Bu bölümü kıymetli oy ve yorumlarını kitabımdan esirgemediği için Bennanban adlı okuyucuma ithaf ediyorum.
Sakın Otera'yı benden üstün görmek gibi bir hataya düşmeyin. (Bizim Otrera Ares'in eski eşi olan değil) O sadece benim paralı çalışanım. Görevi hikayemi insanlara duyurmak. Yani diğer ölümlü böceklerden hiçbir farkı yok gözümde.
Hakkımda yalan yanlış bir sürü karalama haber var. Beni çekemeyenlerin kudurup adımı lekelemeye çalışmalarına alıştım artık. Yine de bazı olaylar var ki benim ağzımdan aslını dinlemeniz lazım. Mesela kendini beğenmiş ukala Midas...
Bir gün Pan'la dere tepe gezip müziğimizle nimphaları etkilemeye çalışırken Pan'ın "Hey dostum sence sen mi daha iyisin yoksa ben mi?" diye sormasıyla rekabetçi ruhum ortaya çıktı. O sırada en yakın krallık olan Frigyaya uçup hemen bir yarışma düzenlemeye karar kıldık ve (nezaketen) kral Midas'ı da jüri yaptık. Aslında bu Pan'ın fikriydi çünkü ben asla sanattan anlamayan vizyonsuz birisine müziğimi oylama hakkı vermem. (Verdim)
Ki söylediklerimde de haksız çıkmadım. Benim harika, dillere destan müziğimin karşısında Pan'ın kırık flütüyle çaldığı kulak tırmalayıcı müziğini seçmesi... İşte adamım bu bardağı taşıran son damlaydı. Böyle bir hadsizliği sineye çekecek değildim. Gerçekten bu kararı bir insan kulağı vermiş olamazdı ancak eşek kulaklarıyla dinleyen birisi Pan'ın müziğini seçerdi. Ben de gerekeni yaptım. (Midas'a Pan rüşvet vermediyse ben de hiçbir şey bilmiyorum.)
Rüya, insanlarla dalga geçmek için çok sık kullandığım bir araçtı. Rüyalarında burnundan solucan çıkarak öldüğünü görüp nefes nefese uyanan insanlara Morpheusla birlikte ne çok gülerdik. (Ah mazi)
Ama tabii her rüya tanrıların eğlencesi anlamına gelmez. Bazen tanrılar direkt rüyalarına girmeyi uygun görür ya da titanlar.
Titanlar böyledir işte. Zeus her şeyin başındayken, evrendeki sistem tıkır tıkır işlerken kendi görevlerinden geri çekilip sabah akşam partilerler. Ne zaman ki Olimpos karışır işte o zaman titanlar (yırtık dondan çıkar gibi) bir anda evrende hak iddia etmeye başlarlar.
Neyse ki annem Leto öyle birisi değildi. Yani en azından rüyama bunun için gelmemişti. Olimpostan kovulup Ares tarafından tehdit edildikten sonra haliyle tanrı olsanız da yoruluyorsunuz. Artık ölümsüzlüğünden pek de emin olmadığım bedenim ana binanın kuş tüyü yatağında uykuya dalıp gitmişti.
Rüyamda uzun baharda filizlenmiş taze otların olduğu dümdüz bir arazide buldum kendimi. Görüş alanımın biraz ilerisinde yüksek bir kayalık vardı ve üzerinde de oturup başakları ören Demeter.
İlkbaharın taze sabah rüzgarını vücudumda hissedebiliyordum ki muhtemelen ruhum oradaydı. Demeter'e doğru bir adım atmak üzereyken adımın seslenilmesiyle arkamı döndüm. Annem Leto kollarını bağdaştırmış, kaşları çatık bir şekilde hemen arkamdaydı.
"Anne?" dedim şaşkınlıkla. Onu o kadar uzun zamandır görmüyordum ki neredeyse tanıyamayacaktım. Yine de birçok şeyi eski hatıralarımla aynıydı. Benimki gibi sapsarı saçlarını yine topuz yapmıştı. Birçok açıdan annemin oğlu sayılırdım. (Elbette annem benim kadar gösterişli sayılmaz ve ben daha mütevaziyim.) Her zaman Artemis babama ben de anneme benzeyen taraf olduk. (Belki de Zeus bu yüzden Arto'yu daha çok seviyordur.)
"Anne mi?" Benden bile genç görünen (insanların algılarına göre) kadının gözleri yaşanmışlıkla parlıyordu. Kollarını serbest bırakıp beyaz pileli elbisesinden aşağıya akmasına izin verdi. "Demek sonunda bir annen olduğunu hatırladın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
APORES (+18)
HumorApollon ve Ares'in tartışılmaz derecede zorlu ilişkisini bizzat Apollon'un ağzından okumaya hoş geldiniz. Selam sana yüce Apollon'un günlüğünü okumaya cüret eden ölümlü. Aslında Homeros Aresle nasıl evlendiğimi sorunca ona geçmişe hızlı bir dönüş...