İlk yardım teknisyeninin ''Savcıyı arayın bir ölü bir yaralı var.'' cümlesinden sonra savcı aranmış, gelmişti bile. Etraf sarı şeritle çevrilmiş, her bir eşya numaralandırılıp bazıları paketlenmeye başlanmıştı.Kıvılcım ve Ömer arabadan dikkatle çıkarılmış, ambulansa yerleştirilmişti. Ölen ve hayata döndürülmeye çalışılan kişi Kıvılcımdı. Ömer bir ara gözlerini açmış ve Kıvılcım'ı sormuştu. Duyduğu kestirme cevaplardan hoşnut olmamış sedyeden kalmaya çalışmıştı. Tabi ki ambulanstakiler ona izin vermemişti. Yavaşta sedyeye yattıktan sonra Ömer de bilincini kaybetmişti. Dikkatli ve hızlı bir şekilde kızının yattığı İstanbul Hastanesine götürülen Ünal çiftinin biri ameliyata alınmış diğeri de kırmızı odaya (acil müdahale yapılan oda) alınmıştı.
Kıvılcım'ın kalp masajı 10 dakikadır müdahale yapan kişilerin her 2 dakikada değişmesiyle devam ediyordu. Kalp masajının sonuç vermemesinden dolayı en son elektroşoka sıra gelmişti. Eğer Kıvılcım'ın kalbi buna da cevap vermezse ölüm saati söylenecekti. Göğsüne ve elektroşoka jel sürüldükten sonra hemşirenin ''Hazır!'' demesiyle herkes Kıvılcımdan ellerini çekmişti. Doktorun elektroşoku Kıvılcım'ın göğsüne yerleştirip ucundaki tuşlara basarak Kıvılcım'ın bedeni birkaç santim yukarı kalkıp geri düşmüştü. Doktor ''Tekrar!'' dedikten sonra tekrar elektroşok ayarlanıp hazır olduğu söylenmişti. Tekrar denendi ama hala ekranda düz çizgiler görülüyordu. Doktor ''Son kez.'' dedi. Bu cümle Kıvılcım ve Ömer için her şeyin bittiğinin ya da başladığının kanıtıydı aslında...
Ömer'in ameliyatı hala sürüyordu, onda da az denemeyecek kadar hasar vardı. Kafasına aldığı darbeden dolayı beyinde herhangi bir problem olmasından korkuyorlardı doktorlar. Bu arada Doğa'nın bebeklerinden kız olanı kurtulamayıp ex doğmuş, erkek olanı sağlıklı bir şekilde doğmuştu. Doğada da herhangi bir problem olmayıp ayıldıktan sonra onu bir odaya almışlardı.
Kızını görmek için gittiği hastaneye kim ölüsünün gideceğini düşünürdü ki ?
Doktor saate bakıp ''Ölüm saati 22.16'' dedi. Tam her şeyin bittiği anda odada kalp atış sesleri duyulmaya başlandı. (Klişe ama Kıvılcım'ın ölmesinden iyidir) Doktor 3 saniye afalladıktan sonra hemen kendine gelip ''Hemen ameliyata alıyoruz.'' dedi. Hızlıca ameliyathaneye götürülüp, ameliyat için hazırlıklara başlanmıştı.
~3 saat sonra~
Aradan 3 saat geçmiş Ömer ameliyattan çıkmıştı. Ameliyatı her ne kadar zor olsa da atlatılmayacak düzeyde değildi en azından Kıvılcım'ın ki kadar ciddi değildi. Kıvılcım'ın ameliyatı halen devam ediyordu. Ritim bozukluğu ve kalbinde birkaç sorundan dolayı kalp ameliyatı da geçirmişti. Ameliyatta iç kanaması başlamış gerekli müdahaleler yapılıyordu.
Ünal evinde ise Fatih evden gitmiş, Pembe, Alev'in o sözleri söyleyip evden gitmesinden sonra baygınlık geçirmiş Abdullah onu kendine getirmeye çalışıyordu. Nilay Mustafa'ya pansuman yapıyordu. Her şey birbirine karışmışken Abdullah'ın telefonu çalmaya başladı. Ceketinin iç cebinden telefonu çıkardıktan sonra telefonda çalışanlarından birinin numarası vardı.
Abdullah: Efendim Emrullah.
E: Abdullah Bey, Doğa Hanımı buldum.
A: Öyle mi, güzel nerde şimdi ?
E: Hastanede efendim.
A: Ne hastanesi nolmuş, hangi hastane ?
E: Doğum başlamış o yüzden hastaneye gitmiş, İstanbul Hastanesi efendim ama başka bir şey de söylemem gerekiyor.
A: Söyle.
E: Ömer Bey ve Kıvılcım Hanım, Doğa Hanım'ın yanına giderken kaza geçirmişler.
Abdullah Bey ayağı kalkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Hayal
FanfictionKızılcık Şerbeti 29. bölümünün devamı olarak düşünebilirsiniz.