Jungwon aceleyle gri eskitme kot pantolonunun düğmesini kapattı. Mutluluktan içi içine sığmıyordu. Ablası bugün onu tiyatroya götürecekti. Hamlet oyununu defalarca okumuştu ve şimdi çok sevdiği şehir merkezi tiyatrosunda izleyecekti.
Yang Soojin, erkek kardeşi Yang Jungwon'un şüphesiz her şeyiydi. Eşsiz gamzelerini sergilediği, bileğindeki çizikleri iyileştirmek istemesine sebep olan kişiydi. Jungwon mutlu olduğu her anı ablasıyla paylaşmıştı.
"Jungwon! Tiyatro biletleri yanarsa gebertirim seni!"
"GELDİM!"
(...)
Hamlet: "Var olmak ya da olmamak. İşte bütün mesele bu..."
Korku
Jungwon tiyatro salonunda 16B numaralı önlerde yer alan koltuğunda titriyordu. Aslında alışık olduğu fakat her seferinde onu tekrar şok eden korku dalgası yine sarmalamıştı tüm vücudunu. Titriyor ve görüşü bulanıklaşıyordu.
Yine oluyordu.
Yine kontrolü kaybediyordu.
Titreyen ellerini yanındaki suyuna uzattı. Kapağını açtığı suyu dudaklarıyla buluşturmaya çalışıyordu.
Çok korkunç hissediyordu. Bir karanlık üzerine çöküyor, Jungwon'u hiç tanımadığı biri yapıyordu. Hakimiyeti Jungwon'dan alıyor ve akla gelmeyecek şeyler yaşatıyordu ona. Bir yandan sahibi olduğu vücut içindeki karanlığa dar gelip bir yandan da göğüsünde devasa bir boşluk hissediyordu.
"Tanrım kim olduğunu bilmeden kılıcı nasıl saplayabilir?! Bu deli- Hey! Jungwon tatlım iyi misin? Jungwon! Hayır hayır hayır bu uzun zamandır olmamışt- Jungwon kalk! Çabuk çıkalım hadi kalk!"
Korku şimdi de Soojin'i ele geçirmişti.
Soojin aceleyle kardeşini salondan çıkardı ve tuvaletlerin olduğu tarafa götürdü. Ataklar uzun zamandır uğramamıştı -ya da en azından Soojin öyle biliyordu- o yüzden yanında herhangi bir ilaç yoktu.
Soojin Jungwon'un yüzünü yıkarken bir yandan da çırpınışlarını bastırmaya çalışıyordu. Jungwon içindeki karanlığa teslim oluşunun acısıyla kıvranıyor, içindeki kıyameti dışarı yansıtıyordu.
Bu günü kimseye zarar gelmeden bitirebilirlerdi, değil mi..?
Jungwon kendini çoktan karanlığına teslim etmiş olmasaydı belki fakat artık çok geçti.
Ancak karanlık kısıtlanmak istemiyordu.
Jungwon onu dizginlemeye çalışan ablasını var gücüyle itti.
Kan.
Gözyaşı.
Başını lavabo mermerinin köşesine çarptı Soojin.
Çığlık.
Hayır, Soojin'in değil; Jungwon'un çığlığı.
Çığlık.
Çığlık.
Çığlık.
Jungwon hayal görüyor olduğuna inanmak istiyordu. Gördükleri gerçek olamazdı değil mi? Yine zihni ona oyun oynuyordu. Evet, kesinlikle; yine saçma aldatmacaların biriydi bu.
Jungwon yavaşça elini ablasının kırmızı alnına dokundurdu.
Eline bulaşan kırmızılık onu kaçtığı gerçekle yüzleştirdi.
'Lanet olsun..'
Bunca şey ne ara olmuştu? Daha az önce tiyatro salonundalardı. Şimdi ise hiç tanıdık gelmeyen bir tuvalette ablasının şakağından arsızca süzülen kan ırmağına bakıyordu.
Merhabalar!
Bu kitap sınav senemde ders çalışmak yerine yazdığım için biraz acemice oldu -rezalet demeyelim de acemice diyelim- Umarım okuyanlar 'bu ne amk' diyerek ayrılmazlar. İlk kitabım olduğu için elbette hatalarım, kitabın gidişatinda saçma bulacağınız noktalar olacaktır. Hepsi için affınıza sığınıyorum.Zaman ayırdığınız için teşekkürler! :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
all of them ' enhypen
Mystery / ThrillerJungwon hayal görüyor olduğuna inanmak istiyordu. Gördükleri gerçek olamazdı değil mi? Yine zihni ona oyun oynuyordu. Evet, kesinlikle; yine saçma aldatmacaların biriydi bu. Jungwon yavaşça elini ablasının kırmızı alnına dokundurdu. Eline bulaşan k...