Yine biz geldik, iyi okumalar dilerim. 🖤
×××
''Bay Kim!''
Sessiz sakin bir şekilde odama gidebileceğimi düşünüyorken bunu engelleyen kişi tabii ki de Jeongguk olmuştu. Koşar adımları önümde son bulduğunda yürümeme de engel olmuş, karşısında dikilmek zorunda kalmıştım. Ona bakmaya utanmıyordum ama gece yaşayanlardan sonra göz göze gelmemiz biraz garip hissettiriyordu.
''Merhaba Bay Jeon.'' dedim olabildiğince resmi bir ses tonuyla. Bunun ikiyüzlülük ve biraz da sinir bozucu olduğunu biliyordum. ''Sabahın bir köründe, nedir bu telaşınız? Bir şey mi oldu?''
Bina içinde olduğumuzu umursamadan taktığı siyah şapkayı çıkartırken, gözüme bir şeyler farklı geliyordu. Buna genellikle kullandığı koku da dahildi. Üzerinde daha önce birkaç kez gördüğüm deri ceket, altında birkaç düğmesi açık siyah gömleği vardı. Pantolonu salaş gibi görünüyordu ama göze batacağımdan bunu da süzecek değildim. Kulakları uyumlu bir şekilde küpelerle doluydu ve sabahın bir körüne göre keyfi yerinde görünüyordu, yüzünde çözemediğim bir parıltı vardı.
''Ah, ben de sizin tarzınıza her zamanki gibi hayran kaldım hocam.'' diyerek kıkırdarken elini saçlarında dolaştırarak düzeltiyordu.
İmasını anlasam bile anlamamazlıktan geldim. ''Anlayamadım, ne demek istiyorsunuz?''
''Gözleriniz diyorum...'' bunu sormamı bekliyormuş gibi hızla konuşmuş, yoğun bakışlarını üzerimde gezdirmeye başlamıştı. ''Gördüğünüz şey çok hoşunuza gidiyormuş gibi bir nevi beni yiyordu, bunu sevmediğimi söylesem yalan olur.''
Dilini arsızca üst dudağında gezdirirken kaşlarım kafa karışıklığıyla çatılmıştı. Ona gerçekten böyle bakıyor ihtimalim olsa bile farkında dahi değildim, sadece ilgimi çeken bir tarzı olduğu için merakımın önüne geçemiyordum.
''Beni bu abartı sözlerinizle oyalamayın da, asıl istediğiniz şeye gelelim Bay Jeon.''
Sürekli öğrenciler geçip durduğu için bedenini duvar kenarına doğru çekerken mızmızcı bir ifadeyle dudaklarını büzmüştü. O an gözüme batan değişikliğin ne olduğunu az çok anlamıştım. Dudakları hiç olmadığı kadar parlıyor, normalinden daha kırmızımsı görünüyordu. Gözlerine de daha fazla öne çıkması için bir şeyler yapmış gibiydi, ki bunların hiçbiri yüzünde abartı durmuyordu.
''Sanırım çoktan fark ettiniz.'' yarım ağız gülerek direkt gözlerime bakarken benimle uğraşıyor gibi görünüyordu. ''Ezberlediğiniz bu yüzde değişiklikler anında gözünüze çarpıyor, öyle değil mi yakışıklı hocam?''
Birdenbire gelen bu iltifat karşısında hazırcevap bir şekilde konuşma imkanımı kaybetmiştim. Gözlüklerimi düzelterek zaman kazanmaya çalışmış, etrafıma birkaç kısa bakışlar atmıştım.
''Yine saçmalamak için mi engel oluyorsun bana?'' diye mırıldanırken konuya girmeyeceğini fark etmiş ve kendim harekete geçme kararı almıştım. ''Eğer mesele dün ile ilgiliyse seni aydınlatmak isterim. Beni seni almam için aradın ve seni evine kadar bıraktım. Her şey aramızda kalacak o yüzden beni aradığın için mahçup hissetme, iyi olduğunu görmek gerçekten içimi rahatlattı.''
Bu konuda yalan söylemiyor olsam da gülümsemesi üzerimde bir baskı yaratıyordu. Yaşananların ne kadarını hatırladığı hakkında en ufak bir fikrim yoktu, ki bu çok şeyi değiştirebilirdi.
''Sizi aradığımı hatırlayacak kadar aklım yerindeydi, bunun için de kötü hissetmiyorum.'' konuşurken gülümsemesi sesini de etkiliyordu. Omzunu duvara yaslarken yüzüne yine o flörtöz ifadelerinden birini takınmıştı. ''O saatte gelip bana yardımcı olduğunuz için gerçekten çok teşekkür ederim hocam. İyilik yapıyor olsanız bile zorunda değildiniz.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shameless
Fanfiction''Arsız, ha? Arsız olduğumu mu düşünüyorsunuz hocam?'' ''Bunun için başka bir ifade var mı? Öyleyse eğer beni aydınlatmanı çok isterim, ama...'' parmaklarıma dokunan eline karşılık vererek üstünkörü kavramış, dudaklarıma küstah bir gülümseme yerleş...