"Bende seni canım." diyerek beni kendinden uzaklaştırdı. "Ne çok büyümüşsün sen." Yanaklarımı öpmeye başladı. Sonra Cansu'ya döndü ve onada sarılıp öptü.
Arabaya bindik ve dayımın sorularını cevaplamaya başladık.
Her zamanki gibi fırında durup iki ekmek ve 7 simit aldık. Ne çok özlemiştim onları. Ailemden bana kalan tek şeylerdi. Hayatıma onlarla devam edecektim. Belki, birgün babamın aklına gelirsem işleri düzelince beni yanına alacaktı. Ama aklına gelmeyecektim. Aklına gelsem bile artık çok geç olacaktı. Çünkü ben burda yeni hayatıma alışmış olacaktım. Ve beni tekrar yanına almak istediğinde onunla gitmeyecektim. Beni bırakmakla hata yapmıştı. Ne durumda olursa olsun beni bırakmamalıydı. Babalar hani bırakmazsdı?
Dayımın seslenmesiyle düşüncelerimden uzaklaşıp arabadan indim. Çoktan kapıya gelmiştik. Dayım kolilerden birisini alıp bahçenin kapısına doğru ilerlemeye başladı. Dayımlar bahçeli evleri olan sitelerde oturuyorlardı. Bu siteyi gerçekten çok seviyordum. Evler tek karlıydı ama çok büyüktü. Bahçeleri biraz küçük olsada, dayımların bahçesinde kaydırak, salıncak ve kamelya vardı. Bizde Cansu'yla bavulları alıp dayımın arkasından bahçe kapısına ilerledik. Dayımda diğer koliyi alıp yanımıza geldi. Kapıda bekleyen yengemdi. Koşarak yengemin yanına gittim ve ona sarıldım. Geri çekilip çok çok öpmeye başladım.
"Canımm.." Dedim yanaklarını öpmeye devam ederken. Yengemi en son annemin cenazesinde görmüştüm. Cenazeden sonra yengemi annem yerine koymaya karar vermiştim. Bir süre sonra ağladığımı fark ettim.
Yengem geri çekilip gözyaşlarımı silmeye başladı. "Ağlama canım" dedi ve şevkatle sarıldı. "Hadi içeri geçelim. Kapıda kaldık." Diye dayımın sesini duyduk. Ufukta Arda belirdi. Bana doğru son sürat koşuyordu. Yanıma geldi ve kucağıma atladı. Bende kucağıma alıp sıkı sıkı sarıldım. "Ablacığım nasılsın?" Dedim ve öpmeye başladım. Elif yanımıza geldi ve "Bıraksana ya kuzinimi." Diyerek Arda'ya kızdı. Arda'yı kucağımdan indirip Elif'e sarıldım. Öpüştük.
"Hadi çayları soğutmayalım." Diyerek balkondaki masaya ilerledi yengem.
"Ben bir elimi yıkayayım." Dedim banyoya doğru ilerleyerek. Elimi yüzümü yıkayıp masaya oturdum. Cansu'nunda bizimle geldiğini yeni fark etmiştim.
"Kız sen burda mıydın?" Diyerek güldüm.
Yemek bittikten sonra oturma odasına geçtik. Biraz sohbetten sonra ben duş almak için banyoya gittim. Sıcak bir duş iyi gelmişti. Üstümü giyinip banyodan çıktım ve Elif'in odasına gittim. Müzik dinleyip mal mal dans ediyordu.
"Naber?" Diyerek yatağın üzerine oturdum.
"Aynı. Sen?"
"Bende aynı. Seninkinden ne haber?"
"Artık benimki diye birisi yok."
"Nasıl yani ayrıldınız mı?" Dedim şaşkın şaşkın.
"Evet. Bir gün ben, Egemen, Elvin, Cansu ve Cem Starbucks'a gitmiştik. Oturuyorduk. Ben tuvalete gitmek için masadan ayrıldım. Geldiğimde Elvin Egemen'in yanında oturuyordu. Biraz garipsedim ama aldırmadım. O akşam Cansu bizde kalıcaktı. Ben tuvalete gittiğimde Elvin'in Egemen'e asıldığını, Egemen'in hiç rahatsız olmadığını anlattı. Cansu ile plan yaptık. Emin olmak istiyordum çünkü. Bir akşam bara gittik. Egemen ve ben masanın bir kenarında, Cansu ve Cem bir kenarında Elvin ise bir kenarda duruyordu. Ben yine tuvalete gitmek için masadan ayrıldım. Bir kenarda saklanıp masayı gözetlemeye başladım. Egemen sarhoş olmuştu. Elvin sarhoş numarası yapıyordu. Cansu ve Cem masanın yanında dans ediyordu güya. Ama Cansu'nun kulağı masadaydı. Elvin Egemen'in yanına gitti ve kolunun altına girdi. Sonra kalçasını Egemen'e sürtmeye başladı. Egemen kafasını geri attı. Daha fazla dayanamayıp yerimden ayrıldım ve Cansu'nun 'hayır' anlamında sallaman kafasını umursamadan masaya doğru hızlı hızlı yürümeye başladım. Elvin beni görünce ne yapacağını şaşırdı. Hemen Egemenden uzaklaştı. "Adi. En yakın karkadaşının sevgilisine göz dikecek kadar alçak mısın sen?" Diyerek bağırdım ve şamar attım. Elim zonkluyordu. Egemen'in yanına gidip "Şerefsiz" diye dudağına tısladım. Egemen'e de şamar attım. Masadan çantamı alıp koşarak bardan çıktım. Cansu en az on kere adımı söylemişti ve peşimden geliyordu. "Ne var be!" Diye bağırdım en sonunda. Cansu gözlerini kırpıştırıp bana bakmaya başladı. "Ben, ben çok üzgünüm." Dedim ve sarıldım. Sonra bize geldik ve omzunda hıçkırarak uyudum."
Vah benim canım kuzenim. Artık hıçkırarak ağlıyordu. Kafasını omzuma koydu.
"Ah benim canım." Dedim ve sıkı sıkı sarılmaya başladım. Ne gibi bir teselli verebilirdim ki? Konuyu değiştirmek için otobüsteki meteoru anlattım.
"Vay canına! sen aşık olmuşsun!" Diyerek cırladı odada.
"Bağır bağır. Dayımda duysun." Ağzını kapattı. Telefonundan Instagram'a girdi ve birinin profilini açtı.
"Gördüğün çocuk bu mu?"
"Aynısı." Diye cevap verdim.
"Ay sen Eren'e aşık olmuşsun!!" Bağırdığını fark edip elini ağzına götürdü.
O sırada dayım odaya girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH VE GRİ
ChickLit...İşte; elinde hiç bir şeyi kalmayan ve hiç bir şeyi kaybetmekten korkmayan bir kızın hikayesi yeni başlıyordu. Bu hikayeyi, ünlü birileri yazmıyordu. Gayet açık, amatör bir hikayeydi bu. Kitaptakiler gibi olmayan; iyi kız, iyi erkek masalıydı. Umu...