1.

164 19 9
                                    

öğretmen Minho'nun ismini söylediğinde çocuk irkildi birden, düşünceler âleminden çıkıp adını çağırana odaklanması bir kaç saniyesini aldı. ne diyeceğini bilemez bir şekilde etrafına bakarken sağ tarafta ona cevabı fısıldayan arkadaşını farketti. "nörotransmitter salgılar" diye sessizce fısıldıyordu jisung. hemen öğretmene aynı cevabı verip başını jisung'a çevirdi, ağzıyla sessizce "teşekkür ederim" hareketi yaptı. kendisini derse odaklanmaya çalıştı fakat başarısız olan girişimlerinden sonra düşünce âlemine geri dalması bir dakikasını bile almadı...

kafasını onu arayıp sormayan, hiç bir şekilde kimseye haber vermeden taşınan sevgilisinden alamıyordu ki derse odaklansın. başını sola çevirip camdan dışarıya baktı, sonbahar kendini serin havası ve kırmızı yapraklarıyla belli ediyordu. sessizce iç çekip teneffüsü beklemeye başladı, dersi dinliyormuş gibi görünmek bile yorucuydu. 10 dakika sonra çalan teneffüs ziliyle vücuduna rahatlık yayıldı, hiç beklemediği anda ensesine yediği tokat ise o rahatlığı almaya yetmişti.

"ne düşünüyorsun böyle, hangi dağda kurt öldü?" diye gülerek sordu changbin. uykulu gözlerle ona bakan minho, ensesini ovuştururken laf yetiştirdi ona; "hayvan mısın amına koyayım? napıyorsun lan?" gereksiz yüksek çıkmıştı sesi. iyi niyetle ona soru soran arkadaşına karşı mahcup hissetti birden. "pardon... sadece jihyo'yu düşünüyordum. çok güzeldik birlikte, seviyordum onu. bir mesajı bile lâyık görmemesi dokunuyor bana..." anlayışlı bir tavırla kolunu minho'nun omzuna attı changbin, "dostum ben de üzgünüm ama okul başlayalı 2 ay oldu artı bütün yaz geçti üstünden... üzülmeyi bırakmalısın artık" minho haklı olduğunu belirten bir mırıltı bıraktı. kafasını kaldırır kaldırmaz jisung'la göz göze geldi, beklemediği derin bakışlar yakalamıştı onu; bir şey demeye kalmadan ise changbin tarafından sürüklenmeye başlamıştı zaten.

"hadi, seni tanıştırmak istediğim bir arkadaşım var" diye heyecanla konuştu changbin sınıf kapısından çıkarlarken. kendini bir kaç dakika içinde 10. sınıflardan birinde bulan minho kararsızlıkla arkadaşına baktı, arkadaşı ise sınıftan bir çocuğa el sallıyordu. "selam hyunjin, yüzünü gören cennetlik be koçum az bizim kata da gel" diye bağırdı changbin sınıfın diğer ucuna doğru. onlara doğru gelen kahverengi saçlı çocuktan gözlerini çekip kulağına eğildi changbin minho'nun."şurada oturan çilli kahverengi saçlı çocuğu görüyor musun? onu göstermek için getirdim seni." başını olumlu anlamda salladı büyük olan. "hyunjin ona abayı yakmış durumda, bir tanıyan bulup ayarlasak da hayır etsek" changbin'in fikrini tartarken aklına jeongin geldi. "benim bir arkadaşım var, jeongin, tanıyorsundur belki. 10. sınıfların genelini bilir o, bir soralım" şeklinde fikrini belirtti minho. birden canlandı changbin'in gözleri, arkadaşının jeongin'den hoşlandığını bilen minho devam ettirdi "sen gidip konuşabilirsin benim gönderdiğimi söyleyerek, bu kıyağımı da unutmazsın bir daha." changbin sevinçle minho'nun sırtına geçirdi "oğlum adamsın sen adam!" diyerekten. muhabbeti kaçıran hyunjin ise anlamayan gözlerle baktı ikiliye. "senin çocuğu ayarlıyoruz" diye açıklama yaptı changbin. yüzü gülen hyunjin de bir tane geçirdi minho'ya "off taşaklarına kurban" diye şakalaşırken minho ağrıyan sırtıyla sızlandı, "az daha vurursanız yok size minho falan"

---

öğle yemeği hareketsiz geçiyordu ki yanlarına birisi geldi "yanınıza oturabilir miyim?" diye soran jisung'u kimse geri çevirmedi, hatta grubun kalabalıklaşmasından memnun olmuşlardı. rahat bir şekilde minho'nun yanında kurulan jisung yemeğini yemeye başlamıştı bile. havadan sudan konuşmaları takıyor gibi görünmüyordu, yemekle doldurduğu yanaklarıyla söylenenleri dinliyormuş gibi yapacaktı yemeği bitene kadar bu yüzden ona birden yöneltilen sorları beklemiyordu. "ya sen? senin gönlünün bir sahibi var mıdır jisung? sana jisung diyebilirim bu arada değil mi?" diye sorularını sıraladı hyunjin. jisung minho'ya garip bir bakış atıp hyunjin'e döndü "evet, diyebilirsin. ayrıca hayır, gönül işleri için yoğunum birazıcık." hafif bir gülümsemeyle sözlerini bitirdiğinde minho gülüşünün tatlı olduğunu düşündü bir kaç saniye.

hwang hyunjin
yaş: 16
güçlü yan: minho düşünme şeklini beğeniyor, farklı ve özel buluyor
aile ile ilişkisi: pek ailesi hakkında konuşmadığı için bilmiyor, kardeşi niki ve ablası yeji ile tanışıklar.

Evet bu bölüm bu kadar umarım üslubum iyidir, geliştirmeye çalışıyorum zaten. Çok okuyan olmasa bile yazması eğlenceli bir fic. Kitap Minho'nun tarafından anlatılıyor zaten ve Jisung dahil herkesi onun gördüğü şekilde tanıyacağız. Diğer karakterleri de geldikçe tanıtacağım. Diğer bölüm en geç haftaya bugün gelir, taslak hazırlamam lazım daha. Öpüldünüz😘

ssick *minsung! -ara verildi-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin