His

49 9 23
                                    

Kafamı toparlama bahanesiyle yürümüş ve en sonunda sahilin girişinde bulmuştum kendimi. Ne zaman kafamın içi susmasa buraya gelirdim. İnsanlar beni dışardan gördüğü kadar biliyordu. Lâkin içimde ne fırtınalar kopuyordu..

En uzak köşedeki kayalıklardan birine oturdum ve ayaklarımı denize doğru uzattım. Derin bir nefes alıp ofladım. Her şeyi nasıl böylece berbat edebiliyordum ? Her seferinde aynı hatalar etrafında dönüyordum.

Asıl sorun kafamsa sürekli aynı yüzün dönüp dolaşmasıydı; Miraç. İki yıl önce mahallemize gelmişti ve gelir gelmez ortalığı karıştırmıştı. Zaten giyimi olsun konuşma şekli olsun kendini belli etmişti en başta. Benim pek umrumda değildi. Benden uzak olsun yeterdi. Ama olmadı.

Gelişinin üçüncü ayında sürekli kavga çıkarmaya başladı. Sürekli yüzü gözü morluk içinde geziyordu. Genelde bizim ocaktaki çocuklarla kavga ediyordu. Ben iki tarafa da karışmıyordum ama çocuklara sonra güzel bir azar çekiyordum. Çünkü Miraç hepsiyle tek başına uğraşıyordu.

Ve altıncı ay beklenmedik bir şey oldu. Miraç bir binanın altındaki depoyu satın alıp kendine bir yer açtı hem de Lgbt topluluğu için. Ve bizim çoğunluğu yobaz ve geri kafalı olan mahallemize büyük bir bomba gibi düştü. Ülkücü ocaklarıyla arasında sadece bir mahalle vardı.

Bir yıl dolmadan üye sayısı on bine yaklaşmıştı. Lgbt bireyi olan olmayan destekleyen herkes gelip bu topluluğa katılıyordu. Ama mahalleli bu durumdan hiç hoşnut değildi. Bizim ocaklardan da çok tepki alıyordu. Sürekli sopalı silahlı kavgalar oluyordu.

Miraç ile ilk kez yüz yüze geldiğimde kavganın ortasındaydık. Benim elimde hiçbir şey yoktu çünkü kavga etmeye değil bizimkileri ayırmaya gelmiştim. Ama Miraç beni gördüğü gibi gelip suratıma okkalı bir yumruk geçirmişti. Ben yine de karşılık vermemiştim.

Kavganın akşamı Miraç bir şekilde bana ulaşıp mesaj atmış ve buluşmak istemişti. Bende iki tarafın iyiliği için bunu kabul etmiştim. Uzlaşmaya gitmek istiyordum. Şimdi düşünüyorum da bir boka yaramamıştı zaten.

Buluşmaya geldiğimde başta güzel güzel konuşmuştuk. Ben kendimi güzelce açıklayıp zaten ocaklardakilerin davranışlarını doğru bulmadığı hatta ve hatta kavgaya da onları geri çekmek için geldiğimi söylemiştim. Miraç şok olmuştu tabii. Koskoca Ülkü ocakları başkanı onlara karşı değildi.

Miraç kendi istediklerini ve fikirlerini öne sürüp ortak bir yerde toplanmamız konusunda ısrarcı oldu. Ben bunlara dünden razıydım ama bu yobaz kesimi ikna etmek o kadar kolay değildi ki.. Ve ben böyle bir şeyi kabul ettim diyip dönsem leşimi sererlerdi.

Tabii bu laflar Miraç'ı sinirlendirmişti ve uzlaşma olmadan kalkıp gitmişti. O günden sonra her şey boka sarmıştı. Her gün bir öncekinden daha felaket kavgalar oluyordu. Ben de artık sustukça göze battığımdan kavgalara karışmak zorunda kalıyordum.

Miraç resmen benim kadar yapılı ve dövüşler konusunda usta olduğu için bir yumruğunda yere serilenler oluyordu. Bende az dayak yememiştim ondan. Hatta sırtımda ve belimin az aşağısında ondan kalan izlerim vardı. Karşılık vermek istesemde yapamıyordum ve bu beni çok düşündüren bir şeydi.

Bazı şeyler inkar edilemezdi ve Miraç inkar edemediğim bir durumdu. İlk yürüşlerinde karşı kaldırımda durmuş onu izlerken göz göze geldiğimizde bende her şey tepe taklak olmuştu. Gözlerindeki pırıl pırıl yıldızlarla bana bakıyordu.O gün bu gündür Miraç'ı kafamdan söküp atamıyordum.

İçinde olduğum durum çok komikti. Vatan aşkım bir yana Miraç bir yana olmuştu. Yobaz bir memlekette kendi ufkumu kendim açmıştım. Bazı ön yargıları kırmak çok zordu ama ben yavaş yavaş başardığımı hissediyordum. Özellikle kalbimi bir erkeğe açarak.

Yüzü yine gözlerimin önüne gelince seslice oflayıp saçlarımı karıştırdım. Bu nasıl bir dertti ya da sınavdı bilmiyorum ama bazen dayanamıyor gibiydim. Aldığım nefeslerin yetmediği zamanlar oluyordu.

Çalan telefonumla daldığım düşüncelerden kendime geldim. Yavaşça cebimden çıkardığım telefonun ekranına baktım. Abim arıyordu. Açsam ayrı dertti açmasam ayrı. Daha fazla bekletmemek adına açtım.

"Ulan Alparslan neden açmıyorsun telefonu ?"

"Duyar duymaz açtım ya abi ? Hayırdır bir sorun mu var ?"

"Seni o ibnenin evinden çıkarken görmüşler! Hayırdır abicim noluyor ? Bilmediğimiz bir şeyler mi var ?"

Büyük bir sıçış anıydı benim için. Abim, tek ailem, belki de benim en büyük sınavımdı. Tanıyıp tanıyamayacağız en büyük homofobik ve geri kafalının tekiydi. Ve en büyük Miraç antisi.

"Abi hemen ne kesin yargı veriyorsun ? Konuşmak için gittim başka ne işim olur onun evinde ?"

"Ne  konuştun da evine hatta ayağına kadar gittin o erkek orospusunun ha! Ne gibi bir bahanen vardı Alparslan ? O gelseydi senin ayağına! Milletin ağzına bu kaçıncı laf verişin ? Ben arkanı toplamaktan yoruldum Alparslan kendine gel! Yoksa ben getirmesini bilirim!"

"Abi-"

Ve daha kendimi açıklamama izin vermeden telefonu yüzüme kapattı. Evde bu akşam boks maçı olacaktı büyük ihtimal. Miraç için abimden az dayak yememiştim. Şimdi de aynısı olacaktı.

Son kez denize bakıp ayaklandım. Ne kadar erken gidersem bu işkence o kadar erken bitecekti. Köşeyi dönüp kafamdaki düşüncelerle evin yolunu tuttum.

SIR [BxB]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin