ÇP [18] Ödev konusu

134 23 8
                                    

İzel'den...

Kilitli kutuyu koluma sıkıştırıp yavaş adımlarla okul dolabıma doğru ilerledim. Kutunun içindeki tamamen merak konusuydu.

Anahtarı çevirirken içimde bir sıkıntı oluştu. Sanki tüm kara bulutlar benim etrafımda dönüyormuş gibi hissediyordum. Kutuyu dolabıma bırakıp tekrar kapattım. Koridorda ilerlerken gözüm onu arıyordu. Haklıydı, ona teşekkür etmeliydim. Beni bulmasa ne halde olacağımı düşündükçe içim ürperiyordu. 

Siyahlara bürünmüş bedenimle ağır ağır koridorda ilerlemeye devam ettim.  Dolabımın Yekta'nın dolabına yakın olduğunu biliyordum, ve tabii oraya geleceğini de...

Dolabına yasladığı beyaz saçlı kızla gülüştüğünü gördüm. Ayaklarım zemine çivilenmişcesine ona doğru adım atmayı bıraktı. Asılan yüzüme anlam vermek zordu. Cidden?

Kolumu aniden kavrayan el beni hızla  kendine  çevirdi. Tam bağıracağım sırada donakaldım.  Bu olanlardan sonra nasıl da yüzü vardı anlamıyordum.  Kolumu Yağız'ın elinden kurtardım. Gerilen vücudum ve kasılan çenem her şeyi daha da zorlaştırıyordu. 

"Konuşmamız gerekiyor." 

"Seninle konuşmak istemiyorum."  Tekrar kolumu tutacağı sırada onu durdurdum. 

Herkesin bizi izlediğini biliyordum, bu bir klişeydi. Koridorda en ufak bağırma bile  olay olurdu. Okul gazetesini yazan işsize  konu olmak istediğimden değildi ama artık  içimde birikenleri kusmam gerekiyordu.  Tekrar kolumu  tuttu. "Bırak!"  

Yağız beni kendine yaklaştırıken yüzümü buruşturdum. Bu kadar güçlü olmak zorunda değildi? 

"Yağız, bırak!" diye uyardım kısılan sesimle. 

"Dönün lan önünüze!" 

Herkes bize bakmaya son verdiğinde Yekta mavi gözlerini ikimize dikti ve kırpmadan bakmaya başladı. Yağızla göz göze geldiklerini fark ettim.  Birbirlerine boğanın kırmızı cisme baktığı gibi bakıyorlardı.  "Tamam seninle geleceğim. Bırak kolumu, kes şunu artık. Rezil oluyoruz!" 

Yağız kolumdan tutup bana yön verirken o hala bizi izliyordu. Böyle donuk bakışlı nasıl olabiliyordu? Gözlerini kırpıp kırpmadığına şüphe edebilirdiniz .

*           *           *

Yağıza onunla okul çıkışında buluşacağımı söyleyip yanından ayrıldım. Edebiyat dersini kaçıramazdım. Yıl sonunda uslu bir öğrenci olarak bilinmek  yardımcı oluyor, bilirsiniz. Sınıfa girip arka sıradaki yerime göz gezdirdim.  Beyaz uzun saçlarıyla oynayan, zayıf çelimsiz kız Yektaya gülücükler atıyordu. Gözlerim Yekta'nın okyanus mavisi irisleriyle buluşunca istem dışı çatılan kaçlarımla onu süzdüm. Gözlerini hiç ayırmadan bana bakıyordu. Göz kırpmayışına hayret etmiştim. Sanki ben gözlerimi ondan çekmezsem hiç çekmezmiş gibi bakıyordu. Bilmediği bir şey vardı; Onunki inatsa benimkisi duble inattı.  Kız ellerini onun saçlarında gezdirdi ve  yönünü kaybetmiş bir tutam saça adres gösterdi.  Yekta bu hareketle kıza dönüp gülümsedi.  Onu benden başka kimseye gülümserken görmemişliğin sersemliğiyle boş bir yer bulup oturdum.

 Bay Song geldiğinde herkes ayaklandı, tabi bende.  Bir haftada bana neler olmuştu böyle?

" Merhaba arkadaşlar, nasılsınız?"

Hep bir ağızdan 'iyiyiz' kelimesini duyunca gözlerimi devirdim. Gerçekten hepsi iyi miydi? Ben mesela, gülmeyi duvar olarak kullanıyorum. Sürekli gülen bir insana iyi misin diye sormazlar.

"Ödevler nasıl gidiyor? "

"Konuları siz verseydiniz keşke bay song, Şahsen biz daha bir şey bulamadık. "  Ezgi mert'e yan yan bakarken onu izliyordum.  Ağzını pek tutamayan biriydi. Pardon tutmayan. Yani o da benden.

"Üzgünüm Ezgi, siz bulmak zorundasınız." 

"Bay song!" Bu sesi değil otuz, bin kişinin içinde bile tanırdım.  Arka tarafa bakmamak için gayret gösteriyordum. 

"Evet?" 

"Biz konumuza karar verdik. "  Hadi ya, ne zaman?  kaşlarım çatıldığında dikkatlice onu dinliyordum."Nedir yekta?"

 Hızla arkamı döndüm. Ağzından çıkacak kelimeyi beklerken o gözlerini bana çevirdi. Gözlerinin mavisi parlayıp sönüyordu. Soğuk terler attığını görüyordum. Ya da bana öyle geliyordu. 

 "Aşk."dediğinde kaşlarımı çattım.  Buna ne zaman karar vermiştik bilmiyordum. 

Tenefüs zili çaldığında Bay song  çıkmamıza izin verdikten sonra masasına geçip kitabını dosyasına yerlestirdi. Arka sıraya baktım. Kızla konusuyordu. Ayağa kalkıp onlara doğru yürürken cidden ne düşünüyordum belli değildi.

Önlerinde durduğumda kızın bakıslarını takip ederek  koyulaşmış mavi irislerini bana çevirdi. Konusmamı bekliyordu.

"Anlasılan konumuz hakkında bilgi edinmeye başladın, devam et. " Tabiki sarmas dolas olduğu kızı kastediyordum.

Gözlerini kısıp beni incelediği sırada ağzımı tekrar açacaktım ki ayağa kalkıp kolumu tutarak köşeye çekti beni. Duvara sırtımı dönmeme sebep olmustu ve çatık kaşlarıyla beni ezip geçmisti.

"Ne o İzel Aras, arkadasını kıskanmaya mı başladın? " Konusmama izin vermeden devam etti. "Bana böyle giderli davranmayı kes. Çocuk yok karşında. Ödevse ödev. Git sevgilinle vakit geçir ve şu boktan ödevi bitirelim."

Gözleri benden kork der gibi bir hal almıştı. Bana bağırmayı hobi mi  edinmisti?

Beni o halde bırakıp sırasına döndü. Çantamı alıp sınıftan hızlı adımlarla çıktım. Bir ay öncesine kadar biri bana bu hareketi yapacak olsa dişlerini eline verirdim. Ya şimdi?  Ne değisti?

Merhaba çakma pollylerim :**
Bölüm çok gecikti biliyorum. Tükenmişlik sendromuna girdim yine. Daha sık yazacağım artık.

Yorum ve voteler çok düştü. Bu beni tatmin etse bölüm yazmak için çok hevesli olacağıma eminim. 

Desteklerinizi bekliyorum. Size ihtiyacım var. Kobaman öpüyorum :***

ÇAKMA POLYANNA #Watty2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin