on beş

119 12 10
                                    


Giderdi Hoşuma - Yaşlı Amca

-

"Ne yapıyorsun sen burda?"

Kendisini düşündüğüm gibi yanımda belirmesi sinirimi bozduğundan gülümsedim göstermemeye çalışarak, yanıma oturmasıyla gözlerimi gözleriyle buluşturdum.

"Asıl siz ne yapıyorsunuz Bay Jeff? Kimse gelmez buraya." dediğimde kaşlarını çattı, dudaklarını yalayıp kumların üstüne elindeki telefonu bıraktı. Bunları yaparken gözlerini yüzümden bir santim oynatmıyor, bu sayede benim de ona bakmam konusunda kendimi zorunlu hissetmeme neden oluyordu.

"Kafam karışık, denizin sesini dinleyeyim demiştim. Seni burda görünce..." dedikten sonra söyleyeceği şeyden vazgeçmiş gibi sözünü tamamlamadan dudaklarını birbirine bastırdı.
"...görmeyi. Seni burda görmeyi beklemiyordum, onu diyorum."

"Ben de öyle." dedikten sonra denize döndüm, o bana bakmaya veya izlemeye devam etse de aldırmamaya çalışarak kafamı önüme döndürdüm.

Adam sürekli tesadüfen yalnızlığımı bozuyordu.

"Yine çok konuşkansın."

Dedikten sonra hızlıca odak noktasını benden ayırıp önüne döndü, bu sefer gözlerini diken taraf bendim. Dudaklarım aralandı, bir şey söylecek gibi olduysam da biraz daha düşünmek istedim. Her zaman yaptığım gibi, biraz daha düşünmek istedim.

"Yine?" dediğim gibi tekrar döndü bana, parladı gözleri. Bana verdiği kısa süreli sessizlikler az sonra sorduğum soruya vereceği cevap için beni biraz ürkütüyordu, sanki her dediğimle çizgiyi geçiyormuşum gibi hissediyordum.

"Ne düşündüğünü kestiremiyorum ben senin." dediğinde kaşlarımı çattım, sorduğum soruya bir cevap alamamamın üstüne bir de kafamda başka sorular yaratan bir başka cümle daha kurmuştu.

"Kestirmeniz mi gerekir? Anlamıyorum, daha açık konuşur musunuz?" Koyu kahve irisleri tüm parıltısıyla benimkileri buldu, dudaklarını yaladıktan sonra kendini geriye attı, kumların üstünde uzanmaya başladı.

"Kafam karışık."

"Kafanızı ne karıştırıyor?" dedim sırtım ona dönük bir şekilde, gözlerine bakacak hâli kendimde bulamıyordum. Boğuk gelen sesiyle kıkırdadı, çenemi dizlerimin üstüne sürttüm.
"Sen."

"Pardon, benim neyim kafanızı karıştırıyor?" dedikten sonra döndüm ona, dişlerini göstererek gülümsediğini fotoğraflar dışında ilk defa görmemle birlikte elini alnına koymuş, sırıtarak bana bakıyordu.

Saçlarına kumlar karışmış, üstündeki tişörtün bir kenarı yukarı doğru hafifçe kıvrılmıştı.
"Meraklısın."

Şifreli konuşup hiçbir şeyi düzgünce, tamamen söylemeyen kendisi, bu durumda kurduğu cümlelerde normal olarak mantık aradığından sorular soran ben meraklıydım yani?

"Meraklı değilim, sadece siz taksit taksit konuşuyorsunuz!" dedim rüzgarın etkisiyle birbirine karışan saçlarımı düzelterek. Gülümsemesi büyüdü, elini alnından çekip öksürdü.

Ona uzun süredir bakıyor olmalıydım, utançla ellerimi yüzümün önüne getirerek dudaklarımı dişledim.

"Utandığında böyle yapıyorsun değil mi?" dedi Bay Jeff. Gülümsediği sesinin tonundan bile belliydi, ellerimin arasından yüzümü uzaklaştırıp baktım yine ona. Kafamı aşağı yukarı salladım, gülümsedim.
"Yavaş yavaş tanışıyoruz gibi ha, Tinnasit?"

"Ben sizin hakkınızda bir şey bildiğimi sanmıyorum." dediğimde dudaklarını aşağı doğru kıvırdı.

Aniden arkamda hissettiğim bir etkiyle dengemi sağlayamayıp arkama doğru düştüm, yumuşak kum canımın acımasına engel olurken düşüşün etkisiyle sıkıca yumduğum gözlerimi açıp Bay Jeff'e baktım.

Açık kalan dudaklarımı birbirine bastırıp yutkundum, Ay ışığıyla parlayan yüzü yakından çok daha etkileyici duruyordu.

Kalp atışlarım kulağımda yankılanıyordu, dünya bir süreliğine dönmeyi durdurmuş gibiydi. Sanki herkes nefes almayı, deniz dalgalanmayı, arabalar hareket etmeyi, kuşlar ötmeyi bırakmıştı.

Göğsüm hızlıca inip kalkıyordu, gözlerimi gözlerinden kaçırarak derin bir nefes aldım.

"Uzan biraz, rahatlarsın." dedikten sonra o da odak noktasını gökyüzüne çevirdi, bir kere daha birlikte gökyüzüne, yıldızlara ve Ay'a bakmaya başladık.

Bir şekilde bir araya geliyor, herhangi bir şey hakkında ağzımızda birkaç laf geveledikten sonra kendi düşüncelerimize gömülüyorduk. Veya gömülüyordum.

"Bay Jeff, yarın yoğun. Gidin isterseniz." dedim hiç ona dönmeden. Gitse iyiydi, benim için de onun için de iyiydi. Nefes almaya geldiğim yerde nefessiz kalmıştım, sakinleşmek isterken içim daha da alevlenmişti. 

"Haklısın." dedikten sonra ayağa kalktı, ben de onunla birlikte ayağa kalkıp üstümü silkeledim. Rüzgarın hışırtısı kulağımda yankılanırken gülümsedim, onun saati kontrol edişini izledim.
"Saat 20:29 olmuş... Bırakayım mı?"

Sokaklarda yapacak bir şeyim yoktu, büyük ihtimal aynı şekilde yürüyerek eve geri dönerdim ama bir defa daha bu teklifini kabul edersem kendimi sadece mahçup hissederdim. Saçlarım alnımda yavaşça rüzgar yönüne doğru havalanıyor, dudaklarım sürekli kuruyordu.

"Yok, teşekkür ederim. Dikkatli gidin." dedikten sonra gülümsedim, ben de o gittikten sonra eve geçerdim zaten.

"İyi akşamlar."

-

isimsiz

tinnasit
müsait misiniz?
gelin erişte yiyelim
dünü telafi etmiş olurum hem

jakapan
Telafi edilecek bir şeyi yok ki
Şimdi mi gelelim?

tanawat
actim zaten
iyi olur

wichapas
Alırım ben sizi evinizden.

tinnasit
bekliyorum
dikkatli gelin

CK ও jeffbarcodeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin