Soğukluk hissetmeye başlamıştım.Sanki uzun zamandır bir boşluktaydım.Sanki ölmüşüm de tekrar hayata dönmüşüm gibi.
Gözlerimi açmaya çalıştığımda zorluk çekiyordum.Gözlerimi açıp kemdime gelmeye başladığımda kulağıma bir ses ilişti.Sesin nereden geldiğini anlamak için etrafıma bakınmak istedim.Ama zorlanıyordum.Galiba uzun zamandır kafamı hiç kıpırdatmamıştım.Zor da olsa etrafıma baktığımda koluma bir tane serum bağlıydı.Yüksek ihtimalle bana bağlı olan bir makine vardı ve ses oradan geliyordu.Bir odadaydım.Hastane odasında.
Benim hastanede ne işim vardı?
Ben olayları çözmeye çalışırken odaya birisi girdi. Şaşkınlıkla bana bakarken hemen odadan çıktı. Yaptığını anlamaya çalışırken tekrar kapı açıldı. İçeriye bu sefer iki kişi girdi. Gülümseyerek bana yaklaştı. Gözlerime ışıkla baktı. Aklıma konuşmak yeni gelmiş olacak ki " Neler oluyor?" diye sordum. Doktor bana gülümseyerek " Öncelikle sakin olun. Büyük bir badire atlattınız. Uzun bir süre komada kaldınız."
Koma mı?
Badire mi?
Yavaş ,yavaş hatırlamaya başlamıştım. Serdar ile evimin terasında kavga ediyorduk. Çok sinirliydi. Üzerimde baskı kurup beni etkisi altına alabileceğini düşünüyordu. Mesleğimden kazandığım paranın çoğunu o alıyordu. Bir işler karıştırdığını anlamıştım. Ve bunu ona anlattığımda kavga etmeye başlamıştık. Sinirine hakim olamamıştı ve bana tokat atmıştı. Saçımı çekip birkaç kez daha bana vurduğunda beni itti ve terastan aşağıya düşmüştüm. En son bunları hatırlıyordum.
Ben bunları düşünüp parçaları birleştirene kadar uzun zaman geçmiş olmalı ki düşüncelerimden kapanan kapı sesi ile ayrılmıştım. Birkaç dakika etrafıma baktığımda göz kapaklarım kapanmaya başlamıştı. Sanırım dinlenmem için serumuma uyku ilacı bırakmışlardı. Ben hemşireydim. Bu yüzden anlayabiliyordum.
Uyanırken biraz daha iyi hareket edebiliyordum. Yastığımı dikleştirip doğrulmaya çalıştım. Açlık hissediyordum. Aynı zamanda yürümek istiyordum. Yandaki hemşireleri çağırmak için kullanılan düğmeye bastığımda saniyeler sonra içeriye bir hemşire girdi." Bir rahatsızlık hissediyor musun?" diye sordu." Hayır teşekkürler. Siz benim buradaki sürecimi anlatır mısınız?" diye sordum. Hemşire gülümsedi ve " Tam olarak bilmiyorum. Ama buraya gelme sebebinin intihar olduğunu duydum. Yanında da sevgilin varmış. Seni durdurmaya çalışmış. Ama sen durmamışsın ve atlamışsın." dedi. Yüzünde hüzün vardı. Durumuma üzülüyordu. Ama üzülmesi doğru değildi. Ben intihar etmemiştim.Hemşire" Buraya geldiğinde birçok yerinde kırılma vardı. Aynı zamanda iç kanaman vardı. Seni hemen ameliyata aldık. Ameliyattan sonra hiç uyanmadın. Ta ki birkaç saat öncesine kadar." diyerek devam etti. Ne kadar süre komada kalmıştım acaba " Ne kadar komada kaldım?" hemşire" Bir ay." dedi. Bir ay çok uzun bir zamandı. Bu bir ayda neler oldu, hiçbirini bilmiyordum. Hemşire" Seni sürekli bekleyen iki kişi vardı. Birisi sanırım Aslı'ydı. Diğeri ise sevgilin. İkisi de perişan durumda gibi gözüküyordu. Ama son zamanlarda el ele tutuşmaya başladılar. Ve biraz fazla samimi olmuşlardı. Bak... Umarım beni yanlış anlamzsın gördüklerimi ve anladıklarımı söylüyorum." dedi. Gülümsemekle yetindim. Kafam çok karışmaya başlamıştı. Hem beni ölüme terk ediyor ve bunu intihar diyerek üstünü kapatmaya çalşıyordu. Buradan taburcu olduğumda her şeyi halledicektim. Kadına kaç güne taburcu olabileceğimi sorduğumda komadayken hasar gören yerlerimin iyileşmesi sayesinde iki güne taburcu olabilirdim.
"Peki. Karnım aç ve biraz yürümek istiyorum. Kantine inip bir şeyler yesem olur mu?" diye sordum. Hemşire olumlu bir cevap vediğinde teşekkür ettim. Hemşire odadan ayrıldı. O ayrıldıktan sonra bende zorlukla da olsa ayağa kalkmayı başardım. Ve yavaş yavaş kapıya ilerledim. Kapıyı açtığımda dışarıya çıktım ve kapıyı kapattım. Kapımın karşısında başka bir oda olduğunu gördüm ve odanın önünde iki tane asker. Askerlerden uzun ve kalıplı olan diğer askere bir şeyler fısıldayıp oradan ayrıldı. Yavaş yavaş yürümeye başladığımda kantine nereden gidildiğini bilmediğim aklıma geldi. Ve asker benimle aynı yöne fakat biraz daha önümde gidiyordu. Ona " Bakar mısınız?" diye sordum. Kafasını çevirip bana anlamsız bakışlar attı ve " Dinliyorum." dedi sert bir şekilde. Bu kadar sert olmasının sebebi asker olması mıydı? " Kantine nereden gidebilirim acaba?" diye sordum tebessüm ederek. "Ne kadar süredir buradasın?"diye sordu. Neden soruyordu ki? " Anlamadım?" dedim soran gözlerle. " Görevim gereği soruyorum." dedi. " Bir aydır." dedim. Kaşları çatıldı." Bir aydır buradasın ve kantinin yerini bilmiyor musun?" imalı gözlerle bakıyordu. "Bir aydır buradaydım ama komadaydım." diyerek açıklama yaptım. Kafasını olumlu anlamda salladı ve " Koridorun sonundaki merdivenlerden aşağıya dört kat ineceksin." dedi ve gitti. Teşekkür edemedim. Neyse onun tercihiydi. Yavaş yavaş merdivenlere doğru yürüdüm. Askerde aşağıya inmişti ama çok hızlıydı. Kantine indim ve etrafa bakındım. Herkes oturmuş yemek yiyordu. İlerledim ve satıcıya" Karnımı doyurabileceğim bir şeyler var mı acaba?" diye sordum. " Maalesef hepsini sattık." dedi. Onayladım ve odama gitmek için tekrar merdivenlere yöneldim. Ama her tarafım ağrıyordu. İnerken bile zorlanıyordum şimdi nasıl çıkıcaktım. Bir kaç basamak çıktıktan sonra asker arkamdan hızlı adımlarla yürümeye başladı. Basamakların sonuna geldiğinde bizim katımıza daha iki kat vardı. Telefonu çaldı. Duraksadı ve telefonunu açtı. Bende o konuşurken onun yanına yetişmek üzereydim. Sonra garip bir şey fark ettim. Askere doğru yaklaşan birisi vardı. Elinde de bıçak. Asker telefonda kaşları çatık bir şekilde çok ciddi bir şey konuşuyordu. Askerden gözlerimi çekip arkadaki adama baktım ve artık koşmaya başlamıştı. Mesafe gittikçe azalıyordu. Yürümeye gücü olmayan ben koşarak, askerin üstüne koşan adamı ittirdim. İkimizde yerdeydik. Yerde kırmızı bir sıvı vardı. Kandı...