7.

49 7 46
                                    


Sakince içeri girdi Peter, çalışmak için bale salonuna gelmişti yine, ama bu sefer yalnızdı. Harry hastalanmıştı, salon onun haricinde bomboştu akşam saatleri böyle olurdu zaten, sadece Harry ve o olurdu ama hastaydı. O yüzden tek başına çalışması gerekiyordu, omzundan çantasını düşürüp bale ayakkabılarını geçirdi ayaklarına, bir kaç gerinme hareketi yaptıktan sonra telefonunu çıkarıp rahatlatıcı bir şarkı açtı, hoparlöre bağlanmasına gerek yoktu, boş salonda yeteri kadar yankılanıyordu zaten şarkı.

Hareketlerine çalışmaya başladı, geçenkine göre kendini daha iyi hissediyordu, uykusunu almıştı. Wade geldi aklına, öpmüştü onu hatırlıyordu. Öpüşmüşlerdi, ama gerisi yoktu, hatırlayamıyordu. Kafasında binbir türlü soru vardı, nefesleri hızlanmaya başlamıştı. Dönüşlerinde birbirine çarpan ayaklarının sesiyle nefes sesi ritmik agresif bir şekilde hızlanırken gelen ses onu durdurmaya yetti.

"Nefeslerine ayar ver" gelen sesle kapıya döndü, Wade'di bu. Onu gördüğünde irkildi, çantasını kavrayıp oradan gitmek istedi, uzaklaşmak istedi. Burada daha fazla durursa dayanamazdı çünkü, vücudunu çoktan sıcak basmaya başlamıştı bile.

"Hey hey hey, nereye?" diye hızlıca topallayarak yanına geldi Wade Peter'ın. "Sadece konuşmak istiyorum" Peter yerine doğru adım attığında Wade onu bileğinden yakaladı, "Rahatsız mı oldun?" gözlerini Peter'ın gözlerine kenetledi. "Seni öpmemden rahatsız mı oldun?" Peter bir şey diyemedi, baktı sadece ona açlıkla bakan gözlere.

Gözlerini kaçırdı Wade'den ve konuşmaya başladı, "Ben sadece-" ama Wade konuşmasına izin vermemişti ya da o söz almamıştı. Dudaklarına yapıştı direkt, Peter şokla açılan gözleri hariç hiçbir tepki veremedi, kaskatı kesildi.

"Ağzını aç" diye sertçe konuştu Wade, dudaklarını onun dudaklarından ayırmadan. Peter yutkundu, "Aç ağzını!" Peter'ın ağzını açmasıyla şehvetli bir öpüşme başlatması bir oldu. Wade'in elleri onun vücudunda gezintideyken Peter'ın elleri Wade'in boynundaydı.
"Çok sıcaksın" diye dişlerinin arasına fısıldadı Peter'ın Wade. İkisi de artık nefes alamadığında ayırdılar dudaklarını.

"Demek ki rahatsız olmuyormuşsum" diye güldü Wade. Peter'ın yanaklarını domates kadar kırmızıydı Wade emdiği için pembeleşen dudaklarına baktı onun, mükemmellerdi. "Seni seviyorum" diye fısıldadı Peter'a, Peter ona baktı, "Ama bu yanlış değil mi? Siz benim eğitmenimsiniz" dedi Peter çekingenlikle.

"Yanlış olduğunu söyleyen kim?" diyip kendine çekti Peter'ı daha da. Onu kirletmek istiyordu, masumluğunu ondan almak istiyordu. Peter bu işleri asla bilmezdi, evet o da aşık olmuştu ama hep uzaktan sevmişti, hiç sevgilisi olmamıştı bu zamana kadar. Altında hissettiği git gide artan sertlikle kendini Wade sürttü, Wade ilk şaşırdı, sonra sırıttı. O da aynı durumdaydı ama ilk kez yaşamıyordu, alışıktı bu duruma.

"Burada yapamayız" dedi Peter'ın çenesini okşarken. "Gerçekten yapmak istediğine emin misin?" diye sordu çocuğa. Peter olumlu mırıltılar çıkardı, gerçekten bu adamı çok fena arzuluyordu. "Gel benimle" diyip bileğinden tuttu çocuğu, tuvalete doğru gidiyorlardı. Boş olan bir kabine girdiler,
"İlk seferin değil mi?" diye sordu Wade, "Evet" diye yanıtladı Peter onu. "O zaman yavaş olacağım, bundan sonra acımam ama" dedi çocuğun pantolonunu yavaş yavaş çıkarırken. Peter'ı klozetin kapağını kapatıp oturttu oraya, pantolonundan kurtulduğunda açlıkla dudaklarını yaladı Wade, "Düşündüğümden büyümüşsün"
Diyip minik bir öpücük kondurdu.
Wade onu minikçe okşamaya başladığında Peter inlemeye başlamıştı bile. Wade birden ağzına aldığında Peter bağırdı, "Wade!" 

