Yazar notu: İsim kıtı olduğum icin tüm ogretmenler ve öğrencilere idol ismi koycam sorgulamayın)
12-A. Sınıfımın kapısına geldim. 2 dk öncesine kadar tüm endişedemden eser kalmamıştı ama şuan tekrar gerilmeye başladım. Kapının koluna elimi uzatırken, "Sen Han Jisung olmalısın" arkama dönüp baktığımda sınıf öğretmeni olduğunu düşündüğüm uzun boylu, 30'larindaki adamı gördüm.
"Ah, Merhaba ben bu sınıfın sınıf öğretmeniyim aynı zamanda Korece öğretmeniyim İsmim Lee Heeseung. hadi içeri girelim!"
Enerjik olması hoşuma gitmişti bana sıcak yaklaşmıştı. Birlikte içeri girdik.
Bana kendimi tanitmami soyledi.
Bu benim için çok zor olsada yapmak zorundaydım.
Tek nefeste " Merhaba ben Han Jisung" diyebildim sadece."Jisung, şuan iki boş yerimiz var." Parmağıyla sıraya kafasını gömüp uyuyan çocuğu göstererek, "Lee Minho'nun yanı boş." Çocuğun saç modeli buraya gelmeden önce çarptığım çocuğunkine benziyor gibiydi ben daha bir cevap veremeden,
"Yada istersen Yang Jeongin'in yanına geçebilirsin." Jeongin elini kaldırdı "Buraya gelebilirsin!!"
"Peki"Jeongin'in yanına oturdum.
Bana hangi sayfada olduğumuzu gösterdi. Hocamizin enerjik olmasına rağmen ders sıkıcı geçmişti. Zil çaldığında sirama biri geldi
"Selam! Ben Hwang Hyunjin"
"Selam." Yeni insanlarla tanışmak benim için zordu. O ikisi bana bütün teneffüs okulu gezdirdi.
Okul büyüktü. Hiçbir yeri ezberlemedigim icin kaybolacagima yemin bile edebilirim.Birkaç derse daha girdik ve tekrar zil çaldı.
Jeongin "YEMEK TENEFFUSU!!!!" Diye bağırdı. Hyunjin yanımızda bitiverdi ve beni bileğimden tutup çekiştirerek kafeteryaya indirdiler.Upuzuuun bir sıra vardı sıraya girdik. Sırada beklerken Lee Minho geldi. Sıranın en önüne geçip yemeğini aldi ve bir masaya oturdu. Şok olmuştum. Jeongin onun okulun sahibinin oğlu olduğunu söyledi. Ikinci bir şoku yaşadım. Sonunda yemeğimizi alıp bir masaya oturduk. Oturduğumuz masa Lee Minho'nun oturduğu masanın tam karşısındaydı. Suratini incelemeye başladım. Ve onun çarptığım çocuk olduğuna emin oldum.
Zil çaldı.Dersimiz Bilim'di ve labaratuvara inmemiz gerekiyordu. Labaratuvarda herkesin belli bir oturma düzeni vardı ben ayakta kalmıştım Profesörumuz beni Lee Minho'nun yanına oturttu. Masamızda bir mikroskop vardı. Minho'nun dersle pek bir alakası yoktu ilk benim incelemem için mikroskopu bana doğru ittirdi. Hücreyi inceleyip bir kaç not aldım. Mikroskop'u Minho'ya verdim. Verirken ellerimiz birbirine değdi. Kalbimin atışı hızlandı. Minho elini hemen çekti.
"Ne yapıyorsun sen?"
"Ozur dilerim bilerek olmadı" bunları söylerkende kalbim küt küt atmaya devam ediyordu
"Yok bide bilerek olsaydı?" Buz gibi bakışlarıyla bana bakmaya devam ediyordu. Gergindim.
"Özür dilerim." Diyip önümdeki deftere birşeyler karalamaya başladım. Elimdeki kalemi çekip aldı. Boş gözlerle ona bakıyordum o ise donuk bakışlarıyla gozbebeklerime. "Defteri karalamayi kes."
"T-tamam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SO YOU WANNA PLAY WITH FIRE #Minsung
RomanceOkulun populer ve kaba öğrencisi Lee Minho , eski okulunda zorbalık görmüş okula yeni nakil olan sessiz ve içe dönük Han Jisung...