Efe odadan çıkıp annesinin yanına doğru yürüdü. Sinan yine Efe tarafından mal gibi ortada bırakılmıştı. Bu çocuğun böyle posta koyuşlarına önceden çok sinir olurdu. Ama şimdi seksi bulmaya başlamıştı. Kendi kendine ne bok yiyorsun temalı bir konuşma yapacaktı ama daha sonra. Şimdi Efelerin yanına doğru yürüdü. Sema teyze ve Efe salonda oturmuşlardı. Efe ikili koltukta oturuyordu ve Sinan gidip yanına oturdu. Efe ona ters bir bakış attı. Ama yüzsüz piçe zerre kadar etki etmemişti.
"Nasılsınız Sema teyze?" Az önceki hallerini falan bilmese şu uslu çocuk numarasını yerdi. Harika rol kesiyordu doğrusu.
"İyiyim oğlum. Sen nasılsın? Tatilde de hep yan yanasınız."
"Sınav için şimdiden çalışmaya başladık da Efe beni ders çalıştırıyor." Efe yandan hayret dolu bir bakış daha attı Sinan'a. Yalan makinesi Sinan konuşmuştu işte!
Sema hanım ayağa kalkıp mutfağa ilerlerken "Akşam yemeğine kalacak mısın oğlum?" diye sordu.
Daha Sinan ağzını açamadan Efe "eve gitmesi gerekiyormuş anne. Kalamayacak ne yazık ki." dedi. Sinan gözlerini kısmış Efe'ye bakıyordu. Sonra tekrar Sema hanıma dönüp gülümsedi. "Evet gitmem lazım ama başka zamana kalırım artık. Çok teşekkür ederim."
"Peki öyleyse. " diyerek mutfağa girdi Sema teyze ve Efe Sinan'ın kolundan tutup kaldırdı.
"Hadi sende siktir git."
"Öpüştüğün kişiyi böyle mi gönderiyorsun? Elime para da tutuştur istersen Efe!" Bozulmuştu açıkçası. Daha istekli taraf kendiydi sanki ve Efe'yi zorluyordu hep. Amacı Efe'yi kendine aşık etmekken tersi yaşanacak diye ödü kopuyordu.
Efe bu cümlenin üstüne güler gibi bir nefes bıraktı. "Ne diyeyim oğlum. Sevgilim misin? Nasıl uğurlayayım seni?"
Sinan kapıya ilerlerken "Hoşçakal Sema teyze. Görüşürüz." diye mutfağa seslendi ardından bakışlarını Efe'ye çevirdi. "Olabiliriz."
"Sana aşkının bende karşılığı yok dedim. Nasıl sevgili oluyoruz o zaman?" diye fısıldadı. Annesi duymasın diye fısıldıyorlardı.
"Deneriz. Cidden bir şey hissetmiyorsan ayrılırız. Söz vermek gibi düşün." Efe kaşlarını çatmış ne saçmalıyor diye onu dinliyordu. Sinan saçmalaya devam etti. "Bu beyaz converselerim benim bir parçam gibi. Sevgili olduğumuz müddetçe bunları sen giy. Eğer bir gün giymezsen ayrıldık anlamına gelsin. Bana geri verirsin. Yani baktın bir şey hissetmiyorsun bana karşı. Bu beyaz converseleri geri verirsin. Anlaştık mı?" diyerek serçe parmağını Efe'ye uzattı.
"Şimdiden reddedersem nolacak?" dedi Efe. Sinan'ın yüzü düşmüştü ve parmağını indirdi.
"Şimdiden reddedemezsin. Ben şimdi senin spor ayakkabını giyiyorum. Bunları sana bırakıyorum."
Kendi spor ayakkabını giyen çocuğa bakı Efe. "Neden bu beyaz converselerini bu kadar çok seviyorsun? Birinin hediyesi falan mı?"
"Yooo kendim almıştım. Ama çok bağlandım, bana ait bir parçaya dönüştü."
Efe serçe parmağını uzattı. Sinan ilk anda algılayamadı ama anladığı anda yüzü büyük bir gülümseme ile aydınlandı. Serçe parmağı ile parmağını kavradı. "Anlaştık o zaman. Söz verildi." dedi Sinan. Onun bu çocuk gibi haline belli belirsiz bir şekilde gülümsedi Efe ve başını sallamakla yetindi. Sinan merdivenlerden inerken arkasından baktı ve ardından kapıyı kapattı. Bakışlarını beyaz converselere çevirdi. Sinan'ın dediği kadar vardı. Efe'ye göre de bu beyaz converseler Sinan'ı temsil ediyordu. Ayakkabıları eline alıp odasına ilerledi. Yatağına oturunca beyaz converseleri kucağına koydu. Bakışları Sinanla öpüştükleri duvara takıldı. O anlar tekrar zihnine dolmaya başlamışken yüzüne bir gülümseme gelip yerleşmişti. Sinan şerefsizinin haberi yoktu ama ilk en uzun öpüşmesini yaşamıştı. Gerçi karşılık vermemişti ama yine de öpüşme sayılırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fragile Dreams (BxB)
Teen Fiction" Sana bunun nasıl bittiğini söyleseydim. Arkanı döner miydin? Hala ona aşık olur muydun? Yine de güler miydin? "