Bölüm Şarkısı;
İrem derici-Ben tek siz hepinizYn: Çok hastayım. İki serum yedim ama halen toparlanamadım. Dua edin lütfen
Beni İstanbul'a doğru götüren bu yolda sadece tekbir şeyi düşünerek geçirdim. Zehra ile vedalaşmadan hemen önce izlediğimiz videoyu kafamda yüzlerce kez yeniden oynattım ama olay örgüsünü çözemiyordum. Sanki kafamda yüzlerce soru işareti yokmuş gibi bir de bu eklenmişti.
Ferit ile Esra'nın arasında ne oluyor?
Kızlara da Zehra'nın dediği gibi yapıp geri döneceğimi söyleyen basit ve bir kaç kelimeden oluşan mesaj yazıp gönderdim ama bu kadar sevineceklerini tahmin etmemiştim. Hatta öyle sevinmişlerdi ki Tuğçe seni otogardan ben almaya geleceğim demişti. Gerek yok desemde dinlemedi ve otobüsümün varacağı saati sordu. Bana karşı gerçekten suçlu hissediyorlardı sanırım.
Otobüsüm akşam üzeri beş gibi İstanbul'a vardı ve gerçekten Tuğçe üşenmeden gelmiş beni bekliyordu.
"Seyran!!!" diye cıvıldayarak bana sarıldı. Onunla aynı duyguları ve şenliği paylaşamasamda sarılmasına karşılık verdim.
"Bize kızgın değilsin değil mi?"
Israrla anlamıyorlardı, benim bu diyarları terk etmemin sebebi kızgınlık değildi. Bir parça salalık, bolca pişmanlık, iki tutam korku ve aşırı derecede kırgınlık duyuyordum hepsi bu.
"Değilim değilim"
"O halde hadi hep beraber kızların yanına gidiyoruz!"
"Ne? Hayır hayır Tuğçe benim eve gitmem lazım"
"Tamam aşko evine uğrarırz valizini bırakırız. Sonra kızlar bizi kafede bekliyor"
Kesinlike o günkü planlarım arasında bu yoktu ve iyi bir duş, bol bol düşünerek kafayı yeme seansına ihtiyacım vardı ama her kadar buna da hayır desemde Tuğçe'nin aşırı ısrarcı tavrı insanı tüketiyordu. Çocukken eminim istediği olmayınca yerlere yatan bir çocuktu bu.
Dediği gibi yaptık ben valizimi evin içine fırlattıktan hemen sonra yeniden arabaya bindik. Aslında kızlar ile gerçekten konuşmak istemiyordum çünkü Zehra'dan direktif almamıştım. Onun tabiriyle bu kızlar kullan at peçetelerdi ve onlardan faydanmamı istiyordu. Şuan ne düşündüğünüzü tahmin edebiliyordum ve evet Zehra tam bir bitchdi.
Kızlar bizi aslında bir pastahanede bekliyordu ve beni görünce aynı Tuğçe gibi yılış yılış bir sarılma anı gerçekleştirmişlerdi. O an o mekandaki herkesin bize 'ne yapıyor bu salaklar?' dediğine bahse girerdim.
"Seyran iyi ki geri döndün"
"Ay evet seni çok özledik"
O an bende sizi özledim demeyi istesemde dilim varmadı. Bu yüzden ortamda kısa bir an sessizlik oluştu.
"Daha iyi misin?" diye sordu Selcan.
"Endişelenmeyin gayet iyiyim"
Sohbet ilk başta havadan sudan başladı. İzmir'i ve annemi sorarak bir sohbet başlattılar ama bir yere varmak veya sohbeti bir yere getirmek gibi bir niyetleri olduğu çok aşikardı.
"Eee siz de ne var ne yok?"
Bu soruyu sormamı beklediklerini o kadar iyi biliyordum ki.
"Seyraaaan neler neler oldu" diye giriş yaptı Aslı.
"Dinliyorum"
"Fabrikanın %80'i iddiayı kaybetmiş, Ferit büyük zarara girdi"
Daha ilk cümleden öyle kötü hissettimki, anında sorduğuma pişman oldum. Herkes ona kapılacağımdan demek bu kadar emindi. Son anda herşey mahvolup, bazı gerçekler ortaya çıkmasaydı, haksız çıkmışda sayılmazlardı. Peki ben oraya nasıl geri dönecektim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Playboy Yok Edilmeli!
ChickLitÇıldırt beni, çıkart beni baştan İsmin neydi yine unuttum telaştan?