15. Kabus sanılanlar

531 41 35
                                    


"Sana önceden yazdığım dizeler yalan söylüyordu ...ama o zamanlar aklım bir türlü almıyordu, içimdeki alevin daha da parlak yanabileceğini.."


Efe kaç saattir kös kös oturduğunu bilmiyordu. Ama ne zamandır kara kara düşündüğünü biliyordu. Bu sabahtan beri.

Dün halı sahada ter atmasına, levye kaldırıp indirmekten kollarında kalan ağrılara rağmen kasıklarında hatrı sayılır bir sertlikle gözlerini açmıştı. Mırıltı ve homurtu karışımı bir sesle yorganı kaldırıp vaziyetin boyutuna baktıktan sonra bezginlikle tekrar gözlerimi yummaya çalıştı. Çıplak ensesine çarpan nefesi, belini teğet geçen ten takip edince dudaklarında bir minnet belirtisi baş verdi. Elini geriye atıp rastalı saçın bilindik kaba dokusunu okşadı ve kendini sert göğse yaslayarak iyice gevşedi. Bedeniyle çarşaf arasına giren kol onu iyice kendine çekmiş, teninin sıcaklığını paylaşma umuduyla bir bacağını da üzerine atmıştı. Memnuniyetle her teması kabul etti. Kasıklarını zorlayan katılıkla kendisi için ilgilenecek ele duyduğu şükranı hevesle belli etti. Sıcak el baksırını yan kısmından sıyırıp kendine çapraz bir tünel açarak hazinesine vardı. İlgiyle avuçladı ve ona özgürlüğünü bahşetti. Kavrandığında, birkaç kez sıvazlandıktan sonra tepesi yumuşak bir parmak ucuyla bastırıldığında inledi. Çok iyi, devam et dedi buğulu bir sesle. El üçlemesini tekrarladı. Bir daha ve bir daha. Kışkırtıcı yavaşlık yüzünden boğuk boğuk inliyordu. Şiddetlenmesini arzuladığı sürtünme için belini dalgalandırmaya başladı. Bacağının iç kısmını usul usul okşayan eli de diğerinin yanına çıkarıp, hızlan diye fısıldadı. Dilediğinin tam aksi bir durgunlukla karşılaşınca huysuzca gözlerini aralamak zorunda kaldı. Durma, Serhan diyerek başını çevirdi ve iki santim sıçramasına neden olan o yüzle uyandı.

Kabustu. Kalbi kulaklarında zonklatarak uyandıran cinsten. Arkasında o yakınlıkta o pozisyonda Cevher'i görmeyi, üstüne üstlük gerçeği kadar irrite edici piç bir sırıtışla karşılaşmayı kesinlikle beklemiyordu.

Bugüne kadarki hadsizlikleri yetmezmiş gibi şimdi rahatsız edici yeni yollar keşfederek bilinçaltına musallat olmuştu it herif.

Efe'nin dünkü öpücüğe derin manalar filan yüklediği yoktu. İçine düştüğü zoraki münasebetin sorumluluğunu alacak kadar acımasız değildi kendine karşı. Yaşananlar bir çeşit kim daha pervasız yarışına giriştikleri akşamın meyveleriydi işte. Birine ezik büzük bir jeepe mal olmuştu diğerine saçma sapan karabasanlara.

Adam ayarsızlığın, dengesizliğin kana bedeni bürünmüş hali gibiydi. Efe zaten hiçbir zaman onun davranışlarına akıl sır erdiremezdi. Fakülte günlerinden beri çitayı yükselttiğini ama artık hepten kafayı sıyırdığını düşünüyordu. Çünkü cüretinin tüm yükünü onun omuzlarına yıkacak kadar ileri gitmişti.

"..nedeni, senin karşında her şeyin hafif kalması."

Savunmasını hatırlayınca gülümsedi. Dudakları gergince yukarı kıvrıldı sadece. Çünkü içten içe ne öfkeli hissediyordu ne kızgın. Hiçbir şey hissetmiyordu. Hissetmesi gerektiğini düşünmesine rağmen hem de.

Göğsüne sülük gibi yapışmış duygusuzluğu yatıştıramadığı için kafasını ayrıntılarla meşgul etmeyi seçti.

Cevher'in şikayetçi olmayacağına neredeyse emindi. Araç için sigorta şirketleri devreye girerdi, girmese bile züppe herifin tasalanacağını sanmıyordu. Levyeyle giriştiği hummalı çalışmayı sürdürürken, koltuğundan dahi kalkmadan onu seyretmesinin nedeni tenezzül etmemesiydi. Engin mal varlığının kendisine bahşettikleri yanında beş sıfırlı meblağların da bir jeepin de adı edilmezdi.

KIZIL KAMELYALARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin