Artık günler haftaları, haftalar ayları kovalamıştı tam bir ay olmuştu. Annem ve babamdan ayrı, eski halimden ayrı tam bir ay. Zaman kavramından ne kadar nefret ettiğim anladım o an. Asla beklemiyordu bizi, arkasındakiler umurunda değildi. Zaten kimsenin umurunda değildim zamanın mı umurunda olacaktım. Artık yağmurlar azalmaya başlamıştı güneş tatlı gibi gözükmeye yeni yeni alışmıştı. İlkbaharı her zaman sevmişimdir ama bu defa her şeyin gözümdeki değeri aynıydı. Odadan ihtiyaçlarım haricinde çıkmıyordum. İstemsizce çok yorgun olduğumu beynim bedenime hatırlatıyordu. Sonra okuduğum bir denemede ki cümle geldi aklıma '' Bazen arkamıza bakmak doğru yolu bulmak için bize yol gösterebilir'' o an geride bıraktığım hayatıma bakmak istedim ne kadar çok şey geride bırakmıştım acılarla, mutluluklar ve çokça kabuslar ile dolu bir zaman. Bunlara bakınca kendimi daha iyi hissediyordum. Evet hayatımın şu dönemleri benim için çok kötü geçiyordu ama diğer yarısı hiç aklıma gelmiyordu. Hayat güzeldi mutlu olmayı öğrenebilmiştim ama unutmuştum, o tebessümleri. O an mutlulukların geçici, acıların kalıcı olduğunu anladım. Bu düşüncelerimden bir an önce kurtulabilmek için kendimi sarstım, sarsıntımla birlikte uzun olmayan bir titreme geldi bedenime. Uykuda gibiydim ama bir o kadar da değildim, Canım çok sıkılmaya başlamıştı hayatın boş ve anlamsızlıklardan dolayı olmalı. Ayağı kalkıp Baba'mın teleskobuna doğru yaklaştım gözümü yerleştirip bakmaktan en çok hoşlandığım manzaraya bakmaya karar verdim kendimi ait hissettiğim tek yere ''Uzaya'' yıldızlar kendini saklamayı becerememişti. Görebildiğim şu an için tek gezegen ya da bakmaktan hoşlandığım gezegen '' Aydı'' ne kadar gözüme hırsız gibi görünse de ona bakmak içime huzur veriyordu. Dış kapının çalması ile irkilip geriye çekildim biri kapıyı çok sert vuruyordu Kelvin ya da Emmily teyzem açar diye dikkatimi çekmedi. Sonra şiddetli bir şekilde tekrardan çalmaya başladı bu sefer hiç durmadan devam ediyordu. Ne yalan söyleyeyim ürkmüştüm ama bir o kadar da sinirliydim, odamın kapısını sertçe açıp dışarıya fırladım koridor da yürümeye başladıktan sonra istemsiz bir şekilde durdum ve o an ne Kelvin ne de Emmily teyzemin orada olmadığını fark ettim ve evin hiç olmadığı kadar karanlık olduğunu, hemen kapıyı açmak istiyordum ama gecenin köründe kim kapıya dayanmış olabilirdi ki. Artık cesaretimi toplayıp kapıya doğru yönelmeye karar verdim, o an neden kapının deliğinden bakmadığımı kendime hatırlattım. Delikten baktığımda kapıda deliğin eski olmasından dolayı silueti bulanık biri gözüküyordu kadın veya erkek olduğunu anlayamıyordum ama kapıyı açmam konusunda çok ısrarcı olduğu kesindi. Kısa bir korkma seansından sonra tüm gücümü koluma vererek kısık gözlerimle kolu çevirdim her şeye hazırdım.
