2.

70 11 14
                                    

Peter ve Harry şaşkınlıkla birbirine baktılar, yeni eğitmen muydu şimdi? Adam onların cevap vermemelerine aldırmayıp yere oturdu ve bale ayakkabılarını bağlamaya başladı.
"İlk dersimden önce biraz ısınayım dedim"
Peter ve Harry şaşkınlardı, hiçbir hocası daha önce bu kadar konuşkan olmamıştı acaba öğrenci de bizi mi kekliyor diye düşünmeye başladılar. Adam ayağa kalkıp çeşitli ısınma hareketleri yaptıktan sonra dönmeye başladı, Pete ve Harry büyülenmişlerdi resmen. Tek bir hata bile yoktu mükemmeldi, adam dönerken durdu konuşmaya başladı.
"Hiç konuşmaz mısınız siz ya? Dersler çok sıkıcı olacak.. Her neyse ben Wade W. Wilson, yeni eğitmeniniz 07:00'de ilk dersime gireceğim. Adınız nedir bu arada?"

Peter yutkundu, "Peter B. Parker"

"Harry"

"Güzel isimlermiş, ama benimki kadar değil" diyip güldü Wade. Peter ve Harry ifadesizce ona baktı, "Ne ya?"
Cevap gelmeyince oflayıp dönmeye tekrar başladı, Peter'larda.
"Her zaman böyle midir burası?" sordu Wade.
"Nasıl mıdır?" ikinci soruyu sordu Harry.

"Hep öyle ikiniz erken mi gelirsiniz? Ya da konuşmazsınız?" üçüncü ve dördüncü soru da eklendi.

"Çoğu zaman evet erken geliriz ya da derslerden sonra burada kalıp kendimiz çalışırız, konuşuruz ama ne bileyim yeni geldiniz.." Cevapladı Harry.

Wade'in gözleri Peter'a kaydı, Peter da Harry'i onaylamak için kafasını salladı. Wade çantasına doğru uzanıp telefonunu çıkardı, "Bize müzik lazım" salonun köşesinde duran büyük hoparlöre doğru ilerledi. Telefonunda bir şeyler yapıp hoparlöre bağlamaya çalıştı. Olmadı,
"Pişt Peter mıydı? Gelsene bi'"

"Geleyim?" Yutkunup Wade'in yanına doğru ilerledi Peter.
"Bağlayabilir misin? Bağlanmadı" dedi telefonunu ona doğru uzatırken.
Peter 'tabi' anlamında kafasını sallayıp telefonunu elinden aldı, birkaç dakika sonrasında müzik çalmaya başlamıştı bile.

Çalan Müzik: Swan Lake - Tchaikovsky

Wade telefonunu Peter'ın elinden hızlıca çekti, ona uzatma fırsatı bile vermeden "Teşekkürler"

"Rica ederim" deyip eski yerine gitti Peter.
Harry Wade'e ters ters bakarken Peter onu dürttü. "Yapma şunu!" dedi fısıltıyla.

"Adam ne yaptı, görmedin mi? Sanki telefonunu karıştıracakmışsın gibi çekti aldı elinden!" fısıltıları gittikçe normal ses tonuna dönüyordu.

"Yeter bu kadar dedikodu! Müziğe kendinizi kaptırın biraz hadi hadi hadi tempo!" Sesi sertleşmişti Wade'in. Az önceki geveze halinden eser kalmamış otoriter birine dönüşmüştü. Gelen azarla birlikte sustular. Devam ettiler çalışmalarına.

Saat 06:30 olmuştu bile, sordu Wade "Siz saat kaçta gelmiştiniz buraya?"

"Dünki 19:00 dersinden beri buradayız, çalışmak için kalmıştık" cevapladı Peter.

Wade'in ağzı kocamanca açıldı "Ne?" şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. "Ama dinlenmek bale için çok önemlidir, uyuyup gelmeniz lazımdı, manyak mısınız siz?"

"Dinleniyoruz zaten" diye çıkıştı Harry.
Wade Harry'nin sert çıkan ses tonunu beğenmemiş olacak ki Harry'e daha da yaklaştı, sert bakan gözlerle sordu "Ne kadar dinleniyormuşsunuz bakayım?" dişlerinin arasından konuşuyordu. Harry sustu cevap veremedi, bunu farkeden Peter onun yerine cevap verdi, "Arada 5'er dakikalık molalar veriyoru-" Wade sözünü kesti.
"Sana sormadım, ona sordum! Ne kadar dinleniyorsunuz Harry?" Bastıra bastıra konuşuyordu, Peter yediği azarla sustu.

Harry sonunda konuşmaya karar verdiğinde müzik karanlıklaşmaya çoktan başlamıştı, "En sevdiğim kısım" diyerek uzaklaştı Wade. Bir anda zıplayıp müziğin ritmine göre dans ettiğinde Harry'nin gözü korkmamış değildi. Peter sadece arkasından bakakaldı, zor bir dönem olacaktı. Adam resmen delinin tekiydi. Harry'e doğru baktı, o da ona bakıyordu. Aynı fikirde olduklarına yemin edebilirdi.
Bu dönem bok gibi geçecekti ve bunu kimse değiştiremezdi, Wade telefonuna uzatıp müziği kapattı, saate baktığında yarım saat kaldığını gördü.
"Yarım saat falan var, buralarda böyle kafe gibi bir yer var mı? Kahve falan içelim başlayana kadar kendimize gelelim. Benden merak etmeyin"

"Var" dedi Peter. Onayladığını görmek için Harry'e baktı, o da kafasını salladı.
"İyi toplanın o zaman" deyip normal ayakkabılarını çoktan giyip çantasını alıp çıktı Wade.
Harry ve Peter birbirlerine baktılar,
"Ee beleş mal şekerden tatlıdır demişler?" çantasını kavradı Harry, Peter güldü. İkisi de ayakkabılarını değiştirip çantalarını alıp çıktılar, Wade kapının önünde onları bekliyordu.
"O eyeliner olmamış" dedi Wade Peter'a.

"Ha?" diye sordu Peter, "Gelmeniz uzun sürdü çok mu hazırlandınız benim için?" diyip güldü Wade. Harry ve Peter ona yine ifadesizce baktığında ofladı "Of cidden çok sıkıcı insanlarsınız ha, başarılı mı olmak istiyorsunuz? Başarı öyle çok ciddiyet, disiplin, çok çalışmayla falan gelmez. Başarı için eğlenmelisiniz, çok değil de verimli çalışmalısınız, bu kadar ciddi olmanıza gerek yok gençliğinizi yaşayın biraz ya. İleri senelerde tekrar genç olsam diye yakınırsınız yemin ederim"
Gençlerden yine ses gelmeyince
"Hadi kahveye!" diye bağırıp önden koşturdu, kahvecinin nerede olduğunu bilmiyordu bile.

"Hocam oradan değil" dedi Harry, karşılık olarak "he" diyip yanlarına geldi Wade. Küçük tatlı mı tatlı bir kahveciye girdiler, kahvenin duvarlarında süper kahraman çizimleri vardı, kilden yapılma süper kahraman eşyaları da. Özellikle kilden yapılmış, duvarda asılı olan katana Wade'in hoşuna gitmişti. Gerçek gibiydi, kendisininkiyle aynıydı neredeyse. Sipariş vermek için tezgaha yaklaştıklarında,
"Günaydın çocuklar, hoşgeldiniz" dedi tezgahtaki yaşlı adam.

"Günaydın Lee!"
"Günaydın Stann!"

Beyaz kuğu ve Karanlık ¦bxb, spideypool Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin