"Sultanım, müsaadeniz olursa ben bir aslanımı ziyarete gideyim... Dediğim gibi, 1 gün bile görmesem özlüyorum. Her ne kadar koca Osmanlı'ya padişah olsa da, benim gözümde hala bir çocuk o... Annesini yanında hissetmek ona da iyi gelecektir..."
"Git tabii... Ancak sakın çocuğu ana kuzusuna çevirecek kadar üzerine düşme.. Senin de söylediğin gibi, o artık bir padişah !.. Onunla olan münasebetine eskisinden daha fazla dikkat etmelisin..."
"Elbette sultanım... Sizin sözleriniz her daim kulağıma küpe olacaktır..."
Handan, odadan çıkmak için eğilir... "Allah'a emanet sultanım..."
Safiye hemen karşılık verir; "Sen de Handan...."Çok geçmeden Handan, Valide Sultan Dairesi'ni terk eder. Çıktığı kapının hemen iki yanında duran ağalar dışında, bir şey daha çarpar gözüne koridorda... Biraz ilerde, Mahfiruz, hala koridorda yavaş yavaş yürüyerek ağlamaktadır... Handan, hemen yanına koşar bunu görünce.. Sorar;
"Sen hala burada ne yapıyorsun hatun ?!.. Gitmedin mi hala dairene ?!!... Ağlama artık... İktidar, göz yaşlarına bakmaz senin... Gücüne, kudretine bakar !.."
Mahfiruz, zar zor da olsa Handan Sultan'a eğilerek selam vermeyi ihmal etmez... Ve çok geçmeden burnunu çekmeye ve elleriyle gözlerini silmeye devam ederek ağlamaklı ve kısık bir ses tonuyla cevap verir;
"Sultanım, elimde değil... Gözyaşlarımı bastıramıyorum.. Umarım, umarım korktuklarım başıma gelmez !... Yoksa sizi temin ederim ki, ağlamaktan daha fazlasını yaparım !..."
Bu sözleri duyan Handan, bir anda ciddileşir....
"Kendine gel artık !!!... Benim karşımda, kazacağın kuyuların hesabını ne cürretle yaparsın !! Aldığın ahlak, terbiye derslerini hangi ara kullanmayı düşünüyorsun ?!!!... Bu kadar dirayetsiz, edepsiz olmak için, insanın epey bir çaba sarfetmesi lazım !!... Şimdi yıkıl karşımdan, daha fazla asabımı bozmadan çekil git !..."
Mahfiruz, hiçbir şey söyleyemeden hızlıca eğilir ve çekilerek uzaklaşır....
Dakikalar sonra Handan, Sultan Ahmed'in Has Odasının kapısından içeriye teşrif eder... Annesini gören Ahmed'in, haliyle yüzü hemen gülmüştür.... Ahmed, hemen ayağa fırlayarak annesinin elini öper ve alnına koyar...
"Validem ! Hoşgeldiniz..."
"Aslanım... Ben hiç alışamadım bu durama... Seni 1 gün görmesem, aklım sende kalıyor.. Sanki burnumun ucuna kokun geliyor, özlüyorum..."
"Merak etmeyin validem, Allah'ın izniyle daha çok vakit geçireceğiz sizinle... Şimdi daha yeni padişah olduğum için, işlerim biraz yoğun haliyle... ve fakat, yakında düzelir inşallah...."
"İnşallah.... Yine sünnetten bahsedeceğim ama, biliyorum pek hoşnut olmayacaksın.. O yüzden iyisi mi, sen bir konu aç... Biraz halvet edelim seninle..."
"Sultanım, zamanlamanız fevkalade.. Tam da boş vaktimdeydim, halvet için tam uygun vakitte geldiniz... Sünnet mevzusu artık geçti gitti, biliyorum, bütün halk padişahken sünnet olmamı konuşuyor lakin ben aldırmıyorum... Aslında benim sizinle konuşmak istediğim başka, mühim bir husus var..."
"Nedir o aslanım ?!.."
"Elbette ki Safiye Sultan... Daha ne kadar bu haremde kalacak ?... Kendisinden sonra, 3 valide daha dizilene kadar mı ?.. Zaten artık yaşını başını almış, çoktan gitmesi icab ederdi Eski Saray'a.. Nasıl yapacağız bu işi ?.."
"Aslanım, aslında haklısın.. Lakin, benim elimden ne gelir ?.. Koskoca Safiye Sultan'a nasıl söz geçiririm ?!.. Bana ne yapacağı belli olmaz... İyisi mi, bunu sen hallet.. Koskoca padişahsın, senin sözüne karşı çıkamaz.."
Ahmet düşünceli bir şekilde annesini onaylarsacına kafasını aşağı yukarı sallar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖSEM: Gücün Zirvesi
Fiksi SejarahÖyle bir kadın ki... Güçlülerin güçlüsü. Kudretli sultanların en zirve basamağı. Tek bir lafıyla istediği yerine getirilebilen.. Emir bekleyen değil, bizzat emirleri veren ve imparatorluğu idare eden bir kadın. Osmanlı'nın ilk ve tek kadın padişahın...