***
Koca bir karanlık ve soğuk yüzümü sıyırıp geçti, kapıyı açtığımda beni karşılayanın kabuslar olduğunu anlamıştım. Kendimi bile bile bir ateşe attığımı anladım hem de baya sıcak bir ateşe. Etrafın karanlık olması canımı sıkmıştı o an içime bir sıkkınlık geldi, sanki tüm duvarlar üstüme doğru kapanmaya başlamıştı. O an da istemsizce haykırdım ''Benim için yeni Plan'ın ne düş hırsızı, sence yeterince kırılmış ve yorulmuş değil miyim?'' anlayamıyordum karşımda zaten kimse yoktu bu haykırışlarım kime, aslında bu haykırışlarım insanlaraydı o körelmiş kalplerine söylemek istediklerimdi, bunca zaman bana asla faydaları dokunmamış gibi hissediyorum o an içimde koca bir boşluk oluştuğunu hissettim tüm olmayan bakışlar sanki bir anda üzerime çevrilmişti koca bir salonda en baş köşede ilk defa söylediklerime kulak vermeye karar vermiş insanlar vardı. Bu duygu ve bu eylemlerim ne kadar gerçek olmasa da bir anda hiç konuşmaya cesaret edemeyen dilim çözüldü ve bana bakan onca boş ve anlamsız bakışlara söylemek istediklerim geldi aklıma ''Neden?'' demekle yetindim ilk başta '' Bu kalıplaşmış önyargılarınız, hayatta asla yapamayacağımı söylemeniz, her zaman dik durmamam ve bazen bazı hataları kabul etmem gerektiği neden. Asla insanlara karşı gerçek düşüncelerimi söyleyemedim asla gözlerindeki o kendilerini onlara göstermedim çünkü empati yapmayı öğrendim, bazen bakış açılarımız bizleri köreltmeye yetiyormuş bazen olmaz dediklerimiz olabiliyormuş. Ama şu zamana kadar kendime kızdığım en kötü huyum sanırım insanlara biraz bile olsa kulak asmam oldu çünkü şu an bu halde olmamın sebeplerimden biri siz- '' bir anda san ki biri boğazımı sıkıyormuş gibi nefessiz kaldım gözlerimden asla akmaya yaşlarım ölüm korkusu ile dize gelmişti boynumda kimsenin elleri olmamasına rağmen birinin sıcaklığını hissettim. Bence bu olanlar delirmem için gayet yeterliydi. Ağlamanın verdiği rahatlık ve koca boşluğun verdiği anlamsızlık beni sonu olmayan bir boşluğa bırakmış gibiydi o an hissedemediğim birçok duyguyu tatmışım gibi oldu. Boğazımı sıkan her ne ise bir anda çekildi ve kendimi yerçekiminin bulunmadığı bir ortamda buldum. Her şey anlamsızlığıyla yüzüme çarpıyordu. Yavaş yavaş yanımdan bütün karanlığı yırtıp geçen birer kayan yıldızı anımsatan ışıklar geçmeye başladı hepsi birinden kaçıyormuş gibi etrafa savruluyorlardı ama en sonunda bir nokta da birleşmeye başladılar. Sanki bir tür savunma mekanizması oluşturuyorlardı. Hemen ardından şiddetli bir patlama gerçekleşti ve birbirlerinden hızlıca ayrıldılar. Neler oluyordu ve bu saçma sapan ışıkların olayları neydi. Tam kafayı yemek üzere iken yavaşça yere inmeye başladım ayaklarım görmediğim bir yere çapmıştı ve ayakta durmaya başlamıştım, karşımda bir eşya belirdi nostaljik bir televizyon. Televizyonda çok samimi duran bir adam vardı istemsizce beni kendine doğru çekiyordu. Önemli bir konuda heyecanlı bir şekilde konuştuğunu anlamak mümkündü hemen kulak kabarttım. Yanında yudumladığı kahveden sonra devam etti ''Evet hanımlar beyler nerede kalmıştık..., rüyalarımızı nasıl kontrol edebiliriz burası çok kritik bir nokta yapmadan önce iyi bir düşünün. İlk olarak normal de kalktığınız bir vakitten birkaç saat daha önce kalkın ardından uyumak için başka bir odada kendinizi rahat hissedeceğiniz bir yere uzanın ve uyumadan önce görmek istediğiniz şeyi gözünüzde canlandırın, onu kendinize tekrarlayın, zaten hanımlar ve beyler eminim yavaş yavaş uykuya dalacaksınız. Normal bir günde yaptığınız eylemleri düşünün saate bakmak ya da ellerinize bakmak gibi ve bu eylemleri rüyada olduğunu bilen yapar ise daha iyi olur. Rüyada yapmanız gerektiğini kendinize hatırlatın ve artık bumm'' korkutucu bir gülümseme belirdi yüzünde '' Rüyanız sizin, unutmayın ne demişler bir rüyada olmadığınızı anlamak için, ellerinize bakın'' bu tamamen saçmalıktı tüm olay eller miydi? Bu söylediklerine inanmak biraz saçma geliyordu ama ses tonu çok gerçekçiydi. Etrafım karanlık olmasına rağmen bakınmaya başladım. Hemen sağımda sanki çoktan orda olan bir uzun kanepe duruyordu. Aklıma adamın dedikleri geldi şu an bulunduğum durum dediği bazı olaylara ters düşüyordu ama denemekten zarar gelmezdi. İçimden bir ses zaten bu rüyada bunları görmem normal bir rüya olmadığının göstergesiydi. Kanepeye uzandığımda ne kadar rahat olduğunu fark ettim sanki koca bir pamuk yığının ortasına uzanmıştım. Yerleşme faslını atlattıktan hemen sonra rüyamda görmek istediğim olayı ya da hayali düşünmeye başladım. Şu an bu durum da görmek ve bilmek isteyeceğim şey bu rüyalar bana beynimin oyunu mu? Yoksa o kitaplar ve filimler de olan sahneler miydi? Çünkü bu olanlar herkesin tahmin edebileceği gibi gerçek dışı olaylardı. Bu düşüncelerimi daha kısa bir hale getirip tekrarladım ve yavaş yavaş göz kapaklarımın ağırlaştığını hissettim. Gözlerimi açtığımda bu sefer daha aydınlık bir yerdeydim. Yattım koltuk kocaman bir yatağa dönüşmüştü, burası kocaman bir odaydı dışarıda güneş alan bir teras vardı. Gittiğim her yerden daha huzurlu bir yere benziyordu. Terasa çıkıp dışarı bakmak için ilerledim. Bir anda durdum arkamda duran kapıdan birilerinin konuştuğu duyuluyordu ve kapı bir anda açıldı gelen iki adam vardı biri yaşlı diğeri ona oranla daha genç gözüküyorlardı. Genç olan bana doğru baktı ve ilerlemeye başladı yanındaki yaşlı adam ne olduğunu sordu. Genç adam '' Bir şey var gibiydi, sanırım olanlardan sonra delirmeye başladım,'' ne şaka mıydı? Şimdi de gözükmüyordum. Aslında bu olay içimi rahatlatmıştı. Neden şu an böyle bir rüya görüyordum sorularımın cevabı bu rüya mıydı? Daha doğrusu rüyalar. Bir çığlıkla beraber odanın kapısı tekrardan açıldı ama bir sorun vardı gözümde bir bulanıklık oluştu ve sesler bulanıklaşmaya başladı ve Hiç tanımadığım bir ses enseme bir şeyler fısıldadı ''Bekle'' tüylerim dikken diken olmuştu. O kadar korktum ki nabzımı ölçmeye kalkıştım. Hızlıca arkama döndüm ama her zamanki gibi kimse yoktu. Başladığım yere geri dönmüştüm karşımda Kelvin bana anlamsız bakışlar ve korku dolu bir şekilde bakıyordu. ''Açılay, iyi misin?'' donup yüzüne bakmaktan başka hiçbir şey yapamadım ne olmuştu bana az önce ne yaşadım. '' Kapıyı iki saattir çalıyorum, açtığında dondun kaldın Bir iki saniyeliğine şok mu geçirdin. Öldün zannettim '' ona doru düzlenip '' Ölsem daha iyi olabilirdi'' Kelvin sırıtarak '' Belki de '' dedi. Koluna serçe vurdum ve yüzünde yeni fark ettiğim çiziğe baktım kanlı bir çizikti. Ne yalan söyleyeyim içim burkuldu '' Ne oldu Kelvin, Ben ölmedim ama birileri ölmek üzereymiş.'' Sesim sinirli çıkmaya başladı '' Ellerimi tutu, Sonra bütün olanları konuşsak olur mu?'' başımı sallayarak onu kendime çektim ve doyasıya sarıldım, ona sarılmak bütün yorgunluğumu aldı. İlk defa Kelvin'in gözünden yaş geldiğine şahit olmuştum kulağına doğru eğilip '' Sanırım doğuştan şanssızız''.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Ardındakiler
FantasyYeni bir hayat, kimsenin bilmediği yeni bir evrende yılar öncesinden büyük bir patlama ile dağılan ve yozlaşan bir toplum, tekrardan birleşiyor ve yeni kral ve kraliçesini istiyor kötü planları olan bir ağabey, ve onun karşısında her şeyini yitirmiş...