11. Bölüm

1.4K 132 10
                                    

Nedense iyi hissediyorum. Bu da günün bonusu olsun :)


Gözlerimi açtığımda bir hastane odasındaydım. Kolumdaki seruma ve yanımda oturan Yi Fan'a baktım. Uyandığımı görünce hemen ayağa kalktı.

"Jong In? İyi misin?" diye sordu.

Bütün vücudum ağrıyordu. Zorla ağzımı açtım ve konuştum.

"Daha iyi olabilirdim. Burada ne işimiz var?" dedim.

"Gece sen kötüydün ve merak edip evine geldim. Kapıyı açmadığın için epey uğraşmam gerekti. Sonra mutfağın camını zorladım. Bir şekilde açıldı. Seni o halde görünce korkudan ölüyordum. Sonrası da burası işte. Seni alıp hastaneye getirdim." dedi.

"Yani beni kurtardın" dedim. Ona sinirle bakıyordum.

Beni soru yağmuruna tuttuğunda ise dayanamayıp tüm hislerimi anlatmıştım. Sadece ne hissettiğimi anlamasını bekliyordum.

"Kendini nasıl öldürmeye kalkarsın Jong In. Onun başkasını sevdiğini söylüyorsun. Sadece devam etmelisin." dedi.

"Sehun olmadan yaşamak istemiyorum." dedim.

Bir yere gitmesi gerektiğini söyleyerek kalktı.

"Serumun bitene kadar dönmüş olurum. Miden yıkandığı için şuan sıkıntı yok. Geldiğimde seni eve götüreceğim." dedi.

Döndüğünde gözlerinde öfke vardı. Sehun'la kavga etmek için gittiğini öğrendiğimde ise canım yanmıştı.

"Ona zarar vermedin değil mi Yi Fan?" diye sordum.

"Lanet olsun Jong In neden hala onu düşünüyorsun?" diye bağırdı.

Yi Fan gittiğinde düşünecek baya vaktim oldu. Bunu bir kez daha denemeliydim. Sehun'u o piçle görerek daha ne kadar yaşayabilirdim ki?

Bir süre sonra Yi Fan geldi ve beni çıkardı. Eve gitmek için taksiye bindik. Vardığımızda ise yine olaylar beni bekliyordu.

Tam kapıya yaklaştığımızda Sehun'un evden çıktığını gördüm. Gözleri kıpkırmızıydı. Bu kez dönüşümüyle alakalı değildi. O ağlamıştı ve yaşlar akmaya devam ediyordu. Sırtında benim çantam vardı.

"Sehun!?? Sen.." dedim. Göz göze geldiğimizde yüzünü sildi.

"Eşyalarım vardı. Almaya gelmiştim." dedi

"Ölmemi mi bekliyordun?" diye sordum.

"Jong In.. Ben... Sadece bir kaç eşya... Özür dilerim.." dedi. Tam yanımdan geçecekti ki kolundan tuttum. Onun eşyalarının hepsini kaldırmıştım. Bir kaç şey dışında hepsi o odadaydı. Oraya girmediyse eşyalarını alması zaten mümkün değildi.

Kolundan tuttuğumda sadece durdu. Gözlerime bakmıyordu.

"Yüzüme bak Sehun." dedim.

"Yapamam." diye fısıldadı.

Sırtındaki çantayı aldım ve içini açarak yere fırlattım. Sadece kendi kıyafetlerimi görmüştüm. Bir de içinden yazdığım mektup düşünce tuhaf bir his tüm bedenimi kapladı.

"Bunlar ne Sehun?" diye sordum.

Arkasını dönüp yerdekilere baktı. Dışarı sarkanların hepsini içine doldurdu ve çantayı tekrar sırtına taktı.

"Eşyalarım Jong In. Rahatsız ettim." dedi. Tekrar yürümeye başladı. Bir kez daha durdurdum.

"Onlar benim eşyalarım Sehun." dedim.

"Yanılıyorsun Jong In." dedi.

Çenesinden tutup gözlerine baktım. Gözlerini kaçırması canımı yakıyordu.

"Neden geldin?" diye sordum. Çantayı gösterdi.

"Neden geldin Sehun?" dedim tekrar.

"Yapma Jong In. Lütfen bana dokunma." diye fısıldadı. Korkuyor gibiydi.

Daha sonra yanına Tao geldi. Neden tedirgin olduğunu anlamıştım. Burada olması bile midemi bulandırıyordu. Sehun'un kolunu tuttu ve eğilip bir şey söyledi. Bakışlarındaki öfkeyi görmemek için kör olmak gerekirdi.

Sehun'un hali kafamı karıştırmıştı. En başta Yi Fan hep benim düşündüklerimin tersini söylüyordu. Sehun'u gülümserken görmüştüm ama şimdi haklı olabileceğini düşünmeye başlamıştım. Üstelik evden çıkarken ağlıyordu. Tao'yu gördüğünde ise yüzündeki korku bana çok şey anlatıyordu.

Olanlara rağmen şuan görünürde Sehun, Tao ile birlikteydi. Kurcalamamaya ve öylece beklemeye karar verdim.

Oturma odasına girdiğimde eşyaların toplanmış olduğunu gördüm. Sehun evi bile toplamıştı. Gerçekten kafamı karıştırıyordu.

Yi Fan'ı orada bırakıp, giyinmek için odama çıktım. Yatakta birinin yattığı belli oluyordu. Ayrıca yastığın altındaki tişört de yorganın üzerinde duruyordu. Giyinip aşağı indiğimde Yi Fan zorla beni koltuğa yatırdı.

"Sen artık eve gitmelisin Yi Fan. Benimle yeterince ilgilendin teşekkür ederim." dedim.

"Seni yalnız bırakamam Jong In. Yine aynısını yapmayacağından nasıl emin olabilirim." diyerek şüpheyle baktı yüzüme.

"Söz veriyorum yapmayacağım. Hem aklımda bir şeyler var. Ama yarın anlatacağım. Şimdi gitmelisin." dedim.

Yi Fan gittikten sonra televizyonu açtım ve uyku pozisyonumu aldım. Sadece uyumalıydım.

Sehun'un hali gerçekten çok tuhaftı. Bu yüzden korkmuştum. Ya o canavar Sehun'u zorluyorsa? Aklımdan geçenler beni ürpertmişti. Sehun'u düşünerek uykuya daldım.

Gözlerimi açtığımda biri kapıyı deli gibi yumrukluyordu. Bir yandan da zil çalıyordu. Zorlukla yattığım yerden kalktım.

Kapıyı açtığımda karşımda kırmızının en koyu tonu olan gözleriyle bana bakan Sehun vardı. Nefes nefeseydi ve kapının kenarına tutunuyordu.

Son bir cümle kurup yere yığıldı.

"J-Jong In.. K-kurtar b-beni..."

Dönüşüm ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin