"Ab-la!!" Yalın Ege'nin yatağımda yuvarlanarak bağırmasına cevap vererek makyajımı yapmaya devam ettim.
"Efendim balım." dudaklarıma babamın yeni aldığı glossu sürdüm. Geçen gün Kikodan set almıştı. Arada böyle jestler yapıyordu.
Ona cevap verdiğim anda gülmeye başlamıştı. Ona balım dememe bayılıyordu. Zaten genelde gülmek için yer arıyordu.
"Güzelim dışarı mı çıkacaksın?" babam kapının pervazın yaslanmış beni izliyordu. Gözlerinde bir burukluk vardı ama babam için bu farklı bir durum değildi. Makyajım bitince son kez saçımı düzelttim.
"Evet. Yalın'ı parka götüreceğim. Çocuk evde koktu." dediğime gülümseyip odama girdi. Yalın'ı kucağına aldı.
"Babam, koktun mu sen evde? He aslanım." Babam, Yalın'ı havaya atıp tutarak seviyordu. Yalın'ın kahkahaları ise odada yankılanıyordu.
"Sen de gel istersen. Sen de koktun evde." Yalın'ı babamın kucağından alıp kenara bıraktığım hırkasını üstüne giydirdim.
"Yok toplantım var. Siz gezin gelin... Yalın'ım ablana dikkat et. Sana emanet." Yalın anlamış gibi kafasını salladı. Yalın'ı kucağıma alıp kapıya yöneldim. Babam hem benim hemde Yalın'ın yanağından öpüp bizi uğurladı.
Yalın'ı bebek arabasına yerleştirdim. Sitemizdeki parka yürürken Yalın kendince bir şeyler mırıldanıyordu. Babamın acı dolu mavi gözleri asla aklımdan çıkmıyordu. Annemden sonra böyle olmuştu. Mutluluktan parlayan gözleri artık içinde yanan ateşten parlıyordu.
Parka girmemizle Yalın'ın çığlık atması bir olmuştu. Doğruyu söylemek gerekirse bu çocuk parkı hiç sevmiyordu. Sırf hava alsın diye gezidirip eve geri götürüyordum.
Bebek arabasının önüne geçip eğildim. Neredeyse kırmızı olan dudaklarını büzmüş bana sert ama tatlı bir bakış gönderiyordu. Kemerini açıp onu kucağıma aldım. Gözleri hemen etrafta gezinmeye başlamıştı.
Bir banka oturup onu da sırtını benim vücuduma yaslayacak şekilde kucağıma yerleştirdim. Ona parmağımla kaydırağı gösterdim.
"Kaymak ister misin onlar gibi? Yada sallıyım seni?" dedimle ağlayarak bana dönmesi bir oldu. Korkuyordu sanırım parktan.
"Söylemedim say Egecim." durmadığı için dizlerimde onu zıplatıyordum. Babası gibi ev kuşu olup çıkmıştı. Hemen eve dönmek istiyordu.
"Babasının oğlu ne olacak? Siz erkekler ne anlarsınız gezmekten." dedim sahte bir sinirle. Hemen o şirin yüzünü takınıp tatlı tatlı bana bakmaya başlamıştı.
"Hala babanın oğlu olduğunu düşünüyorum." sitede bir kaç tur dönüp geri eve gelmiştik. Kapının ziline basmama rağmen açan olmamıştı. Cebimdeki anahtarla kapıyı açtım.
"Baba nerdesin?" ses gelmemişti. Dışarı çıkmış olmalıydı. Elim cebimdeki telefonuma gitmişti ki cebimde telefona dair en ufak bir şey yoktu. Yalın, bebek arabasında uyumuştu. Hemen onu yatırıp odama girdim. Telefonum odamda kalmıştı.
Telefonumu alıp babamı arayacakken omun beni aradığımı sonradan mesaj attığını görmüştüm.
babamm: kızım telefonu evde unutmuşsun
babamm: erdal amcan toplantıyı online istemediği için şirkete geldim
babamm: dün Sevda ablanın yaptığı yemekler dolapta ısıtır yersin
babamm: kimseye kapıyı açma, kardeşine dikkat et
babamm: he birde seni çok sevdiğimi asla unutmasiz: çocuk muyum baba ben?
siz: 18'inde bir çıtırım hatta
siz: senin aklın kalmasın süper güçlerimle her şeyin üstesinde gelirim evvelallah
siz: ama bu süper güçlerimin bir yakıta ihtiyacı var
siz: gelirken oreolu milka alır mısınn?
siz: bende seni çok seviyorum bu arada unutmiyim onu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Unutmayı Anlat
Roman pour Adolescents(Ara verildi) Karadenizin en köklü ailelerinden biri olan Turhanlıların en küçük oğlu Tahir Turhanlı'nın kızı ve oğlu ile şehre adım atması gündüzü geceye çevirecekti. İhanetin kara lekesi artık kimse tarafından gizlenemeyecekti. Son pişmanlık asla...