Jungkook
Okul... hayatımın en berbat yeri olabilir.
Tek hayalim, şu okuldan bir an önce mezun olup iş hayatına altımaktı.
Çünkü işe başladığımda, yapacağım tek şey, evde oturup bilgisayar başından işleri halledip ara sıra ise şirkete gitmek olucaktı.
Kimya okuyordum. Organikli bir kimyaydı. Ya da farklısı. Tamam, kendi bölümümü bilmiyor olabilirdim yani ne var bunda?
Zaten okulda da hiç arkadaşım yoktu ve göze batmayan birisiydim. Okumak için gidiyordum sadece, o kadar.
Her zamankisi gibi okuldan çıkmış ve eve gidince yapacaklarımı hayal ederek evimin olduğu köşeye yürümeye başlamıştım.
Eve gidince, ilk yemek yapar veya sipariş ederdim. Daha sonra ise yemeğimi yerken favori animemi açar ve izlerdim.
Tamam, belki de favori animemdeki favori karakterime aşık olabilirdim.
Zaten neden bu kadar mükemmel çizerler ki anlamıyorum?
Eğer animemdeki Kim Taehyung gerçek olsaydı, kesinlikle onu bana kalmadan kaparlardı. Çünkü çok yakışıklıydı ve o saçma yakışıklıktaki adam neden bana baksın ki yani?
Ah bir de böyle bir karakter, ukeydi... ağlayacaktım çünkü onun baskın olması gerekmez miydi ya?
Tamam, belki de kocaman parlayan gözleri, pembe dudakları, minik burnu, beyaz teni, koyu kahverengi dalgalı ve alnına düşen saçları olabilirdi. Tamam ama bu seme olamayacağını değiştirmezdi ki??
Ne zaman evimin köşesine geldiğimi anlamazken...
Ve işte yine başlıyoruz...
Her okuldan eve geldiğimde evimin bulunduğu sokağın başındaki bu minik kedi, ayaklarıma dolanır ve eve gitmeme izin vermezdi.
Ben de onu birazcık okşar, sonra evime dönerdim. Fakat beni yine evime kadar takip eder, benim onu içeri almayacağımı bildiği için çitlerin yanında durup bana minikçe bakardı.
Benim de içim ezilir ve gidip biraz daha okşardım. Daha sonra yaş mama verip onu oyalayarak evime girerdim.
Yine öyle olmuştu.
Sokak lambasının yanına çömelip onu okşamaya başlamıştım.
Beyaz ve sarı tonlarında uzun tüyleri vardı. Nereden bakılırsa bakılsın 6 7 aylık olduğunu belli ediyordu. Minicikti. Çok tatlıydı. Kocaman patileri vardı. Kuyruğu o kadar yumuşak ve pofuduktu ki kuyruğuna yatıp uyumak istiyordum. Ah bir de bana çipil çipil bakan kocaman gri gözleri vardı.
Son kez başının üstünü okşayıp yanından kalkmış ve eve doğru yürümeye başlamıştım.
Fakat tabii ki de peşimi bırakmamış, zıplaya zıplaya beni takip etmeye başlamıştı.
"Hayır hayır! Gelme yalvarırım..."
"Meow?"
Olduğu yerde durup bana baktığında yanına gitmiş ve onu kucağıma almıştım.
"Pekala! Madem peşimi bırakmıyorsun, o zaman artık beraber yaşlanacağız!"
Eve geldiğimde, hızla içeri girmiş ve onu yere bırakmıştım.
Yine bana baktığında evi gezmesine izin vermiş, odama çıkmıştım. Ama evi gezmek yerine beni takip ederek yatağıma çıkmıştı.
Üzerimi değiştirmeye başladığımda, öylece yatağımda oturmuş beni izliyordu... bir kediden utanıyordum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANIME CATBOY (CHIBI) |+18|
FanfictionJeon Jungkook, her okuldan dönüşte evinin bulunduğu sokağın köşesindeki kedinin ayaklarına dolanmasına engel olamaz. Derin bir yalnız içinde bulunan Jungkook, sonunda o kediyi evine almaya karar verir. Fakat bilmediği diğer iki şeyse, o kedinin hem...