Uzun bir aradan sonra selam yavrularımmmm. Genel olarak istikrarlı bir insan değilimdir. O yüzden kitaba ara vermiştim. Ama şimdi gerçekten de ilerlemek istiyorum. Bir kitap yazmış olayım istiyorum. O yüzden bu sefer elimden geldiğince daha az zaman aralıklarıyla yeni bölümlerle karşınızda olacağım.
Umarım büyük bir heyecan ile sıkılmadan okursunuz. Ve eğer beğenirseniz de oy verirseniz çok mutlu olurum :)
O zaman sizi daha fazla tutmuyorum. Kulaklıklarınızı da taktıysanız eğer,
İyi okumalarrrr.Bir Ay Sonra
---------------------
Güneş ışınları yüzüme vurunca mutlulukla açtım gözlerimi.
Saat 6.00'ydı. En çokta günün bu anını seviyordum. Herkes uyuyor, derin bir sessizlik ve huzur. Sadece güneş ve ben varız.Her zaman günün bu saatlerinde kalkarım. Kendime küçük bir kahvaltı ve onun tam aksine büsbüyük bir kahve hazırlarım. Sonrasında da en sevdiğim kısım olan kitap okuma köşemi hazırlarım.
Manzara, Güneş, kahve, kitap ve müzik. Gerçekten de fazlasıyla güzel.
...
Saat 07.30. Her ne kadar kitaba devam etmek istesem de bıraktım. Makyaj çantamı aldım ve aynanın karşısına geçtim. Her zamanki gibi yaralarla dolu yüzümü izledim bir süre. Sonra halime güldüm. (Çünkü elimden başka hiçbir şey gelmiyordu.)
Çantadan kapatıcıyı çıkardım. Tüm yüzüme boca ettim yine.Ne kadar da kolay kapanmıştı tüm yaşanmışlıklar.
Okulda tamamen farklı biriydim. Zeki, herkesin sevdiği, fazlasıyla başarılı tam bir örnek öğrenci.
Aynı kapatıcı'nın yüzümdeki yaraları kapatması gibi ben de ruhumdaki yaraları kapatıyordum. Ve bu konuda oldukça başarılıydım sanırım. İnsanların bana acıyan gözlerle bakmasına dayanamazdım.Rimel ve hafif bir parlatıcı sürüp, saçımı düzleştirdim. Üstümü giyinmeye başladım. Okul kıyafetleri beyaz gömlek ve siyah etekti. Gömleği eteğin içine soktum. Çantamı hazırlayıp elime ceketimi aldım ve aşağıya indim.
Saat 08.25'ti. Derse sadece beş dakika kalmıştı. Neyse ki evim yakındı. Tek uyanık olan kişiye - abime- sulu öpücüklerimi verip evden çıktım. Adeta motor hızında koşuyordum geç kalmamak için. Saat tam 08.32'de sınıfa girdim. Neyse ki hoca daha gelmemişti.
11.sınıfın ilk günü.
11-A.
Yeni arkadaşlar, daha fazla rol...İlk ders edebiyattı. İsmi Sinan olan yeni bir öğretmen gelmişti ve herkesle tek tek tanışıyordu. Sıra bana geldi.
"Tanıt bakalım kendini kızım. Neden eşit ağırlık seçtin, ne olmak istiyorsun, hayallerin neler?"
"Adım Rüzgar. Rüzgar Şimşek. Psikolog olmak istiyorum, insanlara iyi gelmek. O yüzden seçtim bu bölümü. Hayalim ileride gerçekten başarılı biri olabilmek, kimseye ihtiyaç duymadan ayaklarımın üstüne sapasağlam basabilmek. Ve kazandığım parayla kendime doğada sıcak, samimi bir ev almak. Orada da sadece kitaplarıma ait bir oda. İçinde sallanan koltuk ve şömine olmazsa olmazım tabii."
Bir süre etrafa baktım. Merakla bana bakıyorlardı.
"Çok konuştum değil mi?"
Güldüm.
" Seni sevdim Rüzgar. Umarım istediklerine ulaşırsın. Edebiyatı sever misin?"
"Fazlasıyla. Hatta kendi çapımda bir şeyler yazıyorum bu aralar."
"Ne kadar güzel. Bir ara bana göstermeni isterim. Oturabilirsin canım."
Emin olun iç dünyamı bilmek istemezsiniz hocam. Orada ışığa yer yok, fazlasıyla karanlık ve ürpertici.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KENDİNİ KANDIRMA
Teen FictionSadece 17 yaşında bir kız çocuğuydum. Tüm bu yaşanılanları hak ediyor muydum? Sanmıyorum. Kimse hak etmezdi. 10 yaşından beri her gün annem ve babamın kavgalarıyla açıyordum gözlerimi. İlk başlarda o kadar da korkutucu değildi hiçbir şey ama zamanla...