Sam Winchester
Ah, geçmişin hafızası ve zamanın öfkesi, ne tuhaftı oysa.
Geçmişte yaşanan anılara ve aradan geçen zamana rağmen, o tiz gecelerde karanlığın yankılarını hala hissedebiliyordum.
Ki, bu uzun zaman önce farkına vardığım bir gerçekti. Gecenin en karanlık anından birisinin şafak sökmeden önce geldiğini biliyor muydunuz? Etrafta buna benzer şeyler dolaştığı doğru, fakat bu tamamen doğru olduğu anlamına gelmez. Karanlık insanlara aydınlıkta asla söyleyemeyecekleri şeyleri söyleme cesareti veriyordu bazen. Ama insanoğlunun karanlığı sadece gece çöktüğünde mi ortaya çıkıyordu? Güneşin doğduğu saatlerde karanlığı insanı ele geçiremez miydi? Göreceli bir konuydu açıkcası, kişiden kişiye değişebilirdi, değişmeyebilirdi de.
Bunun sebebi insanların geceleri ortaya çıkan ay'a tıpatıp benzemesiydi bence. Çünkü herkesin kimseye göstermediği karanlık bir tarafı muhakkak vardır, hatta geçmişimi yargılayanların bile.
Garip, hatta ötesinde... Saf kötülük, küçüklüğümden beri aşina olduğum bir duyguydu aslında. Eskiden saflığın ne olduğunu bilmezdim, karanlığı derinlerde hissederdim, sanki bir parçamdı. Artık çok daha iyi anlıyorum ki, bu gerçeği kabullenme sorunumun önündeki tek engel ailemdi. Yıllarca gerçeğimi kabullenmemin önüne geçtiler, kendilerince içimdeki karanlığa engel oldular. Ki, Dean güçlerimi keşfetmemem için elinden gelen herşeyi de yapmıştı. Ancak başarılı olamadı, çünkü karanlığın bir parçam olduğu zamanları hala anımsıyorum. Karanlık Güçlerle kaybettiğim karanlığı yeniden keşfetme şansını yakaladım, fakat Dean avuçlarımın arasından bu şansımı da almıştı. O parçamı hala özlüyordum, ve bana yaptıkları için abimden nefret ediyordum, ama aile ne de olsa.
Ancak, bir yerden sonra bedenimi saran karanlıkla istemsizce gözlerimi araladığımda tuhaf birşey olmuştu.
Belki de gözlerimi asla tahmin etmeyeceğim bir yer de açmıştım bu defa. Tuhaftı, tuhafında ötesinde aslında. Kaldı ki, eski bir evdi. Ama sıradan bir eski ev değil, burası bizim evimizdi. Daha bebekken iblislerin yok ettiği evimiz, her bir zerresinde annemin kanını içine emen o duvarlar, herşeyin başlangıcı olan o yer burası. Usulca karanlığın çöktüğü odayı süzdüğüm sıralarda hareketlendiğim gibi altımdaki yatağın çökmesiyle bir hışımla ayağa fırlamıştım. Ki, odanın tek sorunu bu da değildi. Uzun zaman önce çökmüş gibi görünen çatı, dökülmüş duvarlar, çoktan tozlanmaya başlamış eşyalar. İçinde bulunduğum şeyin gerçek olmadığını biliyordum, halisünasyon ya da kabuslarımdan birisi olmalıydı. Öyleyse bile, muhtemelen orası da şuanda böyle gözüküyordu. Bir süre daha gözlerimi etrafta gezdirmemin ardından, kapının ağzından ister istemez birilerini aradım, gerçi etrafta pek birileri var gibi durduğu da söylenemezdi de, neyse. Fakat, bu koridoru biliyordum. Sonu annemin öldürüldüğü o odama çıkıyordu, tuhaf bir duyguydu açıkcası.
Ah, evet, Dean bu hikayeyi anlatmıştı daha önce.
O gece bir şeylerin yolunda gitmeyeceği başından belliymiş zaten. Babam, o gece Dean'ın yanındaymış, onu yatırıyormuş. Ama aslında hep o ilgilenirmiş benimle, her nedense bir geceliğine annemle rolleri değiştirmişler. Annem'in beni kontrol etmeye geldiği sıralarda saldırmış, Dean her zaman çığlıklarının koridorları doldurduğuna değiniyordu. Saldıran o iblisin adı Azazel, şeytana sunulan bir tür adaktım, aslında daha çok proje. Çığlıklara karşı kayıtsız kalamayan babam soluğu odamda almış, fakat Annem dirense de başarısız olmuş. Babam geldiğinde artık çok geçmiş, Azazel büyü eşliğinde kanını yüzüme akıtıyormuş ve tavanda da alevlerin arasındaki annemin cesedi varmış. İblisin kaçmasıyla babam beni ve Dean'ı kurtararak dışarıya kaçmış, geriye de alevlerin küle çevirdiği evimiz ve bu durumu açıklayamayan polisler kaldığında herşeyi idrak etmeye başlamış zaten. Ama bildiğim tek birşey varsa, o da hepsinin annemin suçu olduğu. Eğer zamanında babamı kurtarabilmek uğruna o iblisle anlaşma yapmamış olsaydı bunların hiçbiri yaşanmazdı. Ondan ölümüne nefret ediyorum, çünkü içimdeki bu karanlıktan onu sorumlu tutuyorum. Kim tutmazdı ki zaten? İşte tam da bu yüzden zamandaki varlığına son vermek bir sorun değildi, hatta bu hayattaki başarılarımdan birisi olmalıydı onun sonu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğaüstü Serisi {Miraslar}Karanlığın Mirasları
FanfictionMiraslar. Klaus Mikaelson'nın mirası Hope Andrea Mikaelson. Alaric Saltzman'ın mirasları Josette 'Josie' Saltzman ile Elizabeth 'Lizzie' Saltzman. Malachai 'Kai' Parker'ın mirası Jacques Parker. Bu bir hikaye. Geçmiş ve gelecek de, yaşanan ve yaşan...