16. Bölüm

4 0 0
                                    

07. 01.2023

Aradan dört gün geçmiş ablam ve Tolga'nın nikah günü gelip çatmıştı. Evde büyük bir heyecan vardı. Annem ablamın gelinliğini düzeltiyor, Ayşe hanım nikahta dağıtılacak hediyeleri ayarlıyordu. Babam ablama bir düğün yapmaları ve düğün masraflarını ödeyebileceğini söyleyen birçok şey dile getirse de ablam bunu kabul etmiyor, nikahın yeterli olacağını söylüyordu. Belki de Tolga'nın kendini ezilmiş hissetmesini istemiyordu ve bu konu da haklı olabilirdi. 

Ben ise lacivert sade bir elbise tercih etmiştim. Ayakkabı olarak da siyah topuklu bir ayakkabı giymiştim. Siyah ince bir kabanla da giyeceklerimi tamamladım.

Öte yandan kapı çalmış ve herkes bir işle meşgul olduğu için kapıyı ben açmıştım. Kapıyı açtığımda gördüğüm manzara fazlasıyla hoştu. Babam ve Emir babamın şirketinden geliyorlardı ve ellerinde bir koli vardı. Çok geçmeden içeri girdiler.

"Günün güzel haberi..." dedi babam, Sonra Emir devam etti.

"Dolunay dergisi çıktı!" Çok şaşırmıştım. Babam birçok basım işiyle meşgul olduğu için bu kadar erken gelmesini beklemiyordum. 

Babam şaşkınlığımı anlamış olmalı ki merakımı cevapsız bırakmadı.

"Bütün işlerimi erteleyip ilk bu işe konsantre olduk. Yüz bin basım yaptık. Yüz tanesini koli ile buraya getirdik. Yüz tanesi de Hayri Bey'e gönderildi. Geriye kalan kısımda ülkenin bütün kitapçılarına gönderilmek üzere şirket arabası ile yola çıktı." 

Bir yandan babamı dinlerken bir yandan da koliyi açıyordum. Koli açıldığında beni Emir ile olan fotoğrafım karşılamıştı. Bu fotoğraf meselesini babam ve anneme söylemiştim ama ablam bilmiyordu. Eğer bilseydi onun nikahı olduğu için rol çaldığımı düşünebilirdi. Sonuçta fotoğrafta ben gelinlik, Emir ise damatlık giyiyordu. 

"Defne benim rolümü çalmaya çok hazır anlaşılan!" duyduğum ses yüzünden kendime lanetler okudum. Koliyi açmasam çok daha iyiydi ama heyecanıma yenilmiştim. 

"Ailemizin başarıları artık aileden olmayan kişilere de bulaştı!" Emir'e bulaşmayacaktın abla. Sana bir zararı olmayan insana niye bu kadar nefret beslersin anlamam ki! 

"Merak etme yakında senden bile daha çok girecek bu eve. O zaman kimin aileden olup olmadığını anlarsın." dedim ve babamı sinirlendirmeyi başarmıştık. Elini havaya kaldırdı.

"Tartışmanın zamanı değil. Tolga ile konuştuk. Beş dakikaya araçları burada olacak. Son hazırlıklarınızı yapın." dediğinde hepimiz onaylamak istercesine başımızı salladık.

 Ayşe hanıma baktım ve konuşmaya başladım.

"Koliyi odama çıkarın lütfen." dediğimde oldukça gergindim. Gerginliğimi daha fazla kimseye yansıtmamak için dışarı çıkmayı doğru buldum. Emir'in elini tuttum ve birlikte dışarı çıktık. Emir gerginliğimi anlıyor ve bana hak vermekten de kendini alamıyordu ama yine de sakin olmamı tavsiye ediyordu. Ben ise sakin olmak için söz veriyor ama bu sözleri ne kadar tutacağımı bilmiyordum. 

                                                                                ... 

Nihayet hazırlık için girdiğimiz odadaki işimiz bitmişti.  Annemle birlikte nikah salonunda ilerlemeye başladık. En ön sırada babam, Emir, Tolga'nın annesi Handan hanım oturuyordu. Handan hanım koltuklardaki en son sırada oturuyordu çünkü yanında tekerlekli sandalyede oturan eşi Aydın bey vardı. Aydın Bey'in yürümede zorluk çektiği doğruydu. Bu yüzden günler önce yediğimiz yemeğe katılamamıştı. 

Annem babamın yanına otururken ben de Emir'in yanındaki yerimi almıştım. Arkamızda akrabalarımız dedikodu tufanı içerisindeydi ama bu da pek umurumda değildi. İnsanların ne düşündüğünü umursasaydım kendi işimin kurucusu da patronu da olamazdım. 

Nihayet nikah memuru gelmişti. Arkasından da ablam ve eniştem Tolga el ele salona girdiler. Ablamın nikah şahidi liseden arkadaşı Nilsu iken, Tolga'nın şahidi de işyerinden arkadaşı Cenkti. Her şeyi bizden gizli yürüttükleri için nikah şahitlerini de salona çıkınca öğrenmiştik. 

Fotoğrafçılar ablam ve Tolga'nın fotoğraflarını çekerlerken ben Emir ile göz göze gelmiştim. 

"Biz de böyle yan yana duracağız. Sonra da sonsuz bir yolculuğa çıkacağız. Evlilik diyecekler adına biz ise aşk diyeceğiz." Bunları anlatırken gözleri pırıl pırıldı. Umut vardı o gözlerde. Bunu görebiliyordum. 

"Umarım... Umarım yaşayabiliriz bütün bunları." dediğimde içimi bir sıkıntı kaplamıştı. Neden böyle hissettiğimi anlayamamıştım. 

"Yaşayacağız. Sözüm söz." dedi Emir. Emir dediyse yapardı. Çocuktuk tanıştığımızda, çocuktuk ayrıldığımızda ama yine de bırakmamıştı. Şimdi de bırakmazdı. En azından bunu bilmek biraz olsun ferahlatıyordu yüreğimi. 

Biz Emir ile birbirimizle ilgileniyorken nikah kıyılmaya başlanmıştı bile. 

"Evet!" dedi ablam. Daha sonra nikah memuru aynı soruları Tolgaya sordu. Tolga da "Evet" demişti fakat bir sorun vardı. Evet derken benim gözlerime bakıyordu. Kimse fark etmemiş olsa bile ben farkındaydım. Bana bakmıştı! 

Emir de fark etmiş olacak ki ayağa kalkar gibi oldu fakat elini tutup onu yerine oturttum. 

"Heyecandan bakmıştır. Bilerek yaptığını düşünmüyorum. Hem rezillik çıkarmaya değmez." dediğimde Emir haklı olduğumu bildiği için başını salladı.

  Tolga'nın yaptığı şey ise midemi bulandırıyordu çünkü yanlışlıkla yapmadığını iyi biliyordum. 

DefneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin