin ol. Hey, sakin ol, titriyorsun." Poyraz kafamı göğsünden çekmiş gözlerimin içine bakıyordu. "Ayı kız sakinleş," dediğinde karnıma balyozla vurulmuşçasına kendime gelip sinirden gülmeye başladım.

Yere çömeldim ve kafamı dizlerime koydum. Ağzım dizlerimin arasında kaldığı için sesim boğuk çıkıyordu. "Tanrım, ne uzun bir gün," dedim bitmiş bir halde. Kaslarım sızlıyor, ellerim titriyor, ayaklarım ağrıyordu. Hâlâ sakinleşememiş olan kalbim küt küt atıyordu.

Kafamı kaldırıp Poyraz'a baktığımda gergince dikildiğini gördüm. Dikildiğini diyorum, çünkü bu boyla neredeyse direk sayılabilirdi ve kafası deponun tavanına değiyordu. Düşünceli görünüyordu.

"Neyin var? Burada da bizi bulurlarsa, zaten aferin abi deyip kendim teslim olurum," dedim gerginliğini biraz dağıtmak için. Güldüğünde omuzları hafifçe sarsıldı. Telefonunun zil sesi o anda depoda yankılanmaya başladı. Poyraz hızlı bir hareketle telefonunu çıkartıp ilk çalışta açtı. Ben arasam ilk çalışta açmazdı kesin. Bir saniye ifadesizce durduktan sonra Poyraz'ı hiç aramamış olduğumu fark ettim. Bu sırada o telefonla konuşmaya devam ediyordu.

"Koordinatları gönderiyorum," dedi bileğindeki saatle oynayarak. "Evet Devrim'i al, gerisini ben halledeceğim," dediğinde çömeldiğim yerden ayağa fırladım. "Ne?" diye bağırarak ona yürüdüğümde, kocaman elini ağzımın üstüne koyup beni susturdu.

Telefondakine talimatlar verdikten sonra elini ağzımdan çektiğinde, derin bir nefes alıp cırlamaya başladım. "Ne demek Devrim'i al? Sana ayak bağı mı oluyorum? Neden beni-"

"Güvenli bir yere götürmeye mi çalışıyorum?" diyerek sözümü tamamlayan Poyraz bileğimi sıkıca kavrayıp beni kendine doğru çekti ve sarıldı. Nemli sarılışı beni tamamen sarmış, görüşümü engellemişti. "Söz veriyorum, yanına geleceğim, bu son görüşmemiz değil," dedi boğuk bir sesle.

Etrafımdaki kollarını ittirdim ve yüzüne sertçe baktım. "Sorun ne?! Neden böyle davranıyorsun?" diye bağırdım. O sırada içinde bulunduğumuz küçük deponun kırık camından içeri yoğun bir ışık doldu. Gözlerimi kısıp elimle ışığı kesmeye çalıştım. Poyraz etkilenmemişti. Gözlerimdeki bulanıklık geçtikten sonra, bunun dışarıda bekleyen arabanın farı olduğunu fark ettim.

"Metin geldi," diye mırıldandı. "Hadi Devrim, onunla git."

Kaşlarımı çatarak ona baktım bir süre. Sonra faydasız olduğunu anlayarak nefesimi verdim. Sorunun ne olduğunu bilmiyordum ama bir sorun olduğundan emindim. Ve Poyraz'ı tanıyorsam, sorunun ne olduğunu da asla öğrenemeyecektim. Her zaman çok gizemli ve içine kapanık olduğu için hiçbir şey anlatmıyordu ama duygularını normalde iyi saklayan masmavi gözleri, bir şeyler döndüğünü bu sefer ele veriyordu.

DEVRİM- Erkek Lisesinde Tek KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin