Bölüm 1

227 4 1
                                    






yıl 1908, İstanbul, Osmanlı İmp.



"Hasan kalk oğlum Geç Kalacaksın!"


Saat 05:00


Bugün İstanbul Harp Akademisinde ilk günüm olacak. İçimde bir heyecan var. Küçüklükten beri hayalini kurduğum, o subaylık kıyafetini giymeye çok yaklaştım. Kalkıp tıraş olmaya gidiyorum, ardından üstümü giyip kahvaltıya iniyorum. Canım anam, yine donatmış sofrayı. Bugün Akademiye başlayacağım için kıyamamış bana, sabah erkenden kalkıp taze yumurtalı menemen ile harika bir sofra kurmuş, biricik oğluna...


Artık evdeki sürem doldu saat 06:00, Annem ile son kez vedalaşıyor, ellerinden öpüyor, evden çıkıyorum.


içimde bir hüzün var, ayrılığın hüznü.Canım anam, daha önce hiç bu kadar uzak kalmamıştık birbirimizden, ne kadar da özleyeceğim onu kim bilir.


Akademi çokta uzakta değil. Yarım saatlik bir yol ile Akademinin önüne gelmiş bulunuyorum. İçimdeki heyecan artarak devam etmekte. Devasa bir ordu Akademisi, ilerideki yıllarıma ev sahipliği yapacak, Devasa bir Aile yuvası...


Okulun giriş kapısında bekleyen bir Asker beni selamlıyor. Bende aynı şekilde Askeri selamlayıp, yoluma devam ediyorum.


Bahçede 1. sınıf öğrencileri için yapılan bir tören var. ileride Binbaşı olduğunu öğreneceğim Hakkı kumandan, Hararetli bir şekilde, Akademiye Yeni gelen öğrencileri, savaşa gelen askerler gibi karşılıyor ve şu konuşmayı yapıyor;


"Evlatlarım, buradaki amacınız ve Göreviniz, Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye' ye hizmet etmek ve kanınızın son damlasına kadar bu Devleti korumaktır. Unutulmamalıdır ki, burası normal bir okul değildir! Hepiniz buraya yaşınızın kat kat büyüğünde eğitim ve öğrenim görmek için geldiniz. Allah Yardımcınız olsun Aslanlarım!"


Hakkı Kumandanın bu konuşması, Bütün ana kuzularının, analarını, atalarını bırakıp, buraya neden geldiğinin tasdikli beyanıydı adeta.


Vatanını ve Milletini çok seven bir birey için, en iyi seçimdir Askerlik. Canım Babacığım Asker olup o şerefli üniformayı giymemi çok isterdi. Keşke o günleri de görebilseydi.


Ben daha 9 yaşında iken, dermanı olmayan bir hastalığa yakalanarak vefat etmiş. Şimdi tek dileğim, o üniformayı giyip babamın ruhunu şad etmek.


Tören bitti. Henüz hala "Toy" olan bizler, yaşamımızın geri kalanının bir çoğunu birlikte geçireceğimiz öğrencilerle tanışmaya çalışıyoruz. ilk olarak gözüme çarpan sarı saçlı, mavi gözlü, pek de yiğit olan bir delikanlı oluyor. Adı Mustafa, Memleketi ise Selanikmiş. Zavallıcık, Anası dul ve fakir bir halde oracıklarda kalmış.


Mustafa'nın da anasını oracıklarda tek başına bırakmaya gönlü el vermemiş lakin anası"anamın,atamın memleketimi bırakıp oralara gelemem oğul" deyince, garibim Mustafa da anasını oralar da tek başına bırakıp gelmek zorunda kalmış.

GELİBOLUDA BİR RUHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin