Dokuzuncu bölüm: Eksik Parça (part 4 )

20 1 0
                                    

Kendimi toparlayarak
- Efendim! Anlamadım!
dedim. Adının Sina olduğunu öğrendiğim genç yeni yeni geliyordu kendine.
- Siz..siz bir buçuk hafta kadar önce Kartepe de bulundunuz mu ?
- Evet,kuzenimle gitmiştik . Neden?
Hâlâ konuyu anlamamıştım ama sorularına cevap verdikten sonra açıklayacağını düşünüyordum.
- Elinizde siyah şemsiyede varmıydı peki ?
- Evet, vardı ama neden sorduğunuzu hâlâ anlamadım !
- Ben..ben nasıl açıklayacağımı bilmiyorum. Şöyle anlatayım..yani.. o gün bende oradaydım. Akşama doğru yani.. yağmur yani.. sanırım yapamayacağım ! Başka zaman anlatsam olurmu? Sizin için bir mahzuru yoksa !
- Peki ! Daha rahat olduğunuz bir zamana kalsın o zaman..
Çok merak ettiğim halde kabul etmiştim mecburen. Neydi bu şimdi ! O gün ne olmuştu ki? Bende oradaydım dedi. Yani..yani beni görmüşümüydü o zaman ?
- İsterseniz devam edelim. Kusura bakmayın,ben böyle bir tepki vermek istememiştim.
Kendimi olanlardan sıyırıp cevap vermem zaman alsada
- Önemli değil
diyebilmiştim.
- Adınızı öğrenebilir miyim?
- Adım Hafsa. Hafsa Hanzade.
- Kaç yaşındasınız Hafsa hanım?
- 20 yaşındayım.
- Peki herhangi bir yerde çalışıyor musunuz ?
- Hayır. Başka türlü mü olmasını isterdiniz ?
- Duruma göre değişir elbette. Sadece hanımların bulunduğu bir ortamda çalışılmasında bir sıkıntı yok. Ancak karışık bir ortamda eşim olacak kişinin çalışmasını istemem !
Aldığım cevap içimi rahatlatırken aklıma gelen soruyla atağa geçtim yeniden.
- Peki bir soru daha sorabilirmiyim size?
- Tabi , buyrun lütfen!
- Askerliğinizi yaptınız mı?
- Hayır, henüz yapmadım. Yakında yapacağım inşallah..
Aldığım cevap üzerine morelim bozulmuştu biraz. Normalde "hayır" demek için açık ararken şimdi "evet" demek için kendimi avutuyor, ikna etmeye çalışıyordum. Nedenini bilmediğim bir his yaptırıyordu bunu bana..
Kafamda biriken düşüncelerle sorduğu sorulara cevap verdim. Sonrasında müsaade isteyip kalktı. Ben hâlâ sorularıma cevap ararken,o gitmiş yerine Zühre gelmişti bile..
- Ne oldu, ne konuştunuz?
- Yavaş Zühre, anlatıcam !
- Hadi ya meraktan çatlatıcak mısın insanı ,anlatsana !
- İzin verirsen anlatıcam matmazel!
- Hadi anlat bekliyorum.
- Yani, nasıl ve neden bilmiyorum ama çok değişik şeyler oldu..
- Nasıl yani ? Değişik mi ? Ne diyorsun kızım!
- Henüz bende bilmiyorum. Daha sonra anlatıcakmış ..
- Ya sen beni kalpten mi götüreceksin ! Neyi anlatıcak ? Ne oluyor, hiçbir şey anlamıyorum Hafsa! Doğru düzgün anlat şunu en başından..
- Anlatıcam. Anlatıcam ama biraz daha sabret , müstakbel kayın validemi uğurlayayım.
dedim kaçar gibi aşağıya inerken.
- Müstakbel mi? Hafsa.. yoksa ? Off kaçtın gene.. Kaç , kaç.. Nereye kadar kaçıcaksın ? Ben seni yakalarım nasılsa..
Onları uğurladıkdan sonra oturma odamıza geçmiştik hep beraber. Annemle babam olumlu düşüncelerini ifade edince konuşma sırası bana gelmişti. Ama babamın yanında çekiniyordum. Cevabımı sonra bildireceğimi söyleyerek kaçtım odama. Zaten yeterince yorulmuştum bu gün. Şimdi birde aklıma kınalı parmak mevzusu takılmıştı. Aff Allah'ım aff.. Ne yapmalıyım bilmiyorum ki !
Kapı sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Ama şimdide Zühre nin esiriydim. Odaya girmesiyle başıma gelecekleri anlamıştım.
- Eveett.. şimdi en baştan ne olduğunu anlatıyorsun bana ..
Karşımda bağdaş kurup oturmuş,beni bekliyordu ciddi ciddi.. Zühre nin elinden kurtulamayacağımı bildiğim için her ayrıntısına kadar anlattım olayı.. Cümlelerim Zühre nin " yok artık!" , " yaaa", " bu iş kesin olcak" , " nereden görmüş ki ? " gibi konuşmalarıyla bölünsede bitirmeyi başarmıştım.






Kınalı Parmak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin