En sonunda geceyarısı Tenrio'ya gelmeyi başardım. Nasıl geldiğimi hatırlamıyorum. Rüyamı düşünürken gelmişim. Çok fazla daldığım için havanın ağırlığını fark etmedim. Sanki hortlak aynı zamanlarda köyün her yerinde idi. Köydeki evleri gezmek istedim belki bir ipucu vardır diye ama başkalarının evine giremezdim. Sonuçta uyuyan kişiler olabilirdi. Ayrıca yollar bayağı yamru yumruydu. Sanki goca bir solucan altta gezinmişti. Bana yol gösterecek bir tanığımda yok. Beni bu köye niye geceyarısı göndermişlerdi ki? Böyle düşünürken yerin altında bir haraket hissettim. Bu haraket küçük bir canlı tarafından yapılmış olamaz haraket takip etmeliydim. O yüzden koşmaya başladım. Tek bir sorun vardı bu haraket eden canlı köy sınırlarından çıkıyordu. Ne olursa olsun takip etmeliyim. Köyün sınırlarından çıktıktan sonra haraket büyük bir deliğin önünde bitmişti. Delikten pis ceset kokuları yükseliyordu. Aynı o günkü gibi bir koku. Artık emindim bu deliğin sonunda bir hortlak vardı. Hiç zaman kaybetmeden delikten aşağı atladım. Tam düşeceğim anda mızrağı tavana sapladım ve yukarıdan etrafı süzdüm. İlk gördüğüm şey bir duvara asılmış bir adamdı gövdesi organları gözükücek gibi açılmış birkaç organı duvara yapıştırılmıştı. Ama adam hala yaşıyordu nefes alıyor ve gövdesinden çıkarırılıp duvara yapıştırılan kalbi hala atıyordu. Damarlarının birazıda çıkarılıp boynuna dolanmıştı. Diğer bir köşede vücutlar bir şeylerden dolayı ermiş ve bir birine bir yılana benziyecek şekilde birleştirilmişti. Onlar da hayattaydı ve acı dolu çığlıklar atıyorlardı. Arkama baktığımda bir kadının ise içi dışına çıkarılmıştı. Ama tam anlamıyla içi dışına çıkarılmıştı. Etini, organlarını damarlarını,kemiklerini detaylı bir şekilde görüyordum. O da hayatta idi. Normal değildi ölmeleri gereken bir hale gelmelerine rağmen hala yaşıyorlardı. Mızrağım saplandığı yerden kaydı ve düşmeme sebep oldu. Ne kadar sert düşmüş olsamda yaralanmadım. Kokuyu sezdim. Ceset kokusunu. Arkamı dönüp baktım. Şu ana kadar gördüklerim beni dehşete düşürmedi bu da düşüremezdi. Yüzü insanınkine benzeyen kafadan sonrası yılan bedeni olan bir hortlak vardı karşımda. Sinir bozucu,tiz ve değişik bir ses tonu ile konuşmaya başladı.
- Vay canına bir avcı delikten aşağı düşmüş. Ne kadar iyi ama bu akşam başka eser yapmayacaktım ama senin gibi mükemmel bir malzemeyi bırakmak olmaz değil mi? Kahverengi karmakarışık saçların ve masmavi gözlerinin uyumu, ve yüzünün noktası noktasına eşit olması.Ziyan edilmeyecek bir nimettir.
- Seni kırmak istemem ama onlar son eserlerindi.
Sinir bozucu bir gülüş ile
- Hehehe niye? Yoksa senin gibi bir eserden sonra emekli mi olucam? Hehehehe
O aptal benimle dalga geçerken. Mızrağı kafasına sapladım. Acı içinde bağırdı- Seni piç, piçin oğlu!!
Kafasını mızraktan kurtarmak geriye doğru çekti. O yüzden kafası boyuna yarıya kesildi. Fındığa benzeyen beynini, yılanların dillerine benzeyen çatallı dilini yani kısacası kafasının içini görüyordum. Ne kadar iyi bir vuruş yapmış olsamda onu öldüremem. Bu savaş sonsuza kadar devam eder. Gerçi edemez o istediği kadar enerji harcayabilir. Sonuçta yılan pulları onun çok hızlı ve kolayca haraket edebilir. Ben ise normal bir insan olarak yorulup güçsüzleşebilirim. Ama sakin olursam mühür denen gücüm ortaya çıkar.
- Hehehehe ne oldu? Kal mı geldi seni zavallı küçük haşare?
- Heh küçük olabilirim ama beynim kendi bedenim ile orantılı seninki ise çok küçük içeride boşluklar vardı. Aptal orospu.
- Kehkehkeh beni böyle sinirlendirmen imkansız.
- Sanatın bok gibi yeni bir şeyler denemeye ne dersin?
Kehkeh tabii tabii ben sanattan anlamayan aptalları takmıyorum.
Bu aptal hortlak kendini çok ihtişamlı ve yetenekli sanıyor şimdi onu boylu boyuna kesersem görür günü. O yüzden kafasının üzerinden gövdesine zıplayıp mızrağı gövdesine sapladım iğrenç bir ceset kokusu yayıldı kokuya aldırış etmeden ileri doğru koşmaya başladım.
- Seni küçük piç benden kaçmayı bırak ve savaş!
Bunu söyledikten sonra gövdesi kabardı, kabardı ve kabaran bölgeler patlayıp bölgelerin olduğu yerden kollar çıkmaya başladı. Bende kollar bana ulaşmasın diye koşmayı bıraktım. Mızrağımı yerinden çıkarıp hortlağın gövdesinden indim.
- Kehkehkeh niye saldırmayı kestin yoks-
Bu sefer kafası dışında gövdesi ikiye yarıldı. Gövdesinin içi sadece cesetler ile doluydu. Tabi öyle sanmıştım. İlk bakışta ölülermiş gibi gözüksede onlarda yaşıyordu. Acaba niye? Ben düşünürken kestiğim yarıktan üstüme yeşil bir sıvı fışkırdı. Neyseki çok fazla olmadığı için kaçabilmiştim. Gövdesi yine iyileşmişti.
- Hadi seni piç kurusu seninle şimdiye kadar uğaşıcağıma yeni avlar bulabilirdim.
Bunu söyledikten sonra dişlerinden az önce bedeninden çıkardığı yşel sıvıdan iki üç kat daha fazla çıkarttı. O yüzden kaçıcak yerim yoktu. Sıvı bedenim ile temas ettikten sonra hemen uyuştu.
- Kehkeh zehirimi kurbanlarım için özel bir şekilde yaratılmış. Onların felç olamsına ve ne olursa olsun ölmemelerine sebep oluyor. Şimdi seninle ne yapmalıyım onu düşünücem. Belki kafan dışında bütün bedenini eritebilirim yada sadece derini yüzerim. Kehkehkeh
Evet işim bitti. Buraya kadarmış. Anne... Kardeşim... En sonunda sizinle buluşabileceğim.
- HEYO!!!
Delikten bir kız bir kız aşağı indi ya yaşıttık yada birkaç yaş küçüktü. Cüssesinin üç katı bir çekiç taşıyan kahverengi,sarı renkli saçları olan bu bir kızdı.
- HAKİMİYET KESKİN SOĞUK
Kız çekici hortlağın kafasına vurdu ve hortlak boylu bir şekilde buza dönüştü. Ardından kırılarak deli kar ve bu soğuğu ile doldurdu. Soğuk ciğerlerime fazla geldiğinden nefesim kesildi. Nefessizlikten gözlerim karardı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red City
FantasyHer şey sonlandı. Kiro Ve sevdikleri artık rahatlığa vardılar Yüce Kuklacı