Okuldan yeni çıkmıştım. Eve doğru yürüyordum. Dar ve ıssız sokaklardan geçmek beni diğer insanlara göre korkutmuyordu. Zaten böyle şeylere alıştırılarak büyümüştüm.
Hemen hemen 10 dakikadır yürüyordum. Arkamdan yürüme sesleri geliyordu. Pek anlam veremedim, beni takip etmediğini düşündüm. Ama buraya kadar da etmezdi di mi? En sonunda ani bir cesaretle arkamı döndüm. Bir de ne göreyim, bizim okuldaki Ran Haitani. Ne yalan söyleyeyim bu aralar çok çekici geliyordu. Ama bir o kadar da pislik birisiydi. Her gün bir başkasıyla birlikteydi. Yüzümü somurtup konuştum.
"Neden beni takip ediyorsun?"
Ran ilk duraksadı. Sonra ise sırıttı. Beklemediğim bir anda beni yanımdaki duvara yasladı. Duvarla arasında sıkıştırdı. Panik olmuştum tabii. Nefeslerim hızlanmaya başladı.
"Ne.. Ne oluyor?" diyebildim zar zor.
"Tek gecelik benim olmaya ne dersin?"
ilk önce ne dediğini anlayamadım. Gerçekten o kadar insan varken neden ben? Anlam verememiştim. İçimden bir ses reddet başka bir ses reddetme diyordu. Ama ilk reddetme şansımı kullandım.
"Saçmalama."
"Bir kerecikten bir şey olmaz" dedi sırıtıyordu hâlâ. Sesi o kadar tahrik ediciydi ki.. Belki de kabul etmeliydim. Zaten benimde böyle bir şeye ihtiyacım vardı bu günlerde. Özellikle de Ran'la sevişmek fena olmazdı. Tabii bir şeyi unutuyordum ben bakirdim. Yani daha önce sevişmiştim 1 kere ama üstte olmuştum. Ran'la birlikte olunca üstte olmayacağımı elbette biliyordum.
"Peki, kabul ediyorum." dedim nasil dediğimi ben de anlamadım.
"Harbi mi?"
"Evet, fikrim değişmeden gidelim."
"Bu kadar erken kabul edeceğini düşünmemiştim." sırıttı. "Demek gerçekten bana ihtiyacın öyle mi?"
"Gidelim dedim." kolumdan tuttu ve yürümeye başladık tekrar. Heyecanlıydım aslında. Ama belli etmiyordum. Birkaç dakika sonra Ran'ın lüks arabasının önünde durduk.
"Bin bakalım prenses" ona bakıp kaşlarımı çattım ve arabaya bindim. Hemen ardımdan kendisi de bindi. Arabadayken elleri de rahat durmadı. Evet Ran böyle biriydi. Ve ben bunu bile bile Ran'la sevişmeyi kabul ettim. 10 dakika kadar sonra lüks yüksek bir binanın önünde durduk. Arabadan indi, hemen ardından bende indim.
"Beğendin mi evimi?"
"Hmhm." dedim binanın alt kapısını bir kartla açtı ve içeri girdik. Ran asansörün düğmesine bastı ve asansöre bindik. Görünüşe bakılırsa Ran'da fena haldeydi. Dar ve şık gömleğini terlediği için çekiştiriyordu. Asansör durdu ve kapı açıldı. Güzel bir kapı bizi karşıladı. Üstunde gümüş harflerle Haitani's yazıyordu. Ran tekrar bir kart çıkarıp kapıyı açtı. İçerisi mükemmel görünüyordu. Tamamen camdandı. Oldukça güzeldi. Benetrafa dalmışken Ran kolumdan çekiştirmeye başladı ve yine tamamen cam olan ortada ise bir yatak olan büyük bir odaya geçirdi. Hava karanlıktı dışarda oldukça güzel bir manzara vardı.
Ran beni kendine çekti beklemediğim bir anda. Yüzümüz çok yakındı. Birden bire dudağıma yapıştı. Bende fırsat bilip kollarımı boynuna dolamıştım. Açlıkla öpüşüyorduk. Yavaş yavaş elleri kalçama gitmeye başlıyordu. Okşamaya başladı. Kısa bir süre sonra da ikimiz de nefessiz kalıp ayrıldık. Ran beni yatağa yatırdı ve üstüme çıktı. Nefes nefese ona bakıyordum. Sırıttı ve kendi üstünü çıkardı. Çekiciydi. Kasları ve dövmesiyle tapılası duruyordu.
"Beğendin mi?" dedi sırıtarak.
"Beğendim.." dedim. Sesim biraz boğuk çıkmıştı. Ran'da dayanamayıp benim tişörtümü çıkardı. Bembeyaz tenime bakıyordu. Yutkundu ve yüzünü boynuma yaklaştırdı. Emmeye ve ısırmaya başladı. İz kaldığını hissedebiliyordum. Elleri de rahat durmayıp göğsümü okşuyordu. İnlememek için kendimi her ne kadar zor tutsam da elimde değildi. Diliyle yol çizdi sıra göğüslerime gelmişti. Isırıp emmeye başladı. Adeta bir bebek gibi göğüslerimi emiyordu.