O sabah Gülgün hanımın bize seslenişi ile kalktık.
"Feriiiit, Seyraaan?"
Sabah erkenden salondaki kanepeye oturmuş ve kucağına laptobu almış bir vaziyette bizi bekliyordu.
"Gelin, gelin"
Ferit ile önce birbirimize baktık ve gizli kaş göz işaretleriyle birbirimize neler olduğunu sorduk ama ikimizinde bir fikri yoktu. O yüzden Gülgün hanımı sağına soluna çöktük.
"Bakın ne buldum" diye bize ekranı gösterdiğinde benim için bir şey netlik kazanmamıştı ama oğlu hemen "Hayır anne ya?" diye itiraz etmeye başlamıştı bile.
"Neden? Sakız adasından daha güzel bir yer mi var?"
"İyide ben oraya 20 kez felan gittim zaten anne!"
"Ama Seyran hiç gitmedi"
Sakız adasının Yunanistan'a bağlı bir ada olduğunu bilecek kadar coğrafyam vardı ama şimdi ne alakaydı onu anlamıyordum.
"Uzak bir yerler olsun. Bahama felan"
"Sanki oralara gitmedin!"
Anne oğul arasında kıtalar, okyanuslar, adalar gidip geliyordu ve maşallah gitmedikleri yer kalmamıştı.
"Hem neden sen karar veriyorsun? Seyran seçsin. Seyran gel bak"
Bana art arda yemyeşil mekanlar göstermeye başlamıştı ve hepsi bir öncekinden daha güzel görünüyordu.
"Bunlar ne için?" diye dayanamayıp sormak zorunda kalmıştım en sonunda. Neyi seçeceğimi bilmek benim en doğal hakkımdı.
"Balayınız için. Biliyorum iki genç rahat edemediniz burada, kapattık sizi sizi dört duvar arasına, çok mahcubum"
Durduk yere ne balayısıydı ya? Sürekli söylenip duruyordu ama ben ciddiye almamıştım. Sahte evliliğin balayısı olur muydu?
"Ne gereği var?" dedim sağımdaki kadına gülümseyerek.
"Evleneli bir ay oldu zaten alıştık biz""Aaa aaa olur mu öyle şey? Her genç kızın hakkıdır"
"Aynen aynen ben alışamadım zaten. Şöyle rahat rahat-"
"Ferit!"
Bazı şeylere kesin olarak karar vermiştim, bu manyağın ağzıyla kulağı arasında bağlantı yoktu. Sözleri kulağına ulaşmıyordu.
"Hadi Antep fıstığı uzatma seç işte bir yer"
Ben yeniden ekrana bakmaya başlayınca Gülgün hanımda yeniden oğluna kızıyordu.
"Ne biçim laf öyle karına uzatma felan"
"Ne dedim anne ya?"
Sanki anlıyormuşum gibi geziyordum işte, bir kaç yeri. Buradan bile bakınca çoğu mekan biz lüksüz diye bağırıyordu.
"Şurası güzelmiş" dedim ekranı göstererek. Deniz tertemiz duruyordu ve adeta içine çağırıyordu.
"Bak Sakız adasını seçti!"
"Aman bee..."
Seçimim Gülgün hanımı mutlu etmiş, şehir züppesini ise hayal kırıklığına uğratmıştı.
"Bence ilk yurtdışı seyahati için en güzel yeri seçtin Seyran"
Öyle mi yapmıştım? Kendi ülkemin bile %99'unu görememişken, yurtdışına çıkmayı hayal bile edemiyordum.
"Ben rezervasyonlarınızı yaptırıyorum. Ferit sende vize işlerini hallet"
Gerçekten halen ne gereği var diye düşünüyordum. Dünyanın en saçma çiftiydik biz ve balayı felan bizim neyimizeydi ama işte bir yerde de yalıda vakit geçmiyordu. Ösym bir türlü sonuçları açıklamadığı için önümü göremiyordum. Ne olacaktı? Nasıl olacaktı? Planlarım havada asılı kalıyordu.