Wade kaşlarını çatıp ağzından çıkardı onu, "Söz almadan konuşma" tekrar ağzına aldığında dişlerini sürttü. Peter acıyla inlerken Wade onu yine ağzından çıkarıp bu sefer öpücükler kondurmaya başladı. Peter zevkten kafasını geriye doğru atıp ağır ağır nefesler alırken, Wade'in gözü bu sefer onun toplarındaydı. Onları çekiştirmeye başladığında Peter'ın zevkten çoktan gözleri dolmuştu bile. Tekrar ağzına aldı onu, git-geller yaptığında Peter dişlerinin arasından tısladı,
"Ge-Geleceğim!"

Wade onu umursamadı, dil hareketlerini daha da hızlandırırken ağzında ıslak bir sıcaklık hissetti, gelmişti. Hepsini yutup ağzından çıkardı onu, inmişti Peter da bitmişti. Arkasına yaslanmış derin nefesler alıyor, gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Bu sefer Wade pantolonundan kurtuldu, Peter'ın gördüğü şey karşısında kocaman gözleri kocaman açılırken Wade onu, ona sallayıp "Sıra sende" diyordu.

Peter ağzını açtı, nasıl yapacağını bilmiyordu ama yapmak istiyordu. Wade bunun üzerine güldü. "Sen öp yeter meleğim benim" sözünün üzerine Peter minik bir öpücük bıraktı ona. "Dene bir şeyler" dedi Peter'a.

Peter elleriyle okşamaya başladı onu, yavaşça. "Hızlan" diye uyardı Wade onu, Peter hızlandığında Wade inlememek için dudaklarını ısırıyordu. Peter iyi iş çıkardığını düşünürken Wade bir anda ağzına soktu onun.



Kabinden çıktıklarında ikisi de kan ter içindeydiler. "Seni seviyorum" diyip minik bir öpücük kondurdu Peter'ın ensesine Wade. "Bende seni" diyip sarıldı ona Peter. Tuvaletten çıktıklarında saat oldukça geçti.
"Halan evde mi?" diye sordu Wade.

"Hayır mesaiye kalmıştı, neden ki?" ikinci soruyu ekledi Peter. Wade onun gözlerine doğru baktı, "Senden ayrılmak istemiyorum, acaba bize mi gelsen?" diye teklif sundu ortaya Wade. Peter şaşkındı.
"Bilemiyorum, bale ne olacak? Çalışamadım zaten" Wade parmağını susması için Peter'ın dudaklarına bastırdı. "Siktir et baleyi, hayatta daha önemli şeyler var daha kanıtlayamadım mı onca şeye rağmen sana?" dedi Wade.

"Kendini rahat bırak artık" dedi vurguladı 'rahat' kelimesini sertçe. Peter büzdü dudaklarını, ona kurallar konulmasını, patronluk yaşlanmasını sevmiyordu. "Geleceğim" dedi çekingenlikle.

"Lütfen bu sefer ağzıma gelme" diye güldü Wade, Peter ona garipçe bakarken. "E biraz komiklik olsun diye şey ettim ben.." diye açıklama ihtiyacı duydu kendini, Peter'ın bakışları yüzünden. Peter ciddiyetini bozup güldü, bu Wade'in hoşuna gitmişti. Bale salonundan çıkarken bir şey farketti Peter, hala bale ayakkabılarındaydı ve çantası ve telefonu orada kalmıştı, tekrar içeri girmek için davrandığında Wade onu durdurdu, "Ben alırım yavrum"
Peter ayakkabılarını işaret etti bunun üzerine, "Bale ayakkabılarını dışarıda da giyebilirsin minik bir hatırlatma bebeğim" diyip arabasının kapısını açtı, "Sen geç, ben alıp geleyim" Peter onu onaylayıp arabaya geçti, bu adamı sevmeye başlamıştı...


Insta:@miraculouspiderr_1
Bu hesapta kitaplarla ilgili soru cevap ve editler bulabilirsinizz. Takip ederseniz sevinirimmm HAVE A NICE DAYYY💕

Beyaz kuğu ve Karanlık ¦bxb, spideypool Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin