Yine nefret ettiğim bir gündü.
-Kira!
-Bunu söyleyen küçük kız kardeşim idi.
Efendim!
-Nereye gidiyorsun?
-Her zamanki gibi ormana ağaç kesmeye niye sordun ki?
-Hiiiç.
Birşey olduğunu biliyordum.-Ne oldu? Bana söyleyebilirsin.
-Sadece içimde kötü bir his var sanki sen gittikten sonra her şey karanlığa bürünecekmiş gibi... Korkuyorum bizi yanlız bırakma lütfen!
Kardeşim bunları diyince benimde içimde birşeyler karardı gibi hissettim
Ama gitmek zorundayım tek geçim kaynağımız bu eğer paramız olmazsa annemizi bir doktora götüremeyiz.
Annem... Hastalığı çok kötü haldeydi. Hatta tedavi edilmez ise öle bilirdi bile. Babamız ise bizi biz küçükken yanlız bırakmış. Yani ben yaklaşım 9 yaşımda iken
-Ama...-Merak etme her şey iyi olucak.
Deyip kömürlükten baltamı ve odunları koyduğum çantamı alıp ormanın yolunu tuttum.
(Bir süre sonra)
Ormana vardım her yer bembeyaz idi ama başkalarına göre öyleydi.Bana göre kıpkırmızıydı sonuçta en başlarda başkaları tarafından öldürülen masumların kanları ile dolmuş toprağın üzerinde beyaz bir kar bulunamazdı . Her Neyse ben normalde böyle düşünmem ama bu düşünceler nereden ve neden geldiğini bilmiyordum . Ta ki o biraz sonraki sahneyi görene kadar...
Biri orda kan gölünü çevrelemiş kızıl karların içinde yüzükoyun bir şekilde yatıyordu. Adamı kontrol etmek için yanına gidip çevirdiğimde gördümlerim karşısında hayret ve dehşete düştüm. Adamın kafasından beline kadar kocaman 5 kesik izi vardı. Kesiklerden adamın bağırsakları ve midesi biraz gözüküyordu.
Gözlerim korku ile doldu. Ve ormanın ortasındaydım kimse bana yardım edemezdi. O yüzden koşarak ormandan çıkmaya çalıştım çünkü o adamı o hale getiren şey veya kişi hala ormanda olabilirdi. Ormandan çıktığım gibi şehire indim.Gördüklerimi anlatmaya çalıştım kimse dinlemedi.Bana deli dediler. Bende bana inanan biri olmadığından pes ettim . O yüzden her zamanki gibi en çok kişinin geçtiği yere tezgahımı kurup odunları sattım.Artık o adamı unutmuştum.Daha doğrusu kısmen unutmuştum. Adamın o hali hiç gözümün önünden gitmiyordu. Korkuyordum. Ama kendim için değil ailem için korkuyordum. Onlar benim hayatta sahip olduğum tek hazinelerimdi. Herneyse eve gitme vaktim gelmişti. Yavaş bir şekilde evin yolunu tuttum evime yakınlaşmışken yine içimde o kardeşimle konuşurkenki kara his doldurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red City
FantasyHer şey sonlandı. Kiro Ve sevdikleri artık rahatlığa vardılar Yüce Kuklacı