1

8 1 0
                                    

Pencereden gözüme çarpan ışık ile birlikte yavaşça gözlerimi açtım. Aşırı yorgun hissediyordum, dün şirkete yeni ortaklar geleceği için erkenden gidip hazırlık yapmıştım, eve gelir gelmez ise ders çalışmıştım, haftaya sınavlarım vardı. Şirkette işler yoğun olduğu için üniversiteye  pek zaman ayrışmamıştım bu hafta. Neyse ki bugün pazardı, tek boş günüm. Dinlenebilirim diye düşünüyordum. Yavaşça etrafa baktım ve Demir'in yine işe gittiğini anladım, doktor olduğu için hafta sonu dinlemeden her gün çalışıyor ve çoğu zaman eve geç geliyordu. Tabi ki benim için sorun değildi, yetişirse akşam konuşuyorduk bazen eve gelemiyordu bile.

Demirle 3 yıl önce arkadaş grubunda tanışmıştık. İlk başlarda yakın arkadaştık fakat sonradan Demir bana açılmaya başladı, okul çıkışlarıma gelmeye başladı, her zaman beraber vakit geçirdik. Haliyle ben de ona karşı bir şeyler hissetmeye başladım, ama bu aramızdaki ilişkinin aşk olduğunu düşünmüyorum, daha çok arkadaş gibiydik. Özellikle geçen sene bundan emin oldum. Demir geçen sene hastanede staj yapmaya başladı, ve staj yeri uzaktı. Bana ayrı eve çıkmak istediğini söyledi. Okulum eve yakındı, bu yüzden ben de evin kirasını yarı yarıya vermek şartıyla kabul ettim. Eve çıktığımızdan beri Demirle iki yakın arkadaşmışız gibi hissettim, işin ucundan beraber tuttuk, eğlendik. Ama sevgili değil de iki arkadaş gibi. Kendime itiraf etmek istemiyorum, o kadar zamanı Demirle boşuna geçirmek istemiyorum. Bu yüzden bu hissettiklerimi Demir'e asla söylemedim.

Kapımın tıklanması ile düşüncelerimden ayrılıp kapıya baktım.

"Müsait misin?" Sorusu ile şaşırdım, evde miydi? Evdeyse sormadan direkt kapıdan içeri dalardı.

"Evet, şimdi uyandım gel." Dedim. Yavaşça kapıyı açıp gülerek içeri girdi, fazla mutluydu bugün. Genelde eve geldiği zaman ve ya işe gitmek üzere olduğunda işine saydırıp, şikayet ederek giderdi.

"Bugün erken geldim, gelirken de bir şeyler aldım, yiyelim mi?" Gelip yanağıma öpücük bıraktığında kıkırdadım, Demir çok iyi bir arkadaştı, eğer sevgili olmasaydık hayatımdan hiç gitmesini istemediğim bir arkadaş olurdu. Gülümseyerek ona döndüm.

"Karnım kazanıyor yürü çabuk" deyip güldüğümde o da benimle beraber kıkırdamış ve merdivenlerden inmeye başlamıştık.

"Kaçta kalktın?" Sorum ile hızlı kalan üç basamaktan atlayıp bana baktı. Demir hep hiperaktifti. Asla yerinde duramazdı.

"Aslında 5'de kalktım sonra sana bakmaya geldim, yüzüne su döküp uyandıracaktım ama notunu gördüm bu yüzden sessizce çıktım." Deyip gülmüştü. Notta beni kaldırmaması gerektiğini eve geç geldiğimi söylemiştim. Mesaj atmıyordum çünkü her gün ona fazlasıyla mesaj geliyor ve çoğunlukla bakacak zamanı olmadan mesajım aşağılara düşüyordu. Normalde kalktığı saatte beni de kaldırırdı, bunu taşındığım ilk gün söylemiştim. Yoksa bir türlü uyanamıyordum, ama dün geç geldiğimden ve yorgun olduğumdan dolayı böyle bir not yazmıştım.

"Su dökmeden de kaldırabilirsin Demir, saçım bozuluyor." Sofraya doğru ilerlediğimde ilk defa böyle bi sofra hazırlaması ile kaşlarımı çatmıştım. Demir iyi yemek yapardı ama sofra kurma konusunda berbattı.

"Sofraya şaşırdın değil mi? Tam bir saatimi aldı nasıl yoruldum anlatamam." Sandalyemi çektiğinde gülümseyip oturdum. Bana servis yapıp nihayet kendisi de oturduğunda aklıma gelen şey ile hemen konuya girdim.

"Ha Demir, dün konuşamadık Su vardı ya üniversiteden, bahsetmiştim." Kafasını sallayıp yemeğe devam ettiğinde ben de devam ettim. "Yemeğe çağırdı beni, ben de tamam deyip senin de geleceğini söyledim, sonuçta işten de geldin gideriz değil mi?" Merakla ona baktım. Su ile üniversitede tanışmıştık aslında aşırı yakın olduğumuzu söyleyemeyeceğim. Bir anda benle konuşmaya başladı, notları sormaya başladı, grubuna davet etti, kafelere davet etmeye başladı. Ben de en sonunda kabul etmeye karar verdim. Saf bir kız gibi görünüyordu.

"Gelemeyeceğim sanırım, üzgünüm ama yarın çok ameliyatım olduğu için bir tanesini bugün öğlene aldırdım." Dedikten sonra masadaki gözleri benle buluşup üzgün bakışları attı bana. Hadi ama hep böyleydi yaptığı işe saygı duyuyorum ama her zaman mı işi vardı. Kafamı sallayıp yemeğe devam ettiğimde bana baktığını biliyordum.

"Bebeğim, cidden üzgünüm" bıkkınlıkla ona baktım.

"Sorun değil Demir. Ben tek de giderim."

Bir şey söyleyeceği sırada telefonuma mesaj geldiği içim sustu. Gözlerimi telefona çevirdiğimde Su'dan gelmiş olduğunu gördüm. Buluşacağımız yerin konumunu atmıştı ve orada olduklarını belirtmişti. Arkadaşlarıyla mı gelmişti? Yavaşça masadan kalkıp Demir'e afiyet olsun dedikten sonra merdivenlere yöneldim. Büyük ihtimalle üniversitedeki diğer kızları da getirmişti. Merdivenler bittiği gibi odama gidip giyecek bir şeyler seçmeye başladım, hava soğuk değildi ama esiyordu. Yarım saat sonunda merdivenlerden hızla inerken Demir'in masayı toplamış oturduğunu farkettim.

"Demir ben çıkıyorum, 2 saate gelirim, sen ne zaman çıkacaksın?" Deyip kabanımı almaya gittim. Üstümde bol bir sweatshirt altımda ise eşofmanım vardı, oldukça rahat giyinmiştim.

"Benim ameliyatım 1 saat sonra. Hastane hemen köşesi zaten, ama istiyorsan seni bırakayım?" Kafamı olumsuz anlamda salladım, zaten pek dışarıya çıkmazdım çıksam bile köşedeki kafeye gittiğim için arabaya ihtiyacım olmazdı, ama Su'nun attığı konum buraya yaklaşık 15 dakika uzaklığındaydı, ve yürümek istemiyordum.

Kafamı sallayıp reddettim. "Hayır, ben kendim giderim." Dedikten sonra yanıma gelip yanağıma öpücük bıraktı  ve tekrardan üzgün olduğunu söyledi. Gülümseyip sorun yok der gibi kafamı salladım, kabanımı giyindikten sonra anahtarımı alıp kapıya yöneldim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 17 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Nothing has changed.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin