2-3 dakikalık bir yürüyüşün ardından otelden çıktığımızda bir arabaya doğru yürümeye başladık. Adamda dikkat ettiğim bir diğer şey boynunda gerçekten çok küçük ve belirsiz bir dövme olduğuydu. Arabanın yanına geldiğimde dışarıda bir adam dikkatimi çekti. O da çekik gözlüydü ve boynunda aynı dövmeden vardı. Bu karşıda ki tanımadığım adamın bileğini görme şansım olmuştu ve bileğinde Defne çiçeği dövmesi vardı.
Bana gönderilen korumanın bileğine baktığımda ise bir gül dövmesi gördüm.
Siktir... Etrafıma baktığım sırada kolumda hissettiğim el ile hızla yanıma döndüğümde gördüğüm kişiyle derin bir nefes aldım. Zeryanın evden çıkmadan önce gösterdiği adamdı. Ona kendinden çok güvendiğini ve abisi gibi olduğunu söylemişti.
''Nereye Asya?'' ben konuşamadan o adam konuştu.
''Zerya hanım onu görmek istedi, onun yanına götürüyorum.'' Zeryanın haberi yok ki... Yalan söylüyor bu...
''Bizzat Zerya hanım mı istedi'' dediğinde dikkatle o adama baktım.Gerçekten Serdar abinin gönderdiği koruma mı böyle anlayabilirdim. Bilmeden bana yardım eden korumaya içimden teşekkür ettim.
''Evet, bizzat kendisiyle konuştum.'' dediğinde gerçek koruma bana 'doğru mu' diyen bir bakış attığında kafamı hayır anlamında salladım.
''Zeryanın gideceğimden haberi yok. Serdar abiyle ona sürpriz yapacaktık.'' dediğimde hemen beni kolumdan tutup arkasına aldı ve karşısında ki adama tehdit edercesine baktı.
''Kime çalışıyorsun?'' dediğinde gözleri boynuna kaydı ve ne gördüyse genişçe gülümsedi.''Patronuna söyle çalışanlarını damgalamayı bıraksın'' dedi ve hızla adama doğru bir yumruk attı. Birkaç kişi bize doğru döndüğünde bulunduğumuz ortamı yeni algılamış gibi derin bir nefes aldı ve polisi arayan var mı diye etrafına bakarak adama söylendi.
''Patronun gerçekten Engin ailesini ve korumalarını hafife alıyor...'' diye içi çektikten sonra eliyle bir ıslık çaldığında 5 tane iri yarı adam etrafımız da bitti.
''Alın şunu, depoya götürün. Zerya hanıma bildireceğim.'' dedikten sonra nazikçe gülümseyerek bana döndü.
''Seni ben bırakayım Asya, sorun olur mu?'' nazik sesine istemeden gülümsedim ve kafamı salladım. İlk defa bu korumaya yakında bakıyordum ve boynunda izi kalmış büyük ihtimalle uzun süredir olan uzun bir iz vardı. Arabaya bindikten sonra telefonuyla birini aradı ve konuşmaya başladı.
''Alo, Serdar...Sen Asya Hanım için Burağı göndermişsin ya, burağa benzeyen bir it göndermiş.''
''Yok yok, iyi şuan. Yanımda.''
''Serdo nasıl tanımayayım? Bizim ekipte Burakla bu kadar benzeyen biri mi var?''
''Ben orada olmasam kız gidiyordu, valla naneyi yerdin....Tabi ki yakaladık...... Depoya götürdüler.''
''Tamam zaten arabadayız. Burakla konuş sen, aramasın boşuna Asyayı.'
''Benim de selamımı söyle, ona sürpriz yapıyorum bu akşam.''
'' Kaç gündür özel görevdeyim, Zeryaya uzak korumalık yaptım. Eve hiç gidemedim, çok özledim lan,kokusuna kadar özledim''
''He he bu akşam ve yarın izinliyim. ama haberi yok, söyleme''
''Neyse çok oyalandım hadi kapat.'' Gülerek telefonu kapattığında bende gülümsedim. Tatlılar. Zaten bahsedilen Burak'ı da gördüm ve sevimliydi. Gerçekten yakışıyorlar. Bir trafik lambasından durduğumuz da telefonu çaldı ve telefonu direksiyonu bırakmamak için arabaya bağlayıp telefonu açtı.
''Alo, bebeğim.''diye tatlı tatlı konuştuğunda gülümsemem büyüdü.
''Ya Özgür... Ben seni görecem diye serdara neredeyse yalvardım Asyayı almaya ben gideyim diye. Tam geliyorum, o sırada birilerinin piçlik yapacağı tutuyor.''
''Çen beni görmek için görev mi kabul ettin çen.''
''Ya ama Özgür... Çok özledim lan seni.''
''Bende özledim bebeğim ama görev işte.''
''Sikecem görevi de-''
''Şşş. Küfür etme. Küfür etme.''
''Diyenin de ağzından küfür düşmez.''
''Bebeğim, ben Asyayı Serdarın dediği yere götürüyorum. Yetişirsen...'' deyip sırıtığında bende gülümsedim.
''CİDDEN Mİ? La önceden söylesene. Geliyorum hemen.''
''Gaz, hız yapma. Bir iki saat hatta belki 3 saat buradayım. Kendine dikkat et. Arabalara dikkat et. Yanında bir iki adam bulunsun.'' diye uyarılarda bulunduğunda amacını bildiğim için kafamı dışarı çektim ve etrafı izlemeye başladım. Sanki son kez görecekmişim gibi.
''Tamam ya tamam. Seni göreceğim, kendime dikkat etmem mi hiç.''
''Hadi bebeğim,kapatıyorum ben. Ha birde... şu büyük binaların olduğu bir yol var ya. Oradan gelme. Çok yoğun trafik var. Geç kalmanı istemem :)''
''Tamam canım, sende dikkat et kendine.'' dedikte sonra Burak, gülerek kapattı telefonu. Dudağımda engelleyemediğim bir gülümseme oluştuğunda yan koltuğunda oturan bana baktı.
''Özür dileyerek mutluluğunuzu bölüyorum Asya hanım ama... Ters bir durum var.''
''Biliyorum.'' dediğimde şaşırmıştı.
''Nasıl yani?''dedi. Şaşırdığı belliydi. Sokaklarda yaşadım ben bir kaç hafta. Dikkatim hep yerimde. Buraya geldiğimizden beri peşimizde bizi izleyen Zeryanın çalışanlarından da haberim var. Zerya zaten haberim olduğunu anladığı için söyleme gereği duymamıştı.
''Telefonda yolun çok dolu olduğunu söyledin. Yol fazlasıyla sakin Özgür abi. Ve bizi uzun süredir takip eden bir araba var. Daha doğrusu 2 araba.'' dedim.
Trafik ışıklarına geldiğimizde yanan kırmızı ışıkla durduk. Ve arkamızda ki 2 araba da bizimle durdu. Derin bir nefes aldıktan sonra ağzını konuşmak için açtı. Ama geç kaldı.
**********
Beğenmeyi unutmayın.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yolculuk gxg
RomanceBasit bir kontrol için gittiği hastanede Zerya, ansızın Kanser hastası olduğunu öğrenir ve yıllar önce hazırladığı Ölmeden önce yapılacaklar listesini gerçekleştirmek için 2 aylık bir dünya turuna çıkar. Üniversite de yalnızca bir kez konuştuğu Asya...