Kapıyı açtığımda karşımda Defne duruyordu. Tehlikeli şekilde de sırıtıyordu. Üzerindekilere baktığımda fazla iddialı giyindiğini anladım. Yutkundum. İçimden bir şey kötü şeyler olacak diyordu. Ona hoş geldin diyerek içeri aldım. Sarp'ın yaptığı dağınıklığı toplamadığım için hâlâ oda dağınıktı. O da bunu görmüş olacak ki yüzünü buruşturdu ve yapmacık bir tavırla:
"Ay, ne oldu Zeynepciğim buraya?"
Nedense onun bu kendini beğenmiş tavırları tansiyonumu arttırıyordu. İçimden sabır dileyip ben de yapmacık gülümsemeyle cevap verdim:
"Biraz dağıldı da daha toplayamadım, kusura bakma."
O başıyla onayladıktan sonra onu oturma odasına götürdüm. Koltuklara oturduğumuz zaman neden geldiğini sordum. Ve cevap olarak şunu aldım:
"Miraç sabah neredeydi Zeynep?"
Bunu o kadar sakin söylemişti ki bu olan tüylerimi ürpertmişti. Bu hayra alamet değildi. Bu sessizlik bağırışların habercisiydi. Benden cevap bekleyen gözlere bakıp yutkundum. Cevap verdim:
"Buradaydı."
Sessizce verdiğim cevaba "Öyle mi?" deyip tek kaşını kaldırdı. İşte şimdi iyice korkmaya başlamıştım.
"Neden buradaydı peki sabah sabah?"
Zaten ruh sağlığım iyi değilken bir de onun bu hallerine katlanmak zorunda kalıyordum. Ne cevap vermeliydim? Daha önemlisi verdiğim cevaba ne tepki gösterecekti?
"Ben sabah kahvaltı yapacağım sırada bir anda evime gelip benimle kahvaltı yapmak istediğini söyledi."
Bu cevabımda korkusuzdum. En azından bu sesimden anlaşılıyordu. Çünkü böyle durursam bu kadın beni ezecekti ve ben kendimi ezdirmezdim!
Onun dudaklarından histerik bir gülüş çıktı. Ayağa kalktı ama ben hâlâ olduğum yerde oturuyordum. Yanıma yaklaştı. Eğildi. Fısıldarcasına konuştu ama cümlesinde büyük bir kızgınlık vardı.
"Benim sevgilimin senin evinde, sabahın köründe ne işi var Zeynep?!"
Ben de dayanamayıp ayağa kalktım. Ben ondan daha sesli şekilde:
"Buraya bana gelip hesap soracağın yerine git o sevgiline sor!" dedim.
"Biliyordum, o dans etmeler, bakışmalar, masum rolleri hepsi Miraç'ı baştan çıkartmak için değil mi?!"
"Ne saçmalıyorsun sen?!"
"Duydun ne saçmaladığımı!"
Sinirle onun kollarından tutup sıktım. Bu kadarı da fazlaydı ama. Dişlerimin arasından konuşmaya başladım:
"Aramızda yanlış şeyler olmadı ve merak etme ben senin gibi öyle kızlardan değilim! Ayrıca ne olduysa senin sevgilinin kendi isteğiydi, hesap soracaksan git ondan sor!"
O bir şey söylemedi. Ben de hızımı alamayıp, saatler önceki sinirimi ve üzüntümü de atarcasına onu kapıya sürükledim. Dışarıya çıkartıp, ittirerek:
"S*ktir git lan burdan!" dedim son olarak. Ellerimi de birbirine vurdum. Arkamı dönüp içeriye girdim ve bir karar aldım: Artık hiçbir erkek için o kadar çok ağlamayacaktım! Bu kararımla kendimi de toparlayıp evi toparladım. Karnımın aç olduğunu fark edip kendime bir şeyler hazırladım. Masaya oturduğumda iştahla yemek yerken bir yandan da telefona bakıyordum.
O sırada geçenlerde attığım fotoğrafı Miraç'ın beğenip altına yorum yaptığını gördüm:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULMAYANLAR
RomanceYıllar sonra eski ortaokul aşkıyla karşılaşan Zeynep'in hikayesini okumaya ne dersiniz? Yıllar sonra kendine yeni bir sevgili yapan Zeynep bir anda karşısında eskiden aşık olduğu ama bunu ona söyleyemediği ortaokul aşkını görür. Ama onun kolunda sar...