bir

455 47 18
                                    

"Merhaba büyükanne," dedim tekerlekli sandalyeyi hastanenin merdivenlerinin rampasından iterken. "Nasıl geçti?"
Kırmızı ojeli ellerini ağzına götürdü. "Aman Tanrım, Alice..." dedi şaşırmış taklidi yaparak. "Oradakilerin hepsi bunamış. Asla iyileşemeyecekler. Yaşamak nedir onu bile bilmiyorlar." Kıkırdadım. "Hepsi hayatın yalnızca örgü örmekten ibaret olduğunu sanan buruşuk ihtiyarlar." dedi iğrenerek.
"Belki de senin de öyle düşünme zamanın gelmiştir, ha?" Arabanın kapısını açtım ve onu kolundan tutup koltuğa oturttum. Sandalyeyi katlayıp bagaja yerleştirdim ve sürücü koltuğuna geçtim. "Tabiki de hayır!" dedi büyükannem elini omzuma uzatıp. "Ben hayatımın baharındayım. Hem daha birlikte dünya seyahatine çıkmadık. Bunun için biraz büyümeni bekliyorum, hayatım." son kısmı fısıldayarak söyledi ve kahkaha attı.
Büyükannem Evelyn Brooke, 79 yaşında ve yürüyemiyor olmasına rağmen cıvıl cıvıl bir kadındı. Tek elini kullanamasada hala sevmediği kişilere hareket çekmek gibi bir huyu vardı. Her gün düzenli olarak o nefret ettiği fizik tedavi merkezine geliyor ve diğer hastalar hakkında kötü eleştirilerde bulunuyordu. O çılgın bir ihtiyardı!
Arabayı evin garajına çekip büyükannemi tekerlekli sandalyesine bindirdim. Çantamda anahtarı ararken büyükannem içerideki havlamalardan şikayet ediyordu. "Molly! Uslu bir kız ol ve o çeneni kapa." İçeriye seslendi ama köpek onun sesini duyunca daha çok havlamaya başladı. Kapıyı açtım ve hızla içeri girdim. Molly salyalarını büyükannemin üzerine akıtırken ben banyodan tasma almakla meşguldüm. Tasmanın Kancasını Molly'nin boyunluğuna geçirip onu dışarı çıkardım. Sevgili Molly çok dakik bir köpekti, her gün saat 18.05'te dışarı çıkması gerekiyordu ve bu da büyükannemin dönüşünden yalnızca 5 dakika sonraydı. Dinlenmek için hiç zamanım kalmıyordu anlayacağınız. Biraz yaşlı olması da çişini tutmasına engel oluyordu. Yaşlı bir büyükanne ve yaşlı bir Golden Retriever ile 20 yaşında ruhu yaşlı bir genç kız. Ne muhteşem üçlü ama!

Yolda yürürken çiselemeye başlayan yağmur sinirlerimi iyice bozmuştu çünkü parktaki çamurlar Molly'nin ayağına yapışacaktı. Yeşillikler dolu diğer yolu kullanacaktım ama daha az topraklı bir yerden gitmek için her zaman ki yolu kullanmaya karar verdim.

Onu gördüm. Yine. Her gün aynı saatte, aynı yerde. Bana her zamanki soğuk bakışlarını attı ve önüne dönüp yürümeye devam etti. Bazen akıl hastası bir deli olduğunu düşünürdüm, bazense sadece benimle konuşmak istemediğini. Üzerinde hep aynı şey vardı; siyah bir skinny, lacivert bir kapüşonlu ve kapüşonlu yüzünden uzun kollu mu kısa kollu mu olduğunu bir türlü anlayamadığım beyaz tişört.
O sokağın köşesinden dönerken yalnızca bir iki saniyeliğine gözlerimiz buluşurdu. Gözlerinin altında koyu renkli halkalar vardı, tiftik tiftik olmuş saçları kapüşonunun kenarından çıkardı ve dudakları her seferinde sanki bana birşey söylemek istiyormuş gibi aralanırdı. Ancak sonunda yalnızca döner ve eskimiş ayakkabılarını yerdeki su birikintilerine soka soka yürümeye devam ederdi.
Orada ne işi vardı bilmiyorum. Her gün niye bana baktığı yada bana ne söyleyeceği hakkında en ufak bir fikrim bile yok. Kış akşamları onunla aynı sokakta durmaktan korkardım ama artık bana hiç birşey yapmayacağı konusunda eminim. Yani emindim. O güne kadar.

Etrafına endişeyle baktı ve şuana kadar hiç yapmadığı bir şey yaptı. Yanıma gelip benimle konuştu.
"Geliyor..."

Korkuyla etrafıma bakındım. "Kim geliyor?" diye sordum.

"Hayır hayır." Kafasını titreterek iki yana salladı. Sesi tiz çıkıyordu ve bir delininkisine benziyordu. Tabi, her gün delilerle konuştuğum için bunu biliyorum. "Kim değil, ne. Ne geliyor?" Sanki bir sır veriyormuş gibi fısıldadı.

Kaşlarımı çattım. Molly, tüm gücüyle beni çekiyordu. Eğer büyükannem olsa bana bir şey anlatmak istediğini söylerdi. "Ne demeye çalışıyorsun?" dedim Tasmayı daha sıkı tutarak. Yıpranmış görünüyordu. Sokakların acımasızlığı yüzündeki çiziklere yansımıştı. Kaç kez aç uyuduğunu düşündüm. Kaç kez soğuktan titreyerek beklediğini, insanların onlara hiç birşey yapmamış olmana rağmen sana iğrenerek bakmaları nasıl bir duyguydu acaba?

homeless //h.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin