5.

3.4K 120 11
                                    

Murat duyduklarıyla boğazına takılan lokmasını kimseye sezdirmeden yutmaya çalışırken bunun sadece bir dedikodudan ibaret olmasını diledi.

Evet boşandığını tahmin etmişti ama böylesi bir ayrılık çok acıydı. Hiç kimse için istemeyeceği şeyi elbette delikanlılığının kalp yangını için de istemezdi.

“Yok öyle değil, yanlış duymuşsun.”

Konuya hakim bir tonda konuşmaya müdahale eden Ayten hanıma döndü bütün gözler. Murat da bu esnada çaktırmadan derin bir nefes aldı.

“Kocası dostunu eve getirince kendisi terk etmiş gece vakti. Körolasıca geldiğinden beri arayıp duruyormuş da Leyla dönmem diyormuş.”

Sokağa atılmaktan daha mı iyi gece vakti evini terk etmek zorunda kalmak ya da dövülmek yerine aldatılmak..

Bu kez boğazına takılacak lokması yoktu ama kocaman bir yumru oturmuştu gırtlağına. Nefesini kesiyor, yutkunmakla da gitmiyordu.

“Ne kadar acı anne, biz gelirken gördük Metin amcaların balkonunda. Bi de ufak oğlu var değil mi, çok üzüldüm kadıncağıza şimdi.”

Ayten hanım oğlunun eski sevdiği için hayıflanan gelinine baktı. Bilse ardından kocasının ne hallere düştüğünü belki de kadından önce kendi için dertlenirdi.

Gerçi oğluna güveni tamdı, eski defterleri açmayacağına inanıyordu ama yine de dikkat etmek lazımdı. Bu yüzden öğlenden beri içini tırmalayan dedikoduyu dillendirmemişti. Kocasının hiç bir şeyden haberi olmadığı için rahat rahat konuşuyordu tabi. Ayten hanım oğlumu toparlayacağım diye neler çekmişti.

“Boş ver kızım, üzülme. Zengin kocayı bulunca önünü ardını düşünmeden evleniverdi. Neymiş efendim, bu mahalleden kimseyi istemiyormuş. Eh sosyetik mahallenin adeti de böyle oluyor besbelli.”

Ayten hanım göz ucuyla oğlunu yoklarken bile bile kötülemişti Leyla’yı. Suratındaki ifadeden ne düşündüğünü çözmek niyeti vardı ama oğlu yüzüne bakmamakta inat ediyordu.

“Öyle deme anne, kadın ne bilsin başına gelecekleri. Hiç bir kadın aldatılmayı hak etmez.”

“Doğru söylüyorsun kızım. Sen bana bakma. Pek bir havalıydı bekarlığında, mahallenin tüm delikanlıları peşindeydi de o kimseleri beğenmezdi. Aslında mahalleyi beğenmezdi, ben hiç geldiğini görmedim evlendikten sonra. E Allah büyük, ne oldum değil ne olacağım diyeceksin.”

Dursun bey karısının, eskiden sevdiği kızı yerin dibine batırmasına hayret etti.

“Sana ne oluyor yahu, beğenmediği senin oğlundu sanki. Murat’la kardeş gibiydi Leyla. Ben bir kötülüğünü de görmedim. Sizinle oturup dedikodu yapmadı diye amma bilenmişsin garibana.”

Kocasına öfke ile bakan Ayten hanım bir kelime daha etmedi. Ağzını açacak olsa yılların kinini döküverirdi. Hep o Leyla’nın kardeş merakı yüzünden mahvolmuştu Murat’ı.

İçinden ‘sanki kendisini ben doğurmuşum gibi kardeş belledi oğlumu, peşinden ayırmadı. Çocuğum ne yapsaydı, üç beş ay kendinden büyük diye kalbine taş mı bağlasaydı’ diye geçirirken dışından biraz daha pilav alırlar mı sormakla yetindi.

Tatsız bir havada tamamlanan yemek sonrası Ayşe çayları servis ederken Ayten hanım yeni çıkardığı bebek yeleği modelini eline aldı. Aslında öresi yoktu ama bebek konusunu açmak için bahane edecekti. Artık bu konunun ertelenecek tarafı kalmamıştı. Bir çocuk yapıp kocasını kendine iyice bağlasaydı ki gözü hiç kimseleri görmeseydi oğlunun. Nitekim gelini servisi bitirip kocasının yanına oturacağı zaman kendi yanına çağırdı.

“Kızım sen benim yanıma gel de bak bakayım çıkarabilmiş miyim örneği.”

Ayşe, kayınvalidesinin elindekileri gördüğünde isteksiz adımlarla yamacına ulaştı. Biliyordu yine bebek konusu açılacaktı. İlk zamanlar tatlı tatlı torun sevelim diye yapılan işittirmeler son zamanlarda iyice baskıya dönüşmüştü.

Bir bakıma iyi de olmuştu aslında çünkü doktora gitmeye bu sebepten ihtiyaç duymuş ve anne olmak için öyle uzun uzadıya vakti kalmadığını öğrenmişti.

Henüz kocası bile bilmiyordu ama yumurta rezervi yaşıtlarından çok daha hızlı boşalıyordu ve bir kaç yıl içinde erken menopozla yüzleşmesi gerekecekti.

Şu an için anneliğe hiç bir manisi olmadığından söylemek istememişti ama kocası doktorun verdiği takvimi umursamamaya devam ederse utangaçlığı bir kenara bırakıp mecbur itiraf edecekti.

“Ben diyorum ki bir pembe bir mavi yapayım bundan. Elimden geliyorken hazır edeyim. Siz karar verene kadar daha ne kadar yaşlanacağım Allah bilir. Sağlığım yerindeyken torun sevmek nasip olmayacak belli ki. Olsun, önemli değil. Zamane gençliğine bir kelime söylesen adın kaynana oluyor.”

Ayşe konunun buralara kadar geldiğine inanamadı. Kayın validesi her geçen gün ısrarın dozunu arttırıyordu da bu gün daha bir bilenmişti belli ki.

“Aşkolsun anne o nasıl sö...”

Karısının ezilip büzülmesinden rahatsız olan Murat lafını kesti.

“Kaynana değilsen bu yaptığın ne anne. Almışsın yanına yelekten çok karımı işliyorsun. İstemiyoruz biz bebek falan, arabayı yenileyeceğiz.”

Ayten hanım yakın gözlüğünün üzerinden dik dik baktı oğluna. İki kelime daha etse terliği ağzına çarpacaktı da yanında oturan gelinden utanıyordu.

“Nesi varmış arabanızın?”

Murat’ın araba ile derdi yoktu, konu değişsin diye öyle demişti.

“Modelini yükselteceğim. Kilometresi artmadan elden çıkarmak lazım.”

Ayşe, kocası ciddi mi konuşuyor yoksa annesinin ısrarını püskürtmek için dikkatini mi dağıtmaya çalışıyor bilemedi. Çoğu zaman aile içindeki iletişimlerini çözmekte zorlanıyordu zaten. Bildiği kadarıyla kocası bebek fikrine olumlu bakıyor sadece acele etmiyordu. Ayşe’nin durumunu öğrendiğinde fikrini değiştirirdi kesin ama işte daha otuz olmadan menopoza gireceğim demek kolay değildi.

O dakikadan sonra konuşulanlardan koparak kendi iç dünyasına dönen genç kadın sadece veda etmek için konuştu tekrar.

Evden çıkıp tekrar yola koyulduklarında Murat karısının dikkatini çekebilmek için kolunu omzuna doladı.

“Yavrum?”

Aşkın Külleri